Yeni Alman Hükümetinin Rusya-Ukrayna Savaşıyla Sınavı
BERLİN – UHA HABER / SETA bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Berlin Koordinatörü Araştırmacı Zafer Meşe, Olaf Scholz’un Başbakanlığı Almanya’nın krizlerle dolu kritik bir dönemde başlamasının talihsizlik olarak nitelendirilebileceğine dikkat çekti.
SETA Berlin Koordinatörü Araştırmacı Zafer Meşe, kaleme aldığı ‘Yeni Alman Hükümetinin Rusya-Ukrayna Savaşıyla Sınavı‘ başlıklı yazısını (UHA) Uluslararası Haber Ajansı Avrupa Temsilciliğine değerlendirdi.
Araştırmacı Zafer Meşe, Almanya’da 26 Eylül 2021 tarihinde gerçekleşen Federal Meclis seçimlerinin galibi Sosyaldemorkat Partisi (SPD) Olaf Scholz’un Başbakanlığında, çevreci Yeşiller (Die Grünen) ve liberal FDP partileri ile bir koalisyon hükümeti kurulduğunu, zorlu ve çetin geçen koalisyon görüşmeleri neticesinde ilk defa Alman siyasi tarihinde üçlü bir koalisyon hükümetinin göreve geldiğini hatırlattı.
Başbakan Olaf Scholz
Talihsiz Başbakan Scholz
Olaf Scholz’un Başbakanlığı Almanya’nın krizlerle dolu kritik bir dönemde başlaması talihsizlik olarak nitelendirilebileceğini ifade eden Zafer Meşe, Pandeminin kontrolden çıkışı, Alman ekonomisinin kötü gidişatı, küresel iklim değişikliğinin Almanya’da topyekün sanayi ve toplumsal dönüşümünün radikal kararlarla gerçekleştirilmesinin devasa ekonomik maliyeti ve Ukrayna krizinin savaşa dönüşmesi yeni Alman hükümetin hareket alanının sınırlarını zorlamaya başlamıştır” dedi.
Zafer Meşe, geçmişte krizlerle liderliğini perçinleştiren eski Başbakan Angela Merkel’e tezat oluştururcasına mevcut krizlerde pasif ve etkisiz kalan Scholz’un, Alman halkı nezdinde her geçen gün destek kaybettiğinin altını çizdi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron
Araştırmacı Meşe, “özellikle son haftalarda Ukrayna krizinin savaşa dönüşmemesi hususunda AB’nin kriz diplomasi arenasını Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a bırakması ve ancak kamuoyunun baskısıyla sonradan devreye girse de başarısız olması, Scholz’un itibarını zedelemiştir” dedi.
Rusya Yaptırımlarının Etkisizliği
“Geçtiğimiz hafta içerisinde Rusya’nın işgal harekatını başlatmasının akabinde, AB ve ABD’nin başını çektiği kurum ve ülkeler Rusya’nın finans, enerji, ulaşım ve ticaret alanlarını kapsayan geniş kapsamda ekonomik yaptırımlar devreye sokmuştur (İkinci yaptırım paketi)” diyen Zafer Meşe, “Daha önce Rusya, Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı bölgelerin sözde yönetimlerini tanıması ve bölgeye asker göndermesi nedeniyle zaten yaptırımlara tabi tutulmuştur. Ayrıca 2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi ve Ukrayna’nın doğusunda çıkan olaylardan sonra Rusya’ya ekonomik yaptırımlar uygulanmaya başlanmış ve günümüze kadar da sürdürülmüştür. Dolayısıyla Rusya, AB ve ABD tarafından en fazla yaptırıma tabi tutulan ülkelerin başında gelmektedir” dedi.
Araştırmacı Meşe, yaptırımlara rağmen Rusya’nın son sekiz yılda özellikle enerji ve silah ihracatından sağladığı gelirler sayesinde döviz rezervlerini 640 milyar dolara çıkarmış ve ulusal borcunu GSYİH’ye göre yüzde 14,6’ya düşürdüğünü ve AB ülkelerinde ortalama ulusal borç oranının ise yüzde 60’larda olduğunu dile getirdi.
AB ve ABD bugüne kadar Rus ekonomisinin dayanaklığını cılız yaptırımlarla kırılgan hale getirme başarısını gösteremediğine dikkat çeken Zafer Meşe, ikinci yaptırım paketi ile de bunu başarmasının mümkün gözükmediğinin altını çizdi.
SETA Berlin Koordinatörü Araştırmacı Zafer Meşe, şunları aktardı:
“Rus ekonomisini zor durumda bırakabilecek ve finans uzmanlarınca “finansal nükleer bomba” olarak tanımlanan sınır ötesi ödemeleri hızlandıran ve böylece uluslararası ticareti kolaylaştıran bir mesajlaşma sistemi olan SWIFT’den Rusya’nın men edilmesi, Rus bankalarının dünya finans piyasalarına erişiminin tamamen kopması anlamına gelecektir. SWIFT yaptırım opsiyonu AB içerisinde bölünmelere yol açmıştır. Almanya başta olmak üzere Rusya ile özellikle enerji alanında ticari ilişkileri yoğun olan ülkeler para akışının sekteye uğrama riskinden kaçınmaktalar. En nihayetinde Rusya Avrupa Birliği’nin en büyük ham petrol, doğal gaz ve katı fosil yakıt tedarikçisidir”.
Rusya’nın Jeostratejik Silahı: Enerji Bağımlılığı
Zafer Meşe, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in uluslararası hukuku hiçe sayarak Ukrayna’ya saldırmasının, salt macera ruhuyla hareket etmediğini ve aynı zamanda AB ülkelerinin özellikle Rusya’ya olan enerji bağımlılığının bilincinde olmasından dolayı krizi kontrollü şekilde üst seviyelere tırmandırdığını tahmin etmenin zor olmayacağına dikkat çekerek, “Görünen o ki, manevra kabiliyeti ve krizin seyri Putin’in kontrolünde” olduğunu açıkladı.
Alman hükümetinin ABD’nin baskısıyla Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hattı projesini rafa kaldırmak zorunda kaldığını ifade eden Araştırmacı Zafer Meşe, “lakin hâlihazırda faal durumda olan Kuzey Akım 1 boru hattının yaptırıma dahil olmadığından Rusya ile gaz ticareti devam edecektir. Bu durum diğer AB ülkeleri için de geçerlidir. Hatta Ukrayna savaşından dolayı dünya piyasasında enerji fiyatlarının artmasının Rus ekonomisine daha fazla gelir sağlayacağı da unutulmamalıdır” diye dile getirdi.
Rusya’nın dünya piyasasında gaz fiyatının artmasını sağlayan hamlelerinin özellikle Alman hükümetini zor durumda bırakacağını belirten Zafer Meşe, “Bunun sebepleri nelerdir diye sorulduğunda verilecek olan yanıt basittir: Alman tüketicilere yansıtılan enerji maliyetini Alman hükümetinin sübvanse etmesi durumu muhtemelen mevcut koalisyon hükümeti içerisinde fikir ayrılığına yol açacaktır. Yeşiller, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında fosil enerjinin sübvanse edilmesine karşı çıkarak yenilenebilir enerjinin desteklenmesinden yana çok ciddi bir pozisyon almaktadır. Bu durumda olasılıklar arasında ufukta bir hükümet krizi muhtemeldir. Diğer bir olasılık ise gelecek seçimlerde, ki bunlara yakın gelecekteki eyalet meclisi seçimleri de dahildir, seçmenin artan tüketici maliyetleri sebebiyle koalisyon hükümetini cezalandırması ihtimalidir”dedi.
SETA bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Berlin Koordinatörü Araştırmacı Zafer Meşe,kaleme aldığı ‘Yeni Alman Hükümetinin Rusya-Ukrayna Savaşıyla Sınavı‘ başlıklı yazısını şöyle noktaladı:
“Sonuç itibarıyla Batılı ülkelerin ve kurumların Rusya’ya yönelik yürürlüğe soktuğu yaptırımların cezalandırıcı ve caydırıcı etkisinin zayıf olduğu söylenebilir. Diğer taraftan Rusya’nın başat bir küresel aktör olma yolunda tökezleyen AB’nin enerji bağımlılığını terbiye edici bir jeostratejik silah olarak kullanabilir. Son olarak belirtilmesi gereken husus ise Rusya’ya yönelik – SWIFT dahil – daha kapsamlı bir yaptırım paketi özellikle Almanya’ya zarar verecektir”.
***
Zafer Meşe
[UHA Haber Ajansı, 01 Mart 2022]