Yazar Yusuf Bilge vefatının birinci yılında anıldı…
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) Babıali Sohbetleri’nde vefatının birinci yıldönümünde şair, yazar ve fikir adamı Yusuf Bilge, edebiyatçılar, şairler, ailesi ve dostları tarafından anıldı.
TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı (TÜHA)’dan Veysel KAVRAYAN’ın haberine göre, Türk Edebiyatı Vakfı’nda gerçekleşen anma programında Mahmut Topbaşlı’nın yönettiği toplantıya: Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, Yusuf Dursun, Mehmet Nuri Yardım ve Yusuf Bilge’nin çocukları konuşmacı olarak katıldı.
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) Başkanı Fatma Ersem Yargıcı’nın yaptığı açılış konuşmasından sonra Mahmut Topbaşlı: Ortaokul öğrencilik yıllarımdan beri ağabeyi olduğunu söylediği Yusuf Bilge’yi yıllardır tanıdığını, can pazarında önde gidenlerden olduğunu, adanmış bir ülkücü yürekle hareket insanıydı, şeklinde başladığı sözlerine şu şekilde devam etti: “En büyük zenginlik insandır derdi. İnsanı gönlüyle sever, sevgisiyle kuşatır, düşüncesiyle beslerdi. Edebiyatın her dalı ile teması vardı. Kara mizaha kadar her yazı türünü ustalıkla kullanmıştı.Kültür adamı, edebiyat adamı, illa ki de gönül adamıydı.”
Konşmacılardan Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, Bilge; kayayı delen bir şairdi diyerek onun yergilerini Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu’na benzettiği söyledi. Şairin “Onuncu Kurşun” isimli Süleyman Çolphan’a ithaf edilmiş şiirin Türk Dünyasında nasıl hissedildiğini ifade etti, sözlerine şairin bütün kitaplarını okuduğunu belirterek tek tek kitaplarında hangi konulardan bahsettiğini ve hangi şairlerin izlerini gördüğünü ifade ederek “Şiir sanatların sanatıdır.” diyen şairin bunu da kitaplarında gösterdiğini belirterek, bir aşk adamı olduğunu, ebed ve Turan peşinde koştuğunu belirtti. Sözlerini bitirirken üzülerek söylüyorum ama üyesi olduğu pek çok dernek ve vakıf olduğunu ama Eskader dışında hiçbir kurum şimdiye kadar bir program yapmadı dedi.
Yusuf Dursun, Bilge’nin şiir kitaplarını okuduğunu onun şiirlerinin birinci vasfı, anlam derinliğidir, diğeri şiir sanatının önemli bir vasfı olan mecazları imgeleri gün yüzüne çıkarmasıdır, dedi. Ayrıca bütün Türk İslâm tarihini bir Bengü yazıt halinde yazma telaşında olduğunu ifade ederek sözlerine şu şekilde devam etmiştir, tüm Türk coğrafyasını tanıyor, biliyor ve sadece bilmekle yetinmiyor, onlara olan sevgi ve muhabbetini anlatma için kalem oynatıyor, kelime seçimine dikkat ettiği gibi yaşayan Türkçeyi de şiirlerinde kullanmıştır diyerek örnekler verdi. Şiirler şairinden önde gider diyerek Bilge’nin şiir tanımıyla ilgili sözlerinden bir kısmını aktararak sözlerine son verdi: “Gülyağı gülsuyu farkı/ Şiir özü ve şırası/ Aldı dersini Bilge Can/ Söndü ben merkez çırası.” Burada bir yandan şiirin tanımını verirken bir yandan da gençlere tavsiyede bulunuyor.
Daha sonra evdeki Yusuf Bilge, çocukları tarafından anlatıldı. Büyük oğlu Mustafa: “Mum dibini ışıtmaz, bendeniz teknik bir adamım, ama kendimi bildiğimden beri rol-model birisi idi. Bizi köklerine bağlı olarak yetiştirdi. İlkokul yıllarımda dersin sonlarına doğru öğretmen bizleri tahtaya çıkarır ve bir şarkı söylememizi isterdi, öğretmen beni tahtaya her çıkardığında ben ‘Çırpınırdı Karadeniz’ yahut Mehter Marşı söylerdim.” Hatice: “Babam okuyan bir insandı, daha küçücük bir çocukken bize Bilim Kültür dergileri alırdı. Geçen gün kütüphanesini toplarken beş yüzün üstünde kitabı olduğunu fark ettik, onları hep okumuştu. Babam iyi bir hatip olmanın dışında iyi bir dinleyici idi aynı zamanda, sizin değerli olduğunuzu size hissettirirdi.” Elif: “Merhum babamız ulu bir çınardı, babam köklerine bağlı bir insandı, babam ailenin ilk çocuğu ve rahmetli babaannemden ilk can suyunu kana kana içiyor ve bunu şiirlerinde de bunu ifade ediyor. Mesela ‘Sıla Kadın’ isminde bir şiiri var babamın, müsaadenizle bu şiiri okumak istiyorum.” Şiiri okurken Elif Hanım çok duygulanmıştır. Malhum: “Babam çok sosyal, dışa dönük, konuşkan biri gibi gözükse de aslında yalnızlığı tek başınalığı seven birisi idi. Meydanlara çıkıp dostları ile buluşup azığını toplar, yine o çok sevdiği münzevi hayatına geri dönerdi. Bizlere karşı hep samimi idi ama o yalnızlığını bizlerle de paylaşmadı.”
Ailenin duygusal konuşmaları ardından Mehmet Nuri Yardım, şairin kitaplarının bir yere verilirken “Yusuf Bilge Kitaplığı” şeklinde verilmesi şairin isminin de yaşatılmış olacağı vurgusunu yaparak söze başladı. Ardından şairin bütün şiir kitaplarını basan Akıl Fikir Yayınlarına da teşekkür ederek, Yusuf Bey’in sadece Bilge değil aynı zamanda derviş de bir şair olduğunu ifade etti. Şairi Niyazi YıldırımGençosmanoğlu’na benzettiğini söyledi ve şairin isminin yaşaması adına kütüphanesi dışında, Yusuf Bilge Kitabı, Yusuf Bilge Belgeseli, Yusuf Bilge Şiir yarışması yapılmalıdır, dedikten sonra şairin çocukluğundan son zamanlarına kadar olan fotoğraflarının sunumuyla konuşmasını neticelendirdi.
Program genç şair Fahrettin Arslan, Yusuf Bilge’nin şiirlerinden “Bing Beng” şiirini seslendirdi.
Yalvaçlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Ali Mahir Kadayıfçı’nın yaptığı kısa konuşma ve toplu fotoğraf çekimi ile program sona erdi.
Gazeteci * Veysel KAVRAYAN
[UHA Haber Ajansı, 29 Kasım 2022]