Sermaye ve İşgücü Sorunu!
Günümüzde az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sorunlarının başında ekonomik kriz gelmektedir. Krizin doğal sonucu olarak da ilk sırayı işsizlik zorlamaktadır. Ülkemizde de işsizlik oranları günbegün artmakta ve buna bağlı olarak toplumsal çözülmeler hızlanmaktadır.
Açlığın getirdiği fiziksel çöküşle birlikte bozulan psikolojik dengeler, intihar vakalarında artışa sebep olmakta ve sosyolojik olarak önemli sorunlara işaret etmektedir. Daha da vahim olan durum ise, halkın öğrenilmiş çaresizlik içine düşerek, çözüm üretmek yerine şükür psikolojisine geçmesidir.
Üretme konusunda sergilemiş olduğumuz zayıflık, dünyanın en verimli toprak ve su kaynaklarına sahip olmamıza rağmen, ülkemizi gelişmiş ülkeler sınıfına yükseltememe gerçeği ile bizi karşı karşıya bırakıyor. Bu noktada gerek devlete ve kurumlarına, gerekse vatandaşlara büyük sorumluluklar düşüyor.
Ekonominin gelişmesi üretime bağlıdır. Ülkemizde üretimin iki temel enstrümanı;
- Toprak ve doğal kaynaklar
- Sermaye ve işgücüdür.
Toprak ve doğal kaynaklar; doğru tarım, sanayi ve teknoloji projeleri ile güçlendirilebilirken, daha da önemlisi olan sermaye ve işgücü insana olan yatırımla güç kazanır. Çünkü insana yapılan doğru yatırım, diğer tüm projeleri ve politikaları üretecek nesillerin yetişimine katkı sağlar.
Ancak maalesef günümüzde göz ardı edilen bu önemli gerçekliğin sonucunda, “ne iş olsa yaparım” mantığıyla, farkındalığı düşük binlerce genç istihdama sürülmekte ve çoğu kendi yeteneklerine uygun olmayan işlerde verimsiz olmakta, mutsuz çalışmakta ya da verimli olamadıkları için işsiz kalmaktadırlar.
Köy Enstitülerinin kapanması ile birlikte geriye giden eğitim sistemimizin, günümüzde daha da verimsiz bir hal aldığı açıkça görülmektedir. Başta gençler olmak üzere, vatandaşların eğitim ihtiyacını karşılamak, farkındalıklarını arttırmak, fiziksel ve psikolojik sağlıklarını korumak sosyal devletin en temel görevlerinden biridir. Temel ihtiyaçları karşılanmayan bireyler kendilerine olamayacağı gibi topluma da fayda sağlayamazlar.
Bu noktada diyebiliriz ki; sağlıklı bir üretime geçilememesinin en büyük nedeni, bireysel farkındalığı olmayan vatandaşlardır. Ve yine diyebiliriz ki; vatandaşları eğiterek farkındalıklarını arttıracak olan merci devlet, devlet kurumları ve yerel yönetimlerdir. İnsanın eğitildiği yerde farkındalık arttıkça değişim başlar, değişimin başlamasıyla birlikte dönüşüm gerçekleşir.
Soru şu ki; dönüşmek istediğimiz konum ne? Biz ne olmak istiyoruz?
Az gelişmiş bir ülke mi, Gelişmiş bir ülke mi?
Eğer ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine yükseltmek istiyorsak, sermaye ve işgücüne yatırım yapmalı ve tarım, sanayi, teknoloji yatırımları yanında, insana yatırımı da ön plana almalıyız. Her şeyin öznesinin insan olduğunu hatırladığımız ve gereken özeni gösterdiğimizde, birçok şeyin değiştiğini göreceğiz.
“Farkındayım, farkındasın, farkındayız…” diyebilirsek, toplumsal refah seviyemizdeki iyileşmeyi hissedebileceğiz. Yani bize sunulan imkanlarla vatandaşlara; ya “ümitsizsiniz” ya da “ümit sizsiniz” denilecek. Bu da ülke olarak muasır medeniyetler seviyesindeki seviyemizi belirleyecek. Farkındalığımız olmadığı sürece de kaderimiz hep başkalarına bağlı ilerleyecek. Kendinizi tanıdığınız ve uyandığınız yarınlar dileğiyle…
Gül KABACAOĞLU, Gazeteci-Yazar
***
Yazar hakkında
Gül KABACAOĞLU, 1984 Şubatının 19’unda İzmir’de dünyaya gelen Gazeteci, Yazar ve Şair daha küçük yaşlarda sanata ve edebiyata ilgi duymaya başladı. İlk okulu Özkanlar ilk öğretim okulunda tamamlayan Gül KABACAOĞLU, daha sonra Suphi Koyuncuoğlu Orta okulunda orta öğretimine devam etti.
Kompozisyon derslerinde ki başarısı edebiyat öğretmenleri tarafından takdir edilmeye başlandığında, içine kapanıklığını kalemiyle giderebildiğini farkeden KABACAOĞLU, kendini şiir ve yazılarıyla anlatmaya başladı.
Suphi Koyuncuoğlu Lisesi’nin süper bölümünde öğrenimine devam ederken katıldığı şiir yarışmasında ‘Gülüm‘ Şiiriyle kazandığı birincilik ödülü Gül KABACAOĞLU’nun ilk derecesi oldu. Aynı zamanda müzikle ilgilenen Kabacaoğlu ‘İzmir İl Milli Eğitim Türk Sanat Müziği Korosu‘nda dört yıllık aldığı eğitim sonrasında, kendini şiirlerin yanında besteleriyle de ifade etmeye başladı.
[UHA Haber Ajansı, 7 Aralık 2022]