ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
10:32 Doğal akışı değiştirilen ‘Dilkaya Deltası’ yok oluyor
09:35 Uludağ İhracatçı Birlikleri’nin (UİB) Kasım’da yüzde 3,19 ’luk artışla 3,3 milyar dolarlık ihracat…
09:19 Pençe operasyonlarıyla 2 bin 202 bölücü terör örgütü etkisiz hale getirildi
08:58 “Xodus” Elon Musk’ı Yıpratabilir mi?
08:43 Kriter’in Aralık Sayısı Çıktı: Trump 2.0 | Dünyayı Ne Bekliyor?
08:23 Güvenli altyapı ve kesintisiz hizmetin adresi: Simpra
07:05 Türkiye’nin Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip Özmen ve kızı Neslihan Özmen’in katili Monte Melkonian’ın ‘Asala’ terörist kimliği…
07:02 Barikatlı Siyasi Eylemin Kime Ne Faydası Var?
06:31 Uluslararası Hukuk Açısından Kudüs’ün Statüsü
06:09 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “Savunma sanayiinde dönüşüm devrim niteliğinde”
06:03 Turgut Özal Vakfı Başkan Vekili Semih Narlı, “Kürt sorununun çözümüne yönelik atılan tüm adımları destekiyoruz”
00:46 Suriye ve Irak’ın kuzeyinde 12 terörist etkisiz hale getirildi
00:32 Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Temiz su kaynaklarına erişim beka meselesidir”
00:28 Nesin Vakfı İyilik Peşinde Koşuyor!
00:22 İletişim Başkanı Altun’dan “3 Aralık Dünya Engelliler Günü” mesajı
00:14 Bakan Fidan’dan NATO’da diplomasi trafiği
00:09 5 soruda Suriye’de yaşanan gelişmeler
00:07 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile görüştü
00:04 Kocaeli Kartepe Belediyesi’nden çocuklara tiyatro gösterisi
19:32 Nizip Ticaret Odası Heyeti, Bakü Büyükelçiliği’ni Ziyaret Etti
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Türkiye Yüzyılı’nda Kültür Politikaları: Miras, İrade ve Vizyon

Türkiye Yüzyılı’nda Kültür Politikaları: Miras, İrade ve Vizyon
24 Ekim 2023
19
A+
A-

* Türkiye’de kültür alanı, önemli bir dönüşüm sürecinin içerisinde bulunmaktadır.

* Bir tarafta iki yüz yıldır takip edilen modernleşme dinamikleri kültürel alanı şekillendirmeye devam ederken diğer tarafta tarihsel ve toplumsal kimlikten beslenen bir kültürel alan arayışı söz konusudur.

UHA / İnternational News Agency

Türkiye Yüzyılı nda Kültür Politikaları Miras İrade ve Vizyon

Yunus Emre Enstitüsü tarafından “Orta Asya Bozkırlarından Anadolu’ya ve Ötesine Türk Kültürü Kavram Haritaları” adlı eserin lansmanı gerçekleştirildi. (Binnur Ege Gürün Koçak/AA, 24 Mayıs 2023)

İnsan ile kültür arasında üretim-tüketim ilişkisi bağlamında varoluşsal bir çizgi bulunur. 21. yüzyılda ulusal iktidarların yanında özel sektörün, sivil toplum kuruluşlarının, belediyelerin ve benzeri birçok aktörün kültür politikalarına yön vermeye çalıştığı açıktır. Bu yönüyle kültür genel anlamda politik içeriğiyle gündeme gelir. Türkiye’de kültür politikalarının dönemsel etkilere maruz kalarak politikleşmesi, bu tespiti doğrular niteliktedir. Örneğin tek parti iktidarında ulusal bir kültür politikası meydana getirme hedefiyle kurucu kadrolar; Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Halkevleri ve Köy Enstitüleri gibi devletin resmi organları aracılığıyla “yeni” bir toplumsal kimlik arayışındadır. Çok partili siyasal hayata geçilen dönemde, “kültürel haklar” anayasal çerçevede yorumlanır ve 1961 Anayasası’nda yer alır. Ancak bu konudaki asıl dönüm noktası 1971’de kurulan Kültür Bakanlığı olacaktır. 1980 sonrası dönemde ise serbest piyasa ekonomisinin temel dinamikleri gelişmeye başlar. Kültürel alanın bu dinamiklerden uzak kalması olanaksızdır ve kültür endüstrisine yönelik ilk işaretlerin bu süreçte görülmesi kayda değerdir.

Türkiye’de kültür politikalarına yönelik kurumsallaşma çabaları, AK Parti’nin tek başına iktidara geldiği 2002’den itibaren ivme kazanır. Bu noktada özel sektör kültür yatırımlarının giderek artan oranda teşvik edilmesi, 2013’te Avrupa Konseyi’ne sunulan Türkiye Kültür Politikaları Ulusal Raporu ve 2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle birlikte oluşturulan “Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu” gibi gelişmeler, kurumsal açıdan önemli hamleler olarak karşımızdadır. Zira bu gelişmeler ekseninde, Türkiye kültür endüstrisi büyüyen yapısıyla, toplum-sanat ilişkisini dönüştürmüştür. Son tahlilde özelleştirme hamleleriyle birlikte devletin kültürel alandaki teşvik edici/destekleyici konumu bir sivilleşme reformu olarak okunabilir. 2002-2023 arasını kapsayan dönemde kültür politikalarına yönelik dönüşümü ve Türkiye Yüzyılı’nda konu özelindeki beklentileri analiz edebilmek için ise tarihsel bir sorgulama girişimi ufuk açıcı olabilir.

Politik Araç Olarak Kültür: Kısa Bir Tarihsel Sorgulama

Erken Cumhuriyet döneminde siyaseti ve toplumsal hayatı biçimlendirmek için kültür-sanat alanı, kurucu kadro tarafından dönüşüm paradigmasının merkezine çekilir. Bu süreçte, kültür ve sanat yalnızca estetik bir konu olarak ele alınmamış, modernleşme politikaları bağlamında inkılapların halka benimsetilmesi için ideolojik ve didaktik işlevleriyle de yorumlanmıştır. Batı’da 18. yüzyılın sonundan itibaren “demokratikleşerek” toplumla bütünleşen edebiyat, opera, tiyatro ve müzik gibi türlerin Türkiye’de böyle bir tarihselliği deneyimlemeden, devlet politikasıyla var edilmeye çalışılması, kültürel mirasın yorumlanması konusunda ciddi gerilimler meydana getirmiştir. Sonuç itibariyle tek parti döneminde ortaya konan politik tahayyül, aydın-asker-bürokrat elitleriyle geliştirilen kültür politikalarının yeni bir kimlik inşası için kullanıldığını göstermektedir. Haliyle kültür-sanat alanında, iktidarın hamilik sıfatını üstlenmesi şaşırtıcı değildir. Buna karşılık İkinci Dünya Savaşı’nın akabinde Türkiye kültür ve sanat alanında yeni arayışların ortaya çıkışına sahne olacaktır.

Türkiye Maarif Vakfı Nijer-Türkiye Dostluk Okullarında, 18 Mart
[Türkiye Maarif Vakfı Nijer-Türkiye Dostluk Okullarında, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin 107. yılı vesilesiyle tören düzenlendi. İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un da anıldığı törende, Maarif Vakfı Okulları öğrencileri tarafından Çanakkale Zaferi’ne dair temsili gösteri yapıldı. (Türkiye’nin Niamey Büyükelçiliği/AA, 18 Mart 2022)]

27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren Demokrat Parti’nin kesintisiz bir şekilde iktidarda kaldığı 1950’lerde şehirleşme oranındaki artış ekseninde Türkiye’de yeni bir kültür formu belirir. Türkiye’de 1950’lerde başlayan ve 1970’lerde ivmelenen iç göç hareketleriyle toplumsal yapı sosyokültürel parametreler de değişir. Nitekim kültürel bir çoğullaşmanın yaşandığı 1980’lerde sinemaya, tiyatroya, müziğe ve sanatın diğer alanlarına yönelik artan etkinlik programı, dönemin kültürel ruhuna işaret eden örnekler sunar. 1990’lara gelindiğinde ise Türkiye siyasetinde beliren politik istikrarsızlıklar, ekonomik krizler ve askeri müdahaleler, sürdürülebilir kültür politikalarının takip edilmesini engeller. Bu süreçte, kültür politikalarını şüphesiz etkileyen bir modern-geleneksel, batılı-yerli ikilemi de söz konusudur.

Kültürel alandaki modern-geleneksel ya da batılı-yerli politik açılımlar, 1990’lardan itibaren Türkiye kamuoyunun önemli gündem maddeleri arasında yerini alır. Kültürel hegemonya kavramsallaştırmasını kullanmakta beis görmeyeceğimiz bu tartışmalar, 2000’lerden sonra hem iktidar pratiklerinde hem de belediyeler bünyesinde bir adım ileriye taşınacaktır. Son tahlilde Türkiye’nin değişen ve dönüşen sosyokültürel yapısıyla AK Parti ile girdiği yol, ilerleyen satırlarda görüleceği gibi, daha cüretkar bir kurucu irade ile piyasa merkezli bir kültürel hareketin buluşmasını sağlayacaktır.(devam edecek-Kültürel Hegemonya Tartışmaları Karşısında AK Parti’nin Üstlendiği Rol)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.