Suyun kullanımı, korunması, kullanımı ve yönetimi
* İklim değişikliği sonucu artan kurak dönemlerin öncelikli etkisi su kaynakları üzerinde oluşmakta.
* Su kaynaklarını tehdit eden gelişmeleri iklim değişikliği , hızlı nüfus artışı, kirlilik, kentlere göç ve tüketim toplumu anlayışı.
* Su politikaları; su yönetiminde temel tercih ve hedeflere yönelik plan ve uygulamalar olarak tanımlanır.
* Su sektörü iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden öncelikli olarak etkilenen bir sektördür.
UHA / İnternational News Agency
[Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun YILDIZ]
1. İklim değişikliğinin su kaynakları ile ilişkisi nedir? İklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkileri nelerdir?
İklim değişikliği etkisi ile oluşan olağandışı meteorolojik olaylar ani kısa süreli şiddetli sağanak geçişler veya şiddetli kurak dönemler yaratarak su kaynaklarını doğrudan etkilemektedir. İklim değişikliği sonucu artan kurak dönemlerin öncelikli etkisi su kaynakları üzerinde oluşmaktadır. Yağışlar azalmakta ,sıcaklıklar artmakta baraj ve doğal göllerdeki su miktarları azalmaktadır. Artan sıcak hava dalgaları buharlaşmayı arttırarak su hacmindeki azalmayı hızlandırmaktadır.
2. Bölgesel ve yerel düzeyde en belirgin biçimde gözlemlenen, giderek küresel nitelik kazanan su kaynakları kıtlığı ve krizini doğuran nedenler? Su kaynaklarını tehdit eden gelişmeler nelerdir?
Su kaynaklarını tehdit eden gelişmeleri iklim değişikliği , hızlı nüfus artışı ,kirlilik, kentlere göç ve tüketim toplumu anlayışı olarak sıralayabiliriz.
Bunlardan iklim değişikliği etkisi ile oluşan sıcaklıklarda artış , yağışlarda azalma ,saha sık ve şiddetli kurak dönemler, deniz suyu yükselmesi sonucu kıyı akiferlerinin tuzlanması en önemli tehditlerin arasında sayılabilir. Bunun yanısıra artan evsel, endüstriyel ve tarımsal kirlilik sonucunda su kalitesinde oluşan azalma da su kaynaklarımızı tehdit eden çok önemli bir gelişmedir. Hızlı nüfus artışı tehditi bundan 200 yıl önce olduğu gibi sadece içme ve kullanma suyu ve tarımsal sulama için kullanılan suyu arttırmamakta bunun daha da ötesinde enerji ve sanayi üretimi için kullanılan suyun da artışına neden olmaktadır. Artan nüfusla birlikte toplumun tüketim alışkanlıkların körüklenmesi tüketimi arttırmakta bu da su ayak izimizin hızla artmasına neden olmaktadır. Ayrıca başta tarımsal üretim malları ve endüstriyel gıdaların yaklaşık üçte biri tüketilmeden çöpe gitmekte ve bununla birlikte bunların üretiminde kullanılan su da israf edilmiş olmaktadır.
3. Su kaynakları nasıl korunur?
Su kaynakları bilinenin aksine sonsuz olmayıp yere ve zamana göre sonlu kaynaklardır. Doğada birçok süreç çevrimler şeklinde oluşur. Su da hidrolojik çevrim sonucu oluşan bir doğal kaynaktır. Bu çevrimin sürmesi için ekosistem ve doğal çevre dengesinin bozulmaması gerekir. Bu nedenle su kaynaklarını korumaya doğal çevre ve ekosistem dengesinin korunması ile başlanmalıdır. Su kaynaklarının korunması suyu kullananların ve suyu yönetenlerin sorumlu olduğu iki ayaklı bir iştir. Bunun için doğaya saygılı su kaynaklarını geliştirme ve yönetme politikaları ile toplumsal su kullanım bilincini arttırma politikaları eşzamanlı olarak yürütülmelidir.
Suyun doğaya saygılı ve en verimli bir şekilde kullanılması için su kullanıcıları ve su yöneticilerinin birlikte hareket etmesi gerekir. Su yönetimi olarak bakıldığında su kaynaklarının miktar ve kalite olarak korunması için nehir havzası ölçeğinde akılcı, planlı ve verimli su yönetimi politikalarına ihtiyaç vardır.
Su kaynaklarının korunması aslında sadece suyu değil doğal çevreyi ve ekosistem dengesini de korumayı içine alan bir anlayış değişikliğine ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle su yöneticilerinin ve su kullanıcılarının bu konuda radikal bir düşünce devrimine ihtiyacı vardır.
4. Su verimliliğini artırmak, su güvenliğini sağlamak için ne gibi çalışmalar yapılabilir?
Bunun için üç ayaklı bir sisteme ihtiyaç vardır. Bunlar 1.Gelişmiş kurumsal kapasite 2. İleri su kullanım bilinci 3. Uygun su yönetim politikaları olarak sıralanabilir.
Su verimliliğini arttırmak ve su güvenliğini sağlamak, aynı zamanda su yönetiminin ekonomik, ekolojik ve sosyal hedefler arasında sürdürülebilir bir denge kurmasını da gerektir. Bu da çok zor bir denge olup genellikle popülist politikalar nedeniyle bir maddesinden ödün verilerek bozulur. Bu durumda su verimliliği azalır ve su güvenliği riske girer.
5. Su kaynakları üzerinde ne gibi politikalar yürütülmeli?
Su politikaları; su yönetiminde temel tercih ve hedeflere yönelik plan ve uygulamalar olarak tanımlanır. Bu kapsamda su yönetimi için temel tercihlerini suyun bir canlı hakkı olduğunu önceleyen doğal çevre ve ekosistem dengesini gözeten ,doğa tabanlı çözümleri içeren politikalar olması gerekir. Su kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetimi politikaları sürdürülebilir politikalar olmalıdır. Su yönetiminde başarı sağlamak için suyu havza ölçeğinde yöneterek ekonomik verimi arttırmak, sosyal eşitliği sağlamak ve çevresel sürdürülebilirliği temin etmek gerekir. Su yönetiminde ekonomik verim ,sosyal eşitlik ve çevresel sürdürülebilirlik alanlarında başarılı olabilmek için yasal altyapınızın eksiksiz, kurumsal altyapınızın ise çok gelişmiş olması gerekiyor.
6. Dünyadaki su eğitimindeki yeni eğilimler nelerdir?
Su, uzun bir dönemdir sadece mühendislik disiplininin bir ögesi olmaktan çıkmış aynı zamanda, çevre, enerji, ekonomi, meteoroloji, iklim bilimi ,iktisat, işletme, uluslararası ilişkiler gibi birçok disiplini ilgilendiren bir konu haline gelmiştir. Bu nedenle de dünyada su kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetimi eğitiminde disiplinlerarası bir eğitim anlayışı öne çıkmaya başlamıştır.
7. Su sektöründe iklimle ilişkili risk ve etkiler nelerdir?
Su sektörü iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden öncelikli olarak etkilenen bir sektördür. İklim değişikliği bazı bölgelerde sıcaklıkların artışı ve yağışların azalması sonucunu doğurmakta ve yağış rejimini değiştirmektedir. Bu da su kaynaklarının azalmasını ve su güvenliğinin riske girmesine neden olmaktadır. Su, gıdadan sanayiye kadar birçok üretimin temel girdisi olduğu için su güvenliğinin riske girmesi birçok sektörün de dolaylı olarak etkilenmesine neden olmaktadır.
İklim değişikliği dünyanın bazı bölgelerinde yüzeysel ve yeraltı su miktarlarının azalması ,buharlaşmanın artması, su kalitesinin düşmesi, deniz seviyesinde yükselme ile kıyı akiferlerinin tuzlanması, bölgesel olarak suya ulaşma riskinin artması gibi riskler doğuracaktır. Bu riskler ekonomik olarak etkiler yaratacak aynı zamanda ülke içinde bölgeler arasında su paylaşım sorunları, sektörel su tahsisi sorunları, ülkelerarasında su kullanımı sorunlarının artmasına neden olacaktır.
8. İklim değişikliğinin suya ve denize olan etkileri?
Uzmanlar, iklim değişikliği soncu hızla eriyen buzulların okyanuslardaki akıntıların yönünde ve deniz suyu sıcaklıklarında değişikliklere neden olduğunu ileri sürüyorlar. Bu durum bazı bölgelerde deniz suyu seviyelerinde yılda ortalama 1 mm civarında artışa neden oluyor.
Uzmanlar okyanusların üst katmanının sıcak hava ile etkileşimle ısınarak genleştiğini ve bunun okyanuslardaki sıcak ve soğuk su akıntılarını etkilediğini ve deniz suyu seviyelerinin yükselmesine neden olduğunu ileri sürüyorlar.
Ayrıca deniz seviyesinin yükselmesi ile fırtınalarla oluşan kıyı taşkınlarının şiddetinin de artmakta olduğu ileri sürülüyor.
Uzmanlar bütün bu etkilerin aynı zamanda çok önemli karbon yutak alanı olan denizlerde ve okyanuslardaki denizel ekosistem dengesini de etkilediğini ileri sürüyor. Bunun sonucu olarak kirlenmenin de etkisiyle Marmara gibi bazı iç denizlerde musilaj oluşumu ve denizel istilacı yabancı türlerin artışı ortaya çıkıyor.
9. İklim Değişikliğinin aşırı hava olayları ve hava kirliliği üzerindeki etkileri? Şehirler ve bölgeler sellerin etkisini azaltmak için neler yapabilir?
İklim değişikliği etkisi ile değişen yağış rejimi, ani kısa süreli ve şiddetli yağmurları arttırdı. Çarpık ve plansız kentleşme ve betonlaşma bu yağışın kentlerde can ve mal kayıpları yaratan ani sellere dönüşmesine neden oldu.Birçok kentin içinden geçen dere yataklarının taşkın alanları imara açıldı ve hatta bu dere yataklarının üstleri kapatılarak taşkın riski arttırıldı.
Kırsal bölgelerde de nehirlerin kesitlerinin çeşitli yapılarla daraltılması ve taşkın yataklarının imara açılması sonucu çok büyük taşkın felaketleri yaşanmaya başlandı.
Kentlerde bundan sonra yapılacak tüm düz alanların geçirimsiz beton değil sızdırma özelliği olan yapılar şeklinde yapılması, kesik bordür, yağmursuyu sızdırma hendeği ve taşkın drenaj kuyusu teknikleri uygulanarak düz alanlarda ve mevcut parklarda taşkın suları toplanıp yeraltına deşarj edilmelidir.
Kırsal alanda ise nehirlerin taşkın alanı içinde kalan yapıların hızla yıkılarak taşkına karşı güvenli olan alanlar haline getirilmesi gerekir. Kentlerde ani sellerin etkilerinin azaltılması için yağmursuyu toplama ve uzaklaştırma sistemlerinin kanalizasyondan ayrık bir sistem olarak inşa edilmesi çok önemlidir. Ayrıca taşkınların zararlarının azaltılabilmesi için için doğa tabanlı çözümlere yönelik uygulamalara öncelik verilmelidir.
10. Okyanusların iklim değişikliğindeki etkileri günlük yaşamı ve dünyayı nasıl etkiliyor?
İklim değişikliği okyanusları etkilemekte okyanuslar da iklim değişikliği etkilerini karalara yansıtarak bu etkilerin artmasına neden olmaktadır.
11. Atmosferde konsantrasyonu giderek artan sera gazları, su döngüsü üzerinde ne gibi değişimlerin yaşanmasına neden olmaktadır?
Meteoroloji uzmanları ve iklimbilimciler atmosferde artan sera gazlarının güneş ışınlarının atmosferde tutarak küresel ısınmayı arttırdığımı ve bunun da insan etkili iklim değişikliklerine neden olduğunu ileri sürmektedir.
Özellikle karbon dioksit (CO2), metan (CH4), azot oksitleri (NOx), su buharı (H2O) ve ozon (O3) gibi gazlar sera etkisi yaratırlar. Sera etkisi, güneşten gelen ışınların emilip geri yansıtılmadan tutulmasına neden olduğundan atmosferde sıcaklığın artmasına yol açar. Bu artan sıcaklık, su döngüsü üzerinde çeşitli etkiler yaratabilir.
Artan sıcaklık, su yüzeyinden buharlaşmayı artırabilir. Sıcaklık artışı, atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasını hızlandırabilir. Bu durum, yağışın rejimini değiştir. Sıcaklık farklılıklarındaki değişiklikler, atmosferdeki hava akımlarını etkileyebilir. Bu da meteorolojik hava koşullarında değişim yaratabilir.
Uzmanlar atmosfer içinde değişen dengenin su döngüsünün doğal ritmini etkileyerek iklimin genel karakteristiğinde değişikliklere yol açabildiği ileri sürmekte.
12. Su krizinin, küresel bir ekonomi içerisinde gelişmiş ülkeleri etkilemesi hangi boyutta olur?
İklim değişikliği etkisi ile özellikle dünyanın belirli bölgelerinde yaşanacak su krizi önce ülke içindeki büyük kentlere iklim göçlerini tetiklemektedir. Bu göçler özellikle Afrika ,Güney Asya ve Orta Amerika gibi bölgelerin gelişmekte olan ülkelerinde ülke dışına kitlesel iklim göçlerine dönüşebilir. Bu konuda birçok uluslararası kuruluş 2050 yılında kadar iklim göçlerinin hızla artacağını ileri sürmektedir. BM Çevre Programı tarafından yapılan bir çalışmada 2060 yılına kadar 50 milyon çevre göçmeni oluşacağı tahmin edilmiştir. Bu göçler önce ülke içindeki büyükkentlere daha sonra da gelişmiş ülkelere doğru olacaktır. Su krizi özellikle gıda güvencesi konusunda dışa bağımlı olan gelişmiş ülkeleri önemli ölçüde etkileyecektir. Bu nedenle bu ülkeler iklim değişikliği etkisinin daha az hissedileceği ve su güvenliği riske girmeyecek olan bölgelerin verimli topraklarını satın almakta veya kiralamaktadır. Su krizi ara malı üreten ülkelerde üretimi etkileyerek lojistik zincirini kırabilir. Bu da gelişmiş ülkelerin ekonomilerinde ara malı ithalatı konusunda sorunlara neden olarak üretimi yavaşlatabilir. Gelişmiş ülkelere yönelen iklim göçmenlerini arttırabilir. Net ithalatçı olunan belirli tarımsal ürünlerin üretiminin azalması ile gelişmiş ülkelerin bazı ürünlerde gıda güvencesi sağlaması riske girebilir. İklim değişikliği gıda fiyatlarının küresel ölçekte hızla artmasına neden olarak gelişmiş ekonomileri de etkileyecek şekilde ekonomik dengeleri bozabilir.
13. Artan nüfus sayısının su kıtlığı üzerinde etkileri var mıdır? Bu etkiler nelerdir?
20.yüzyılda nüfus 3 kat artarken su kullanımı 6 kat artmıştır. Su kullanımındaki bu artışın en önemli kısmı artan nüfusunun gıda ihtiyacı için artan tarımsal sulamadan kaynaklanmıştır. Tarımsal sulama, genellikle büyük miktarlarda su tüketir, bu da su kaynaklarının hızla azalmasına ve su sorunlarının artmasına katkıda bulunur. Nüfus artışı, özellikle fiziksel su sıkıntısı yaşanan bölgelerde su kaynaklarını baskılayan en önemli etki olmaktadır. Nüfus artışı, içme ve kullanma suyu ihtiyacındaki artışın yanısıra ilave temel gıda üretimi ihtiyacını da arttırmaktadır. Kullanılan su miktarı arttıkça arıtılması gereken atık su miktarı da artmaktadır. Bu sular yeterince arıtılmadığı zaman o bölgedeki su kalitesi azalır. Nüfusu hızla artan yörelerde sanayileşme ve artan insan faaliyetleri su kaynaklarının kirlenmesine neden olabilir. Artan kirlilik, su kaynaklarının kalitesini düşürerek kullanılabilir su miktarını azaltabilir.
Nüfus artışının su sorunları üzerinde yarattığı olumsuz etkiler genellikle artan nüfusun büyüklüğü, su talebindeki artış, suyun sektörel kullanımı, bölgedeki su kaynaklarının durumu ve su yönetimi gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterir.
14.Bilinçsiz su kullanımı nedeniyle ortaya çıkan su krizinden dolayı gelecekte insanları neler bekliyor?
İklim değişikliği ve yukarıda sayılan diğer suyu baskılayan unsurlar, suyun akılcı planlı ve verimli bir şekilde yönetilmesini ve bilinçli kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. 20nci yüzyılın son çeyreğinden itibaren su, enerji, gıda ve çevre arasındaki bağlantılar artmış ve su kaynaklarında yaşanan sıkıntılar diğer sektörleri de çok daha fazla etkilemeye başlamıştır.
Bilinçsiz su kullanımı su kaynaklarını doğrudan etkileyerek canlıların suya ulaşımını zorlaştıracağı gibi gibi enerji, gıda ve çevre güvenliği üzerinde de birçok olumsuz etki yaratacaktır. Bu nedenle suyun bilinçsizce kullanımı canlıların su ve gıda gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasını zora sokacak ve ekosistem ve doğal çevrenin dengesini bozacaktır. Bu da canlıların sürdürülebilir yaşam koşullarını bozarak açlık, hastalık, kitlesel ölümler gibi sonuçlar yaratabilecektir. İklim değişikliği bekleniyor.