Deutsche Welle’den (DW) Gazeteci Elmas TOPÇU’nun haberne göre, Mercedes’in üreticisi Daimler-Benz şirketinin eski Yönetim Kurulu Başkanı Edzard Reuter’in 96 yaşında yaşında hayatını kaybettiği duyuruldu.
Eşi ile kendisi adına kurulan Helga ve Edzard Reuter Vakfı tarafından yapılan açıklamada Reuter’in 27 Ekim’de Stuttgart kentinde öldüğü belirtilerek “Ölümü bizi büyük bir yasa boğdu” denildi.
Daimler’in 1987-1995 yıllarında yönetim kurulu başkanlığını yapan Reuter, şirketi klasik bir otomobil üreticisinden bir teknoloji devine dönüştürmek istediyse de bu yapısal değişiklik hedefinde başarılı olamadı. Kimilerine göre arkasında 36 milyar Alman Markı zarar bıraktı ve ülkenin barış döneminde en fazla zarara yol açan yöneticisi oldu.
Pek çok uzman ise bugün geriye bakıldığında Reuter’in dönemine göre vizyoner olduğunu ve şirketi bugünlere hazırlamaya çalıştığını düşünüyor. Otomobil uzmanı Andreas Stockinger, Daimler’in bugün Çin pazarındaki bağımlılığına bakıldığında Reuter’in dönemindeki planına atfen, “Yazık, o heyecan verici, çok çok çok büyük düşünülen vizyonun hayata geçirilme şansı olmaması çok acı” diyor.
Matematik ve fiziğe başladı, hukuk okudu
Sosyal demokrat bir aileden gelen Edzard Reuter’in babası da annesi de Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) aktif üyeleriydi. Annesi Hanna SPD’nin parti yayın organı İleri (Vorwärts) gazetesinde sekreter olarak çalışıyordu. Babası Ernst ise partinin önce yerel yönetimlerinde görev aldı, Hitler rejiminin devrilmesinden sonra ise 1951-1953 yıllarında hem eyalet hem de kent olan Berlin’in Belediye Başkanı oldu.
Reuter de ailesi gibi SPD üyesiydi ve yıllarca partide değerler odaklı, adil refah dağılımını öngören bir ekonomik çizgi için mücadele etti. Kültürel çeşitlilik, sosyal ve toplumsal barış onun için önemli değerler oldu.
Reuter Ailesi, 1935 yılında Almanya’da Hitler rejiminin iktidara gelmesi sonrasında Yahudilere karşı soykırım başlatılınca Türkiye’ye sığındı ve Edzard Reuter’in 11 yılı Türkiye’de geçti. Çok iyi Türkçe de konuşan Reuter’in çocukluk ve gençlik yılları Ankara’da geçti. Reuter, bu göç geçmişi nedeniyle yaşamı boyunca kültürel çeşitliliğin zenginlik olduğunu savundu, bu yönde fahri çalışmalar yürüttü.
Almanya’nın bir göç ülkesi olduğuna vurgusuyla “Yabancı olanın bize geldiğinde ve bizimle yaşadığında hayatımızı zenginleştirdiğini ve değiştirebildiğini öğrenmemiz gerekiyor” diyerek Almanya’nın bir göç toplumu olma gerçeğiyle yüzleşmesi yönünde çağrılar yaptı.
Nazi rejiminin devrilmesinden sonra ise ailesiyle Almanya’ya dönen Reuter, önce matematik ve fizik okumaya başladı, ancak daha sonra hukuk fakültesine geçti. Üniversite eğitiminin ardından da 1965’te Mercedes’in üreticisi Daimler-Benz şirketinde işe girdi. Reuter, 1976’ta orada şirketin yönetim kurulu üyesi oldu, 1987-1995 yıllarında Daimler’in yönetim kurulu başkanlığını yaptı.
“İkinci vatan”
Türkiye-Almanya ilişkilerinin önemli aktörlerinden biri olan Edzard Reuter, Türkiye’yi hep “ikinci vatanı” olarak andı. Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecine de destek veren Reuter, DW Türkçe’ye verdiği eski bir söyleşisinde Türkiye’ye dair çocukluk anılarını şöyle anlatmıştı:
“Türkiye ile ilgili aklımda kalan en belirgin özellik ülkenin her yerinde karşılaştığımız misafirperverlikti. Kent insanından tutun da kırsal alanda karşılaştığımız köylüye kadar herkes bize en dostane şekilde evini, sofrasını açtı. O açıdan Türkiye’deki anılarım bana ülke insanın dünyaya, farklı kültürden insanlara ne kadar meraklı ve açık olduğunu gösterdi. Bu, benim için hayatımın en kıymetli anısı, en kıymetli deneyimi oldu.”
Çocukluğunu geçirdiği Ankara’yı o dönem beklemedikleri biçimde modern bir kent olarak tanımlayan Reuter, “Çünkü eğitime önem veren ve yüzünü modern dünya dönmüş insanların kentiydi Ankara. Tabii bu, tüm Türkiye’ye yayılan bir ruh haliydi” demişti. Reuter, 2014’te verdiği röportajında şöyle devam etmişti:
“Geçmişle bugün arasında değişmeyen tek şey ise Türk insanın dünyaya açık duruşu. Bu, Türkiye’nin gücü diye düşünüyorum ve umarım değişmez.”
Almanya Türk Toplumu Eş Başkanı Gökay Sofuoğlu
Türkiye-Almanya ilişkilerinin önemli aktörüydü. Reuter’in ölümü konusunda DW Türkçe’ye konuşan Almanya Türk Toplumu Eş Başkanı Gökay Sofuoğlu, “Reuter Cumhuriyet sonrasının en yakın şahitlerinden, Türk-Alman dostluğunun tüm zorluklara rağmen hep kararlı savunucusuydu. Reuter’in ölümü, bir dönemle ilgili bir nevi tarihi belgenin de yok olması anlamına geliyor” dedi.
Almanya-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Sözcüsü ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) Federal Meclis Milletvekili Macit Karaahmetoğlu da “Edzard Reuter bir başkasının olmadığı kadar halklar arası anlayışı temsil eden bir isimdi. Çocukluğu ve gençliği Türkiye’de sürgünde geçen Reuter, Türkiye’de ikinci bir vatan buldu ve o vatanı hayatının sonuna kadar da kalbinde taşıdı” ifadelerini kullandı.
“Reuter’in yaptığı konuşmalar veya çocukluk ve gençlik anılarını anlattığı söyleşileri dinlemek ve okumak hep insanın kalbini ısıttı” diyen Karaahmetoğlu, mesele Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu olumsuz siyasi koşullar olduğunda ise hep eleştirel ve özgür bir bakışa sahip olduğunun altını çizdi. Karaahmetoğlu’na göre Reuter’in yol arkadaşları ve çevresindeki insanlar, onun biçimlenmesinde büyük rol oynadığı başkent Berlin ve Türk-Alman toplumu daha uzun yıllar ona anma ve saygı duymaya devam edecek.
Gazeteci* Elmas TOPÇU, DW