Dumlupınar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi araştırma görevlisi Dr. Öğr. Üyesi İsa GÖKGEDİK, UHA Haber’den Gazeteci Ataner YÜCE’ye yaptığı açıklamada, Resmî açıklama ve tepkilerin yanı sıra kıtada halk nezdinde güçlü desteklere şahit olmak da mümkün olduğunu söyledi.
Dumlupınar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi araştırma görevlisi Dr. Öğr. Üyesi İsa GÖKGEDİK, UHA Haber’den Gazeteci Ataner YÜCE’ye yaptığı açıklamada,GÖKGEDİK, “Bu konuda Kuzey Afrika’nın öne çıktığını söyleyebiliriz. Çünkü kuzeydeki Filistin yanlısı protestolar Sahraaltı Afrika’dakinden daha güçlü. İsrail için önemi giderek artan bir ortak olan Fas dahi büyük protestolara izin vermiş durumda. Hatta Fas ilk üç hafta içerisinde en çok gösteri düzenlenen Afrika ülkesi konumunda. Ancak bunların hiçbiri Rabat ile Tel Aviv arasındaki bağların güçlenmesini yavaşlatmış görünmüyor. BM Genel Kurulu’ndaki oylamada çekimser kalan Tunus’ta da halk birçok kez Filistin için miting yapmak üzere sokaklara döküldü” dedi.
GÖKGEDİK, gösterilen bütün tepkiler ve Birleşmiş Milletler Genel Kurul oylamasında ortaya konulan tavra rağmen Afrika devletlerinin, ülkelerindeki Filistin yanlısı kitlesel hareketlere izin verme konusunda temkinli davrandıklarını ileri sürenlerin de mevcut olduğuna dikkat çekti.
“Nitekim hiçbir ülke için siyasi ve jeopolitik çıkarların görmezden gelinmesi mümkün değildir” diyen İsa GÖKGEDİK, konuşmasına şöyle devam etti:
“Hükümetlerin ihtiyatlı yaklaşımı elden bırakmadığını iddia edenlere göre Sahraaltı Afrika’da Müslüman çoğunluğa sahip bazı ülkelerin yetkilileri protestoların devam etmesine izin vermede isteksiz davrandılar. Örneğin 28 Ekim’de Senegal, Filistin davası için Ulusal İttifak’ın miting düzenlemesine izin vermedi. Fakat yine de Dakar’da bir protesto gerçekleşti. Kıtada en çok Müslüman nüfusa ev sahipliği yapan Nijerya, diyalog yoluyla “gerginliği azaltma ve ateşkes” çağrısında bulunarak, şiddetten “derin endişe duyduğunu” ifade etti. Nijerya’nın açıklaması kamuoyunda itidalli bir duruş olarak kabul edildi. Buna rağmen çok sayıda insan Filistin’le dayanışma için protestolara katıldı ve hükümetten iki devletli çözüme ulaşılana kadar İsrail ile diplomatik ilişkilerin durdurulmasını talep etti. Şeriat Yüksek Konseyi, ABD’yi İsrail’e destek vermekle suçladı ve Birleşmiş Milletler’e kararlı bir duruş sergilemesi çağrısında bulundu. Ayrıca Güney Afrika, şaşırtıcı olmadığı üzere Sahra’nın güneyindeki en büyük protestolara tanık oldu ve halk Filistin’e destek için seslerini duyurdu. İlginç bir şekilde Kenya ise İsrail’e açık destek vermesine rağmen ülkede Filistin’e destek eylemleri gerçekleştirildi. Bunların yanında Sierra Leone gibi ülkelerde nadir de olsa basına yansımayan bazı İsrail destekçisi eylemler gerçekleştirildi”.
Dr. Öğr. Üyesi İsa GÖKGEDİK, bir taraftan Afrika devletlerinin resmî açıklamaları ve çağrıları gelmeye devam ederken diğer yanda halkların Filistin’e yönelik sivil desteğinin sürdüğünü, fakat gösterilen duruşun ne kadar gerçekçi veya etkili olduğunun, Filistin’deki yaşanan acı olayların sonlandırılmasına ne kadar katkı sunacağının hala tartışmaya açık bir konu olduğunun altını çizdi.
İsa GÖKGEDİK, “Zira resmi makamların yaklaşımına mugayir de olsa kamuoyundaki sivil duyarlılığının henüz İsrail ile diplomatik bağlara zarar vermeyecek düzeyde olduğu dile getirilmekte. Üstelik İsrail ile olan ilişkilerin yanı sıra onun en önde gelen destekçisi konumundaki ABD’nin Afrika ülkeleriyle olan münasebetleri de hesaba katılması gereken bir faktör. Bu durum Filistin’in aleyhine olmasına rağmen ABD’nin, etkileme ihtimali olan Afrika ülkelerini yönlendirme çabaları başarıya ulaşacak gibi görünmemektedir. Zira ABD’nin buna benzer olarak Ukrayna-Rusya savaşında Afrika ülkelerini taraf olmaya ikna etme çabasında başarısız olduğu hala unutulmuş değil” dedi.
“Yine de Afrika’nın Filistin-İsrail çatışmasında taraf olmaya sıcak bakmadığı, haliyle Filistin’le topyekûn ve sınırsız bir dayanışmaya girmeyeceği görüşünü savunanalar söz konusu” olduğuna vurgu yapan GÖKGEDİK, “Bu bakışa göre Afrika halkları Ukrayna savaşı, Gazze saldırıları gibi krizlerin ortasında kıtanın kendi çatışma ve problemlerinin göz ardı edildiği kanaatine varmış durumdalar. Bu durum aslında, çatışmayla ilgili herhangi bir yorumda bulunmamayı tercih eden ülke sayısının çok oluşunu da kısmen açıklamakta” olduğuna dikkat çekti.
İsa GÖKGEDİK, çatışmanın enerji ürünlerinde fiyat artışlarını tetiklemesiyle bölgede oluşan yeni enflasyon dalgası ve yüksek faiz oranlarının, hangi tavrı alırsa alsınlar Afrika ülkelerinin ekonomisini de olumsuz olarak etkilediğini gösterdiğini belirterek, “Bazı uzmanlara göre Afrika ülkeleri, gıda kıtlığı nedeniyle ithalat maliyetlerinin artmasına sebep olan Kovid-19, iklim zorlukları ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali olaylarına eklenecek yeni bir küresel şoku kaldıramayacaktır. Artan enerji maliyetlerinin, birçok badireler atlattıktan sonra toparlanmaya çalışan Afrika ekonomilerine büyük bir darbe vurma ihtimali olup yine ABD’nin, Arap dünyasına olan dolar akışını azaltmaya yönelik olası bir adımı, ekonomik destek için bu ülkelere bağımlı olan bazı Afrika ülkelerini dolaylı olarak etkileyecektir. Bu durumun da söz konusu ülkelerin İsrail’i destekleme konusundaki jeopolitik ittifaklarında pürüzler çıkarması olası” olduğunu anlattı.
“Filistin’in durumu Afrika’da çok sayıda motifi harekete geçirmiş vaziyettedir” diyen GÖKGEDİK, “Etnik, dini, siyasi, ekonomik ve sosyal pek çok motif farklı boyutlardan ve birbiriyle uyumlu bir şekilde hesaba katılmadan doğru bir sonuca ulaşmak ise oldukça zordur. Mevcut resme bakılırsa Afrika ülkelerinin ortak bir tavrı olmadığı görünüyor ve kamuoyu hakkında da bir genelleme yapmak oldukça zor” olduğuna vurgu yaptı.
Dumlupınar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi araştırma görevlisi Dr. Öğr. Üyesi İsa GÖKGEDİK “Hepsinden önemlisi ortak hareket ve tavır birliği sağlanmış olsun veya olmasın Afrika ülke liderlerinin açıklamalarında yer alan arka plan, aslında İsrail işgalinin reddedilmediğini göstermekte” olduğunu söyledi.
İsa GÖKGEDİK konuşmasının sonunda, “Zira 10 Kasım’da Riyad’da düzenlenen Suudi Arabistan-Afrika Zirvesi’nde de olduğu gibi Afrikalı liderler hep bir ağızdan, yapılanların uluslararası insan hukukuna ve yasalara aykırı bir ihlal olduğunu belirtse ve dünya kamuoyunun bu noktadaki desteklerini talep etse de en nihayetinde atılacak somut adım önerisi olarak “Filistin halkına 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız devletlerini kurma hakkını garanti altına alacak” şekilde iki devletli bir çözümü ve bu uğurda çaba gösterilmesini teklif etmektedirler” şeklinde kaydetti. .