ŞİÖ, Türkiye ve Batı Dışı Dünyanın Yükselişi
Türkiye’nin diyalog ortağı olduğu Örgüt, 1996 yılında kuruldu. ŞİÖ, Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’dan oluşuyor.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN & SETA Genel Koordinatörü
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesi için Semerkand’a gitti. Türkiye’nin diyalog ortağı olduğu Örgüt, 1996 yılında kuruldu. ŞİÖ, Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’dan oluşuyor. 2017’de Hindistan ve Pakistan’ın katılımıyla ŞİÖ’nün önemi arttıysa da Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra gerçekleşecek olan Semerkand zirvesi daha farklı bir ilgi çekiyor. Batı medyası zirveyi “Batı’ya karşı yeni bir ittifak” ve “Batı karşıtlarının buluşma yeri” olarak niteliyor. Ayrıca İran, Körfez ülkeleri, Mısır ve Türkiye’nin ŞİÖ’ye ilgisinin Batı ve Ortadoğu için ciddi sonuçlar üretebileceği görüşünü seslendiriyor. Ukrayna Savaşı sonrası Çin ve Rus liderler Şi ve Putin’in, aralarındaki rekabete rağmen, ŞİÖ’yü daha etkin hale getirmek için üretilen projelere ağırlık vermesi bekleniyor. Türkiye’nin Rusya yaptırımlarına katılmamasını eleştiren çevrelerin Erdoğan’ın ŞİÖ zirvesindeki varlığını da “eksen değişimi” muhabbetiyle karşılaması şaşırtıcı olmaz. Elbette bu tür argümanlara katılmıyorum. Olan şey şu: Ankara, Batı ittifakı içerisinde yer alarak büyük güç rekabetinin yeni dünyasına uyum sağlıyor. İttifaklar yeni anlamlar kazanırken Türkiye, çoklu ilişkiler geliştirmeyi tercih ediyor. Etkili bir bölgesel güç olarak eski ezber yaklaşımların çalışmadığını görecek kadar şeyi tecrübe etti. ABD ve AB’nin PKK-YPG’yi askeri olarak desteklemesi ve FETÖ konusundaki tavırları klasik ittifak anlayışıyla nasıl yönetilebilir?
***
Semerkand zirvesinin uluslararası sistemde yeni bir jeopolitik değişimin işareti olarak konuşulması ise hiç tesadüf değil. Önce koronavirüs salgını sonra Rusya- Ukrayna Savaşı büyük güç rekabetini hızlandırdı. Bu hızlanmanın önümüzdeki yıllarda çok yaygın ve etkili değişiklikler üretmesi bekleniyor. 2020’li yıllara “yüzyıllık değişimin” sığabileceğini söyleyen Richard Haass’a göre “tehlikeli bir on yıl” içerisindeyiz. Dünya düzeni keskin bir düşüş yaşıyor. Bu düşüş, eski (büyük güç rekabeti, imparatorluk hırsları, kaynaklar üzerindeki kavga) ve yeni (iklim değişikliği, salgın, nükleer yayılma) tehditlerin bir araya geldiği ve ABD’nin bunlarla boğuşamadığı bir döneme denk geliyor. Haass’ın uyarılarında “yakın dönem problemi” olarak gördüğü Rusya ile “orta ve uzun vadede meydan okuma” olarak nitelediği Çin, ŞİÖ çerçevesinde birleşiyor. Batı ittifakı dışındaki birçok ülkenin Rusya yaptırımlarına katılmadığı da hatırlandığında “Batı karşıtı dünya düzeni oluşuyor” kaygısını anlamak mümkün. ABD’nin mevcut uluslararası düzeni tamir etme kabiliyetinden ve iradesinden her geçen gün uzaklaştığı bir dönemde Batı dışı dünyanın yükselmekte olduğu temel bir gerçeklik. Hindistan, Körfez ve Ortadoğu ülkelerinin bu gerçeklikle yüzleştiği de açık.
***
Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna arasında yürüttüğü aktif denge politikasını eleştirenler son dönemde “Erdoğan, Putin’e hak veriyor” ve “Rusya safında tutum takınıyor” söylemini kullanıyor. Erdoğan’ın Sırbistan’da Rusya ile ilgili söylediklerini “Rusya’ya doğru kayma” olarak görenler mevcut. Ankara, Kiev ve Moskova arasında dikkatli bir denge yürütüyor. Rusya yaptırımlarına katılmadığı gibi Ukrayna’ya SİHA desteği ile sahada önemli etki üretilmesini sağladı. Her iki tarafla görüşebilen konumunu koruyarak tahıl koridorunun açılması ve Zaporijya nükleer reaktörünün güvenliğinin sağlanmasında etkili oluyor. Bu etkiye Fransız Cumhurbaşkanı Macron, “Rusya ile görüşen tek güç Türkiye”, Putin ise “Tahıl koridorunu biz Erdoğan ile yaptık” diyerek işaret etti. Ankara’nın Batı ittifakı içerisinde olarak Rusya dahil ŞİÖ dünyası ile iyi ilişkiler içinde olmasının faydalarına odaklanmak lazım. Bu ilişkiyi “karşıtlık” olarak görmek yanıltıcı. Yeni gelen dünyada Türkiye’nin konumu, fırsat ve tehditleri klasik ittifak anlayışının dar kalıpları ve dayatmaları ile sürdürülemez. ŞİÖ zirvesine katılmak, Türkiye’nin dış politika ölçeğini kendi bölgesinde küresel ölçeğe taşımasıdır.
[UHA Haber Ajansı, 17 Eylül 2022]