Tüm dünyanın dikkatle takip ettiği ve İsrail’in yargılandığı Lahey Adalet Divanı’ndaki Türk halısının hikayesi
*Halı, 112 Yıl önce Osmanlı tarafından hediye edilmiş ve 8 ay önce restore edilmek üzere Türkiye’ye götürülmüştü.
*Halı’yı, 50 yıl önce Türk-Yunan anlaşmazlığı davasına bakan ve yetkisizlik kararı veren Yüksek Adalet Divanı’nda ilk kez ben görüntülemiştim.
UHA /Europe İnternational News Agency
Bizim, “Lahey Yüksek Adalet Divanı” olarak söz ettiğimiz “Barış Sarayı”na, Hollandalılar “VredesPleis” diyorlar. Bu yeri ilk gördüğüm an, 50 yıl kadar öncesine dayanıyor.
İlhan KARAÇAY, Hollanda
O yıl, Türkiye ile Yunanistan arasındaki deniz sahanlığı ihtilafı, “Yüksek Adalet Divanı”a taşınmıştı.
Güvenlik Konseyi, uyuşmazlığa taraf olan Türkiye ve Yunanistan arasında bir tercih yapmaktan kaçınmış, bir yandan tarafların uyuşmazlığı doğrudan görüşmeler yoluyla çözmeleri önerilirken, diğer taraftan da, uyuşmazlığın giderilebilmesinde, Uluslararası Adalet Divanı’nın olası katkılarını dikkate almaya davet etmişti.
O zamanlar tüm dünyada sitayişle söz edilen “Barış Sarayı”nda, görenlerin gözlerini kamaştıran kocaman bir halı dikkat çekiyordu. İşte orada, bu halının Osmanlılar tarafından hediye edilmiş olduğunu öğrenmiştim. Türk-Yunan davasının önemi yanında, böylesi dünyaca ünlü bir yerdeki Türk halısının mevcudiyeti benim için çok önemliydi.
Malumdur, o zamanlar “Haber atlatma” yarışı revaçtaydı. O halının fotoğrafını çektikten sonra Hollanda’nın ANP Ajansına gitmiş ve fotoğrafımın Hürriyet gazetesine telefoto ile gönderilmesini sağlamıştım. Ertesi günkü Hürriyet’in manşet başlığı “Türk-Yunan” davası değil, Barış Sarayı’ndaki Türk halısı idi.
Böylesi ilginç bir halı hikâyesi, Hürriyet’te birkaç gün konu olmuş ve nasibimize düşen övgüleri kazanmıştık.
50 YIL SONRA
İşte o halının hikâyesi, bu kez 50 yıl sonra yeniden gündeme geldi.
Halının hikâyesi aslında daha eskiye, yani 112 yıl öncesine dayanıyor.
112 Yıl öncenin yılı 1911 idi.
Lahey’deki Barış Sarayı inşa edilirken, 1907 yılında devletlere yapılan katkı çağrısı üzerine, 1911’de Osmanlı İmparatorluğu tarafından, kocaman bir Hereke halısı hediye edilmişti.
Şimdi, restore (tadilat) edilmesi için Türkiye’ye gönderilen halı hakkında, Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal şunları söyledi:
“Hollanda Krallığı’na armağan edilen ve 112 yıldır Barış Sarayı’nı süsleyen Hereke Halısı, restorasyon amacıyla geçici bir süre için ülkemize gidiyor. Barış Sarayı’nın yönetimini deruhte eden Carnegie Vakfı ile Kültür ve Turizm Bakanlığımız arasında imzalanan Protokol uyarınca, Türkiye dışındaki en büyük olduğu düşünülen, 160 m2 boyutunda ve 700 kg ağırlığındaki Hereke halısı, restorasyon işlemlerine başlanması Barış Sarayı’ndan çıkarıldı.”
Halının, Barış Sarayı’nda sayısız müzakerelerin sürdürüldüğü Japon Odası’ndan çıkarılması töreninde, Büyükelçi Selçuk Ünal, Hollanda Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’den de sorumlu Avrupa Direktörü Erik Weststrate ve Carnegie Vakfı Direktörü J.P.H. Donner de hazır bulundu.
Büyükelçi Selçuk Ünal, Hereke halısının Barış Sarayı’ndan çıkarılarak kamyona yüklenmesi sırasında düzenlenen belgesel çekimine de, Hollanda Dışişleri Bakanlığı Avrupa Direktörü Erik Weststrate ve Carnegie Vakfı Direktörü J.P.H. Donner ile katıldı.
Büyükelçi Selçuk Ünal şöyle devam etti: “Ecdadımızın 1907’deki davete icabetle 1911’de armağan ettiği tarihi Hereke halısı 112 yıldır, sayısız önemli barış antlaşması, müzakere ve görüşmeye şahitlik etti. Aslında, tek başına, yalnız ve hüzünlü, 112 yıl tarihe tanıklık etti.
Ecdadımızın uluslararası barışa desteğini o tarihte uzun vadeli bir öngörüyle ve bu şekilde göstermiş olması, bugün hepimiz için önemli bir mesajdır. Hereke halısı, bir İmparatorluktan diğer bir İmparatorluğa hediye edilirken düşünüldüğü gibi, bugün de yarın da Türk-Hollanda dostluğunun ölümsüz nişanelerinden birini teşkil edecektir. İnsanlar yaşadıkça ve insanlık yaşadıkça, buradan sonsuzluğa kadar uluslararası dostluk ve barış mesajını verecektir.”
İşte, hepimizi onurlandıran ve bundan sonraki gelişmeler ile bizi onurlandırmaya devam edecek olan Hereke Halısı’nın hikâyesi böyle. Ama tabii ki ‘Hereke Halısı’ deyip geçemeyiz.
İntihal (aşırma) yapmayacağım ama, Google Amca’da yaptığım araştırmada bakınız bu konuda ne buldum.
HOLLANDA’NIN OSMANLI YADİGARI HEREKE HALISI AKSARAY’DA RESTORE EDİLİYOR
Hollanda’nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı olarak hizmet veren Barış Sarayı’na, Sultan II. Abdülhamit’in fermanı üzerine 1905’te hediye edilen, yaklaşık 162 metrekarelik Hereke halısı Aksaray’ın Sultanhanı ilçesinde restore ediliyor.
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan, Aksaray’daki halı tamir atölyesinde düzenlenen basın toplantısında, Türkiye tarihi için önemli yeri olan Sultanhanı Kervansarayı’nda olmaktan mutluluk duyduğunu söyledi.
Nadir Alpaslan, Barış Sarayı yapıldığı dönemde 40’tan fazla ülkenin yardımda bulunduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
“Osmanlı Devleti Sultan Abdülhamit döneminde Barış Sarayı’na, biraz sonra restorasyonuna başlanacak, Hereke halısını hediye etmiş. Bu halı ülkemizin kültürel ögeleriyle bezenmiş, ilmek ilmek dokunmuş çok özel bir halı. Halı restorasyon sürecinde yapıldığı dönemin teknik özelliklerine göre her bir ilmeği yenilenerek tekrar evine gönderilecek. Hereke halısı 100 yılı aşkın süredir Barış Sarayı’nda Japon Salonu’nda tarihe tanıklık etmektedir. Halımız, 1 yıl sonra bu çalışma bitip evine döndüğünde tarihe tanıklık etmeye devam edecek.”
Alpaslan, bu eşsiz halının Türkiye’nin kültürel zenginliğini yansıtan önemli örneklerden biri olduğunu aktardı. Restorasyonun Türkiye’de yapılmasının önemli olduğuna dikkati çeken Alpaslan, “Halı, 400 yılı aşan Hollanda ve Türkiye ilişkilerinin de somut bir göstergesidir. Halımızın restorasyonu uzman ekip ve geleneksel teknikler kullanılarak gerçekleştirilecek, her aşamada halının orijinal dokusu ve estetiğinin korunması için büyük hassasiyet gösterilecektir. Bu proje halının restorasyonundan öte kültürel bir mirasın korunmasını da temsil etmektedir.” diye konuştu.
Alpaslan, halının restorasyonuyla dünya kültürel mirasına da katkı sunulduğunu vurguladı.
İçinde yaşanılan dünyada, barışa ve adalete ihtiyaç olduğunu anlatan Alpaslan, tüm dünyaya barış ve adalet gelmesi temennisinde bulundu.
“Hereke Halısı, Dünyanın En Kaliteli ve En İyi Halısıdır”
Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands ise bir asırdan sonra halının Hollanda’dan tekrar Türkiye’ye restorasyon için geldiğini söyledi.
Halının hikayesinin Türkiye ile Hollanda arasındaki güçlü bağların sembolü olduğunu belirten Wijnands, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hereke halısı, dünyanın en kaliteli ve en iyi halısıdır. Uzun süreli olması ve tarihi öneme sahip olması da ayrı güzel yanı. İki ülke arasındaki ilişkiler ve aramızdaki dostluk halıdaki ilmekler kadar sağlam ve güçlüdür. İki ülke arasındaki dostluk çok uzun yıllar öncesine dayanıyor. Seneye dostluk anlaşmasının 100. yılının kutlamasını yapacağız. Diplomatik ilişkiler de 400 yıl kadar geriye gidiyor. İki ülke arasında bu halıdan daha da fazla güzellikler var. Hollanda’nın uluslararası sembolü olan laleyi, Türklerin getirdiği bilinir.”
Wijnands, 500 yıl önce Hollanda’nın bağımsızlığı için Türkiye’nin yardım ettiğini de vurguladı.
Konuşmaların ardından Bakan Yardımcısı Alpaslan ve beraberindekiler, halıyı inceledi.
180 yıldır sarayları renklendiren fabrika: Hereke halı dokuma fabrikası
Kocaeli‘de 1843 yılında kurulan Osmanlı emaneti “Hereke Fabrika-i Hümayunu” dokuma fabrikası, 180 yıldır adından söz ettiriyor. Özel olarak milli saraylara dokunan ipek halılar, metrekaresindeki 1 milyon düğümü ve Osmanlı dönemindeki desenleriyle göz kamaştırıyor. El emeği göz nuru halıları dokuyan kadınlar, bir halıyı en az bir yılda bitiriyor.
Körfez ilçesine bağlı Hereke bölgesinde, 1843 yılında iki kardeş tarafından geniş bir atölye olarak kurulan fabrika, 1845 yılında Osmanlı Devleti‘nin sanayi atılımları ile saraya bağlandı. 1845 yılından sonra, “Hereke Fabrika-i Hümayunu” ismiyle faaliyetini sürdürmeye başlayan fabrikada, ilk olarak sarayların perdelik ile döşemelik talebi karşılanırken, daha sonra halı da dokunmaya başladı.
Osmanlı’nın değerli kurumları arasında yer alan ve imparatorluk yaşantısını renklendiren Hereke Fabrika-i Hümayunu, 19. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da bir markaya dönüştü. Prestijli bir marka haline gelen fabrikanın ürünleri, çeşitli ülkelerde de ödüllere layık görüldü.
Hereke Fabrika-i Hümayun da birçok halı dokundu. Bunlardan en devasa olan Sultan II. Abdülhamit döneminde Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm’in ziyareti vesilesiyle 1897 tarihinde Yıldız Şale Köşkü Muayede Salonu için yaptırılan 468 metrekare boyutunda, 3 ton ağırlığındaki halıydı. Ayrıca Beyler Beyi Sarayı Mavi Salonu, Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu, Lahey Yüksek Adalet Divanı ve Beyaz Saray‘ında bulunan halılarda Hereke Fabrika-i Hümayun’da dokundu. 180 yıldır faaliyetini sürdüren, şu anki ismiyle Hereke İpekli Dokuma ve Halı Fabrikası’nda hala milli saraylara halı dokumaya devam ediyor.
Hereke halısının özelliği, ilmeği, çift düğüm olması, iplik özelliği ve sağlamlığıdır
19. Yüzyıl Osmanlı Halıcılık Eğitiminde Hereke Fabrika-i Hümayunu Modeli
Türk halı sanatının Osmanlı dönemi, Altaylardan Anadolu’ya uzanan tarihî süreci ve kültürel birikimi yansıtır. Bu bağlamda devletin ilk dört yüz yıl boyunca devam eden yükselişine paralel olarak, hah sanatı gelişme göstermiş ve çeşitliliği artmıştır. Ancak Batı dünyasında bilim ve tekniğe dayalı olarak gelişen yeni medeniyet, her alanda olduğu gibi Osmanlı sanatlarını da zor durumda bıraktı. Bilhassa sanayi devrimi ile dokumacılık sektörü yeni bir sürece girdiği için, OsmanlI halıcılığı derinden etkilendi. Bu sebeple, 19. yüzyılda sürdürülen modernleşme çabalarına dokumacılık da dâhil edildi. 1843’de Hereke’de açılan fabrika ile dokuma ve hah sanayi teşekkül ettiği gibi, zamanla sektör açısından bir eğitim merkezi hâline geldi. Yürütülen çabalar neticesinde taşrada birçok halıcılık merkezi ortaya çıktı. Verimliliğini yitiren bazı eski merkezler ihya edildi. Kız Sanayi Mektepleri ile Kız Rüştiyelerinde yapılan halıcılık eğitimi desteklendi. Ayrıca halıcılık sanatında başarılı ve üstün hizmetleri olan kimselere, hükümet tarafından Sanayi Madalyası verildi. Böylece Hereke Fabrika-i Hümayunu merkez alınarak, öğrencilere, erişkinlere, özel teşebbüs personeline halıcılık eğitimi veren, kaliteyi artıran ve istihdam imkânı yaratan bir model oluştu.
BU BARIŞ SARAYI’NIN HİKÂYESİ
Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler‘in başlıca yargı organıdır. Uluslararası Adalet Divanı’nın merkezi Hollanda‘nın Lahey kentindedir. Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi’nden seçilen 15 yargıçtan oluşur. Yargıçlar değişik ülkelerden seçilir, böylece dünyadaki değişik hukuk sistemlerinin temsil edilmesi amaçlanır.
Divanın yetki alanı, bir uluslararası uyuşmazlıkta taraf olan ülkelerin kendisine getirdikleri davalar ile BM Antlaşması‘nda ya da yürürlükteki uluslararası antlaşmalarda özellikle öngörülmüş konuları içine alır. Uluslararası Adalet Divanı Statüsü, BM Antlaşması’nın (BM Şartı) ayrılmaz bir parçasıdır ve Adalet Divanı’nın çalışma esaslarını belirler.
Saray’da, Daimi Tahkim Mahkemesi, Birleşmiş Milletler Uluslararası Adalet Divanı, Lahey Uluslararası Hukuk Akademisi ve Barış Sarayı Kütüphanesi bulunuyor.
Daimi Tahkim Mahkemesi
Bir anlaşmazlığı tahkim yoluyla çözmek isteyen taraflar Daimi Tahkim Mahkemesine (PHA) başvurabilirler. PHA’ya sunulan anlaşmazlıkların çoğu en az bir eyaleti içerir. Ancak uluslararası kuruluşlar, şirketler ve kişilerle olan uyuşmazlıklar da ileri sürülebilir. Çoğu durumda, her iki tarafın da bir hakem atadığı üç üyeli bir mahkeme kurulur ve bu hakemler birlikte bir başkan atar. Böylece oluşturulan mahkeme dava hakkında karar verir. Taraflar ayrıca kararlaştırılacak hukuki meseleyi, kullanılacak dili ve gizlilik derecesini birlikte belirler. Hakemlerin kararları her durumda tarafları bağlar. PHA ayrıca arabuluculuk gibi bağlayıcı olmayan uyuşmazlık çözümü biçimleri sunar.
Uluslararası Adalet Mahkemesi
Uluslararası Adalet Divanı (IGH), Birleşmiş Milletler’in (BM) ana yasal organıdır ve iki yönlü görevi vardır.
Birincisi, devletler tarafından getirilen uyuşmazlıkları uluslararası hukuka uygun olarak çözer. Uyuşmazlıklar temel olarak kara ve deniz sınırları, toprak egemenliği, güç kullanımı, uluslararası insancıl hukukun ihlali, devletlerin iç işlerine karışmama, diplomatik ilişkiler, rehin alma, sığınma hakkı, tabiiyet, vesayet, geçiş hakları ile ilgilidir. ve ekonomik haklar.
İkinci olarak, BM organları ve bunu yapmaya yetkili uzman kuruluşlar tarafından sunulan hukuk meseleleri hakkında istişari görüşler yayınlar. Görüşler, bu kurum ve kuruluşların hukuka uygun olarak nasıl işleyebileceklerini veya inatçı devletler karşısında otoritelerini nasıl güçlendirebileceklerini gösterebilir.
Uluslararası Adalet Divanı, farklı ülkelerden 9 yıllığına seçilen ve yeniden seçilebilen 15 yargıçtan oluşur. Mahkeme üyelerinin üçte biri her üç yılda bir seçilir. Başkan, her üç yılda bir akranları tarafından seçilir. Mahkemenin şu anki Başkanı ABD’den Joan E. Donoghue’dur. Mahkeme duruşmaları her zaman halka açıktır. Fransızca ve İngilizce, Mahkemenin daimi dilleridir.
Uluslararası Adalet Divanı (ICJ)
Uluslararası Teşkilat Künyesi |
|
||
Teşkilatın Amacı:Birleşmiş Milletler’in ana organlarından biri olan Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD/ICJ) temel görevi, devletlerce önüne getirilen uyuşmazlıkları uluslararası hukuka uygun olarak çözmektir. Divan ayrıca, BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi ile Genel Kurulun yetkili kıldığı BM’nin diğer organları ve uzmanlık kuruluşları tarafından talep edilen konularda tavsiye görüşü verebilmektedir.
Türkiye’nin Üyelik Durumu: |
Yorumlar