Rusya’nın Ermenistan Çıkmazı
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü yazarı Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA, ‘Rusya’nın Ermenistan Çıkmazı’ köşe yazısında, Kafkasya jeopolitiğinin, bir bakıma Balkanlar gibi ihtilafların bağdaştırılmasını son derece zorlaştırdığına dikkat çekiyor.
Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA, Sömürgecilik kültüründen gelen bölge dışı aktörlerin böl-yönet, çatıştır-sömür formülleri açısından son derece kullanılışlı bir alan olduğunu ve bu yüzden kitabına “Etnik Düğümden Küresel Kördüğüme, Kafkasya” adını verdiğini söylüyor.
“Belirtmek gerekir ki bu düğümler bölge dinamikleri çerçevesinde her dönemde bir şekilde çözülebilmiş, yaşanan çatışmalar yeni istikrar dönemine zemin hazırlamıştır” diyen Prof. Dr. YALÇINKAYA, “ancak günümüz küresel aktörleri bu girift yapıyı sırf kendi çıkarlarını daimi kılmak için bitmeyen çatışma vasıtası haline getirince düğümler, kördüğüm haline gelmiştir. Tarihte bu coğrafyada kısa ömürlü Ermeni Krallığı bilindiği halde bu devlet güçlü ailenin otoritesine dayanmakta olup Ermeni nüfusu azınlıkta idi. 19. Yüzyıl şartlarında modern devletin ulus alt yapısı olarak etnik Ermeni artışı Rusya sayesinde gerçekleşmiştir” diyor.
Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA, şunları söylüyor:
“Çarlık yönetimi bir taraftan Anadolu’dan, İran’dan Ermenileri cebren veya vaatlerle yerleştirirken diğer taraftan Türkleri katlederek, bölgeden uzaklaştırarak Ermenistanlaştırma projesini hayata geçirmiştir. Bu projede başta İngiltere olmak üzere diğer sömürgecilerin ayrı katkısı ve hesabı söz konusu idi. Çarlık döneminde başlayan Ermenistanlaştırma, Sovyet döneminde farklı yöntemlerle sürdürülmüştür. Sovyetler Birliği yıkılmadan Moskova yönetimi eski Sovyet cumhuriyetlerini adeta kaçarak terkederken Ermenistan’a özel muamelede bulunmuş, Karabağ’ı Azerbaycan’dan koparmak için her türlü riski göze almıştır. Ermenistan da varlık sebebi olarak ülkesinde Rus askeri nüfuzunu kabullenmiş, Karabağ’dan Bakü’ye, Doğu Anadolu’ya hayallerini hiçbir zaman terkedememiştir. Bu süreçte Rusya ile birlikte bütün Hristiyan, sömürgeci güçlerinin desteğini de yanı başında bulmuştur. Kundaktaki bebelere dahi hayallerinin gerçekleşeceği ninnileri söylenirken bu uğurda cinayetler, tecavüzler, soykırımlar kutsal görev kabul edilmiştir”.
Sömürgeciler arasında her devirde çıkar çatışması yaşanmasına karşın hedefte Türkler veya Müslümanlar olunca bir şekilde uzlaşma yoluna gidildiğini dile getiren Prof. Dr. YALÇINKAYA, “Ukrayna savaşıyla batının Rusya karşıtlığı, Ermenistan’ı da kasmaktadır. Erivan’ın Moskova ve batı arasında sıkışmışlığı çok daha gerilere dayanmaktadır. Sovyet sonrası Ermenistan yöneticileri daha çok Moskova güdümündeki Karabağ klanından geldiği halde Paşinyan Rusya’dan bir şekilde kurtulmak istemektedir” diyor.
Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA, İşgal bölgesini genişletme girişimlerine Rusya’dan umduğu desteği bulamadığını ve Azerbaycan’ın beklenmeyen savunması ile çok şeyini kaybettiğini hatırlatıyor.
“Batının Paşinyan desteği devam ederken Rusya’nın manevra alanı daralmıştır” diyen Prof. Dr. YALÇINKAYA, Çünkü Ukrayna bataklığında Azerbaycan ve Türkiye’nin de desteğine, en azından tarafsızlığına ihtiyacı bulunmakta olup Karabağ merkezindeki Ermeni varlığını korumakta zorlandığını ifade ediyor.
“Ermenistan’ın işgal siyasetinin bir sebebi de Karabağ’daki altın rezervleri” olduğunu dile getiren Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA, şunları aktarıyor:
“İşgal yıllarında bölgede şantiyeler kurulmuş Azerbaycan’a ait olan değerli madenlerin hırsızlanma mekanizması işlemeye başlamıştır. Ateşkes anlaşması kapsamında Hankendi’deki Ermeniler için Rus güçlerinin bulunması ve Laçin koridorunun açık kalması kabul edilirken altın maden şantiyeleri es geçilmiştir. Azerbaycan sivil toplum kuruluşlarının girişimiyle soygunu sonlandırma eylemleri, dünyaya Hankendi’deki Ermenileri açlığa terketme şeklinde duyurulmuştur. Aynı zamanda Rusya önderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) üyesi Kazakistan ve Kırgızistan’ın da yer aldığı Türk Devletleri Teşkilatı’nın Azerbaycan’a ait madenlerin Ermenistan ve diğer ortakları tarafından işletilmesini, Karabağ’da mayın döşemeye devam edilmesini kınaması Moskova açısından stratejik alarm olarak algılanmaktadır”.
Prof. Dr. YALÇINKAYA, Rusya’nın, Ermenistan’daki varlığını takviye etmek, bir anlamda Ukraynalaşmasını önlemek için KGAÖ çerçevesinde Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan ile askeri tatbikat programını gündeme getirdiğini hatırlatıyor ve Paşinyan yönetiminin ise Rus varlığından kurtulmak, Rus askerini sadece emrindeki jandarma olarak görmek istediğini belirtiyor.
Ermenistan’ın ülkesinde, üyesi olduğu KGAÖ tatbikatlarına zorluk çıkarmasının Moskova’da dillendirilmesinin, Rusya çıkmazının önemli bir göstergesi olduğunu açıklayan Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA, “Ermenistan Rus askerinin kendi güvenlikleri açısından tehdit unsuru olduğunu, ülkelerini terketmeleri gerektiğini açıklamıştır. Rus Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bu iddiayı saçma bulmuş, Ermenistan’ın güvenliği için ellerinden geleni yaptıklarını açıklamak zorunda kalmıştır. Böylece mızrağın çuvala sığmadığı ilan edilmiştir. Sözcünün “askerlerimize kapıyı gösterme çağrısı yapan maceracılar, böyle bir adımın gerçek sonuçlarının farkında değiller” cümlesinin anlamı oldukça şümullüdür” diyor.
Rusya’nın, Ermenistan-Azerbaycan kalıcı barışı kurmak istediğini beyan ederken bu sürecin yürütücüsü/muhafızı olarak Ermenistan ve Karabağ’da kalıcı bir statüsünü sürdürmek istediğine dikkat çeken Prof. Dr. YALÇINKAYA, Erivan yönetiminin ise kendi emrinde, daha ileri işgalleri gerçekleştiren ve Azerbaycan’ın savunmasını önleyen Rus asker ve silahına talip olduğunun altını çiziyor.
[Laçin koridoru]
Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA, Moskova’nın Erivan’dan “felsefe yapmayı bırak” talebinin arkasında bir anlamda Rusya’nın Ukrayna üzerindeki duvara çarpan felsefi iddialarındaki yanılgılarına işaret ettiğine vurgu yapıyor ve Azerbaycan Türklerinin Laçin koridoru üzerinden soygunu engellemesinin, Paşinyan yanlısı Ermenilerce Rusların sözünde durmadığının, Hankendi’deki 120.000 Ermeni’nin açlığa terkedildiği şeklinde duyurulduğunu belirtiyor.
Moskova yanlısı Ermenilerin ise Karabağ merkezinde sadece 40.000 Ermeni’nin bulunduğunu, hayati bir sorunun olmadığını söylediklerini ifade eden Prof. Dr. YALÇINKAYA, “Hankendi’de ucube Ermeni yönetimi destekçilerinden Fransa’nın dahi, böyle bir yönetimi uluslararası hukuk gereği devlet olarak tanıyamadıkları itirafı, Paşinyan yönetimini de köşeye sıkıştırmıştır. Esasen Ermenistan da resmen bu yönetimi devlet olarak tanıyamamıştır” diyor.
Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA, Bu gelişmelere karşın soykırım iddialarının, aynen 1915’te milyonlarca Müslümanları katledip Türkleri soykırımla suçlamaları gibi, işgal altındaki toprakların, insanlık suçu gibi iftiralarla Ermenistan’ın yaygarayı sürdürdüğünü ve Azerbaycan’ın, Ermenistan’ın 27 yıl boyunca işgal altında tuttuğu Karabağ ve çevresinde inşaat ve madencilik faaliyetleri kapsamında çevreye verdiği tahribata karşı Bern Sözleşmesi kapsamında tahkime başvurduğunu hatırlatıyor.
Bakü yönetiminin bu gibi girişimlerini dünya kamuoyu ile etkili bir şekilde paylaşmasının son derece önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. YALÇINKAYA, “Soykırım ve savaş suçları kapsamında da çok daha etkili girişimler beklenmektedir. Bu yöndeki her adım dünya kamuoyu ile yoğun bir şekilde paylaşılmalıdır” diyor.
Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA, Rusya’nın Ermenistan çıkmazının, Azerbaycan haklı davası için oldukça kullanılışlı fırsatlar sunduğunu, bu fırsatları Türkiye’nin, Moskova’nın terör örgütlerine destek politikasına karşı ve KKTC’nin tanınması konusunda da kullanması gerektiğinin altını çiziyor.
alaeddinyalcinkaya@gmail.com
twitter.com/alaeddinyalcink
[UHA Haber Ajansı, 29 Ocak 2023]