SETA ‘2021’den 2022’ye Türkiye ve Dünya Gündemi’ paneli düzenledi
ANKARA-UHA HABER / Türkiye’nin iç ve dış politikalarının değerlendirildiği panelin ilk oturumunda konuşan SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi Miş, Kovid-19 salgını döneminin, dünyada ulusal siyasetlerin yön ve yönelimini değiştirdiğini belirtti.
(TÜHA) TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı‘nın ‘SETA’dan aktardığı AA’nın haberinde, Doç. Dr. Miş, “Ulusal siyasetler toplumsal taleplere, kriz çözme becerisine, hatta devletin ve bürokrasinin iyi işletilmesine, güçlü devlet kapasitesinin geliştirilmesine dair farklı politikaları uygulamaya çalışıyor.” dedi.
AK Parti’nin 19 yıllık iktidarı boyunca birçok krizle yüzleştiğini ve bunları çözdüğünü belirten Nebi Miş, “Her ne kadar Türkiye’de, son dönemde konjonktürel olarak pandeminin de etkisiyle ekonomi alanında önemli sorunlar yaşanmış olsa da benzer gelişmişlik düzeyine sahip ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye bu süreci iyi yönetti.” ifadesini kullandı.
Siyasi gelişmelere de değinen Miş, muhalefetin ortak çatı aday belirleme konusunda iyi bir sınav vermediğini söyledi.
Doç. Dr. Nebi Miş, “Muhalefet içinde farklı ideolojik arka planlardan gelen partiler var ama bunları bir şekilde perdeleyerek aslında kimliksizliği, siyasetsizliği ve siyasi programsızlığı bir siyaset olarak sunuyorlar ve muhalif siyasal alanı böylece 2023’e taşıyabileceklerini düşünüyorlar.” diye konuştu.
Siyaset Bilimci Dr. Murat Yılmaz da Türkiye’nin, 2013’ten itibaren daha bağımsız, milli menfaatlerini esas alan politikalar ürettiğini ve bu sebeple Batılı müttefikleriyle uzlaşamadığı bir iklimin oluştuğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin, ittifak mecburiyeti getirmesinin bütün siyasi partilerde çok ciddi bir stratejik yorgunluğa sebebiyet verdiğini söyleyen Yılmaz, “Bu stratejik yorgunluk temel meseleleri görmemiz, temel meselelerle yüzleşmemiz konusunda bir engel oluşturuyor. ” ifadesini kullandı.
“Türkiye bölgede ayakta kalabilen ve etkili aktörlerden biri”
Panelin ikinci oturumda konuşan Nişantaşı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, Türkiye’nin, 2021’de Doğu Akdeniz’de diplomasiyle sert yüzünü de göstermek zorunda kaldığını belirterek, sahada ve denizlerdeki kazanımları sonucunda bölgede ayakta kalabilen ve etkili aktörlerden biri olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Güney, Amerika Birleşik Devletleri’nin ilgisini Orta Doğu’dan Asya’ya kaydırmasının, bölge ülkelerindeki rejim güvenliği kaygısını artırdığını ve bölgede güvenliği sağlayacak ortak bir güvenlik mekanizmasının olmaması sebebiyle bölge ülkelerinin aşırı silahlanma yoluna gittiğini söyledi.
Güney, Türkiye’nin bölgesinde kendisine yakın ülkelerle fonksiyonel anlamda yeni iş birlikleri geliştirme yoluyla istikrar adacıkları oluşturabileceği görüşünü dile getirdi.
Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) Başkanı Ufuk Ulutaş ise Orta Doğu’da Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’nın artık bir denge unsuru olarak görülmediğini dile getirerek, “Bu da bölge aktörlerini, bölge içi diğer aktörlerle bir takım diyaloğa sürüklemekte.” dedi.
Türkiye’nin, bölgesinde oluşan yeni diyalog ortamından etkili şekilde faydalandığını dile getiren Ulutaş, buna, Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki ilişkileri örnek gösterdi.
“2022’de ekonomik güvenliğin ön plana çıkmasını bekliyoruz”
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Yeşiltaş da Kovid-19 salgını döneminde “güvenlik” kavramının dönüşüm geçirerek genişlediğine işaret etti.
Bu konuda küresel sistem içinde büyük bir rekabet bulunduğunu aktaran Yeşiltaş, “Devlet güvenliği değil, askeri güvenlik değil, aynı zamanda ekonomik, siyasi ve çevre güvenliği gibi konuların da güvenliğin ayırt edici özellikleri olarak devam ettiğini görüyoruz.” dedi.
Doç. Dr. Yeşiltaş, yayınladıkları “SETA Güvenlik Radarı”na göre, 2021’de Türkiye’nin jeopolitik ortamını en çok etkileyen güvenlik sektörünün askeri güvenlik olduğunu ve onu ekonomik ve siyasi güvenliğin takip ettiğini, 2022’de ise ekonomik güvenliğin ön plana çıkmasını beklediklerini kaydetti.
[UHA Haber Ajansı, 02 Ocak 2022]