Neden hemen her şehrimizin birbirine çok yakın tarihlerde bir gastronomi festivali vardır?
TurizmGüncel.Com köşe yazarı Emir HEPOĞLU, “Neden hemen her şehrimizin birbirine çok yakın tarihlerde bir gastronomi festivali vardır?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
UHA / İnternational News Agency
Yazar Emir HEPOĞLU’nun yazısının detayları şöyle:
Bir süredir zihnimi meşgul eden ve bir miktar mikroçipin kısa devre yapmasına sebebiyet veren suallerden buraya yazabileceklerimi en keyiflisinden sizlerle paylaşıyorum. Yazamayacaklarımı adı üstünde zaten yazamıyorum. Arayın dilerseniz telefonda anlatırım.
Mesela site yöneticilerine bile 3 aylık kurs sonrası uzmanlık sertifikası zorunlu kılınırken 400 odalı otele yönetici atandığında neden yazı tura onbaşısı muamelesi uygun görülür?
For example neden hemen her şehrimizin birbirine çok yakın tarihlerde bir gastronomi festivali vardır ve neden hep aynı bilirkişi isimler turneye çıkmış hisseli harikalar kumpanyası oyuncusu misali fıldır fıldır memleketi dolaşırlar?
Tüm halkının 7-24 kebap ya da sucuk yediği şehirlere hangi akla hizmet MİŞLEN (michelin) yıldızlı şef götürülür? Hadi götürdünüz anladık PR olayları falan. Peki 600 binin üzerinde ziyaretçisi olan etkinlikte bu zavallıyı dinlemeye neden sadece 17 kişi gelir ve bunun sebebi neden organizasyon komitesi üyesi bir zeka küpü tarafından sorgulanmaz?
Neredeyse hiç caz (jazz) dinlenmeyen bir ülkede ve hiç caz dinlenmeyen şehirlerde neden ısrarla caz festivali yapılır? (Benim şehirdekinden bahsetmiyorum, balık gibi atlamayın, biz sağlam dinleyiciyiz) ve neden farklı tür müzikler caz diye peşkeş çekilir?
Büyükşehir otelcisi neden hala güneydeki meslektaşlarını “taşra style” otelci olarak görür? Bu işin başkentinin çoktandır ve hakkıyla Antalya olduğunu neden hala kabullenmez?
Uzmanlık alanları dışında dahi olsa hemen her konuda bir fikri olan çokbilmişler ordusunun sektöre büyük zarar verdiği erk’ler tarafından nasıl görülmez? Bu konuyla ilgili durum tespiti olan bir çokbilmiş kişisel gelişimci neden bu konuya inceden parmak atmaz?
Çok değil bundan 10 ya da en çok 15 sezon sonra güneydeki sahil otellerinin çoğunun lobi barı beach bar, lobisi ise sahile sıfır hale gelecek. Belki de güney çok daha fazla sıcak olacağından (ki Antalya’yı daha sıcak düşünemiyorum) Karadeniz tatilciler ve yatırımcılar için yeni cazibe merkezi olacak. Peki neden biz bunları öncelikli olarak konuşacağımıza ‘’Hocam niyetliyken burnuma kolonya çeksem orucum bozulur mu?’’ misali her sene aynı kısır döngü mevzuları tartışmaya devam ederiz?
Neden personel istihdamı sorununu ‘’personel tedariki’’ seviyesinde algılarız?
Tecrübeli ya da değil turizm sektöründe büyük bir personel sorunu var, gittikçe de büyüyor. Mesleğimiz ne yazık ki hızla cazibesini kaybetmekte. Bu işin ahanda bu noktaya geleceği bundan tam 10 sene önce belliydi. Bir dolu ermiş kişi yıllardır bu sorun hakkında yazdı, konuştu, haykırdı. İnanmıyorsanız geriye dönük uyarı niteliğindeki makalelere bir göz atın, arşiv asla yalan söylemez.
Yumurta kapıya dayandığında çözüm üretme olayı biz de genetik olsa gerek. Ancak o çözümlerde her zaman çok zekice kurgulanmıyor. Memlekette bu kadar işsiz vatandaş varken sadece bir departmanda 5 ayrı milletten insan çalıştırmanın işletme dahil kimseye bir faydası olmasa gerek. Bu tür geçici ve gün kurtarıcı çözümler yerine gençler için turizm yeniden nasıl cazip bir hale getirilir bunu konuşmak lazım.
Ha bu arada, yakın zamanda ofisinize fakir ama gururlu bir genç gelip, benim turizm sektörünü personel için eskiden olduğu gibi parıltılı bir hale büründürecek, cazibesi yüksek bomba gibi bir projem var derse ona vakit ayırın ve iyi dinleyin, hatta yemek ısmarlayın (emin olun projeyi çok beğeneceksiniz ben çocuğu tanıyorum, kefilim)
İyiyle kötünün, güzelle çirkinin ayırt edilmesinin gayet zor olduğu bu günlerde doğru insanlarla çalışmanın önemi ve değeri fazlasıyla ön plana çıkmakta. Asla unutmamak lazım Akasya çiçeği ile at pisliğinin kokusu aynıdır, sadece yoğunlukları farklıdır.