NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in zaten uzatılmış olan görev süresi sona yaklaştıkça yeni Genel Sekreter arayışları ve “tatlı” rekabeti hız kazanmaya başladı. NATO Genel Sekreterliği genellikle kendi ülkelerinde Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık veya Dışişleri Bakanlığı gibi üst düzey devlet görevi yürütmüş olanlar arasından seçiliyor.
Ülkelere göre dağılıma bakılırsa şimdiye 8 ülkeden 13 Genel Sekreter NATO’nun idaresini ele almış durumda. Üç ülke Genel Sekreterlik seçimlerinde kendini ön plana çıkartmaya başarmış. Birleşik Krallık ve Hollanda üçer, Belçika ise iki Genel Sekreter ile diğer üye ülkelere nazaran bu kadroya daha istekli görünüyor. Genel Sekreterlik makamına seçilenlerin dağılımında söz konusu ülkeleri birer Genel Sekreter ile İtalya, Almanya, İspanya, Danimarka ve Norveç takip ediyor. Dağılımda Batı Avrupa ülkelerinin daha istekli olduğu söylenebilir. Tabi Genel Sekreterlik makamı boş kaldığında yardımcı sıfatıyla İtalyanların üç kısa vekaletleri olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Hâl böyleyken Stoltenberg sonrasına yönelik Genel Sekreter seçiminde adaylar ve ülkeleri çeşitlenmiş bir resim sergiliyor.
NATO Genel Sekreterliği’ne Adaylar
Estonya Başbakanı Kaia Kallas, Letonya eski Başbakanı Arturs Krišjānis, Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, eski Birleşik Krallık Savunma Bakanı Ben Wallace, Hollanda Başbakanı Mark Rutte ve Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis adaylıkları ile ilgili açıklama yaptılar. Kallas, Rutte lehine adaylığını çekerken ABD, Almanya ve Birleşik Krallık aynı adaya desteğini açıkladı. Öte yandan NATO’da alınan kararların “oydaşmayı”, yani tüm üyelerin olurunu gerektirdiği için adayların tüm üyeleri ikna etmesi gerekiyor. Ancak bu konuda sürpriz beklemek yanlış olur. Diğer bir ifadeyle Rutte’nin dördüncü Hollandalı Genel Sekreter olması muhtemel.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile birlikte adaylık yarışı her zamankinden daha çetin geçti. Baltık ve Avrupa doğusundaki NATO üyesi ülkeler Genel Sekreterliği üstlenmekte hevesli göründü. Nedeni ise çok basit. Bu cephede Ruslardan kaynaklanan müthiş bir kaygı var ve dümene geçip NATO’nun önceliklerini şekillendirme istekleri ağır basıyor. Tehdit eşiği yükseldikçe NATO’ya Genel Sekreter olacak siyasilerin ülkelerinde “kahramanlaşması” da kaçınılmaz. Bu nedenle NATO’ya gerektiğinden fazla rol biçen ülkelerde bu konuma erişmek değerli bir kazanım.
Atanacak Genel Sekreterin Avrupalı olması gelenek haline gelmiş bir uygulama. Nitekim NATO Komutanı olarak bilinen orgeneral rütbesindeki Amerikalı aslında ABD Avrupa Komutanı olarak görev yapıyor. Diğer bir ifadeyle İttifakın askerî kanadını Amerikalılar elinde tutarken siyasi kanadında “Amerikalıların uygun gördüğü” bir Avrupalı görev alıyor. Seçim öncesi yapılan kulis de hangi adayın ağırlık kazandığına dair “temayülü” ortaya koyuyor. Nitekim NATO’nun önde gelen ülkelerinin desteklediği isimler genellikle Genel Sekreterlik görevine uygun görülüyor. Türkiye’nin İstanbul görüşmesi sonrasında Hollanda Başbakanı Rutte’yi destekleyeceğini açıklayıp rengini belli etmesi dikkat çekici.
Yeni Genel Sekreteri Bekleyen Başlıklar
NATO üyesi ülkelerin Rusya tehdidi algısı doğal olarak en önemli konu başlığı. Ukrayna Savaşı’nın İttifaka yansımaları özellikle Avrupa doğusundaki ve Baltık Denizi’ndeki üyeleri diken üstünde tutuyor. Ukrayna’ya “akan” ve daha da gönderilecek silah ve mühimmat yanında, birkaç ay içinde F16’ların Ukraynalı pilotlar tarafından kullanılacağı biliniyor. Ancak Rusların tepkisinin agresif olacağı belli. Dolayısıyla NATO’nun onlarca yıldan bu yana harbe hazırlık seviyesine referans olarak aldığı “tehdide” mukabelede bulunmak yeni Genel Sekretere kısmet olabilir. O halde kararlı ve mantıklı bir “yöneticinin” İttifaka yön vermesi gerekiyor.
Seçilecek Genel Sekreteri bekleyen ikinci önemli görev, 2022 Madrid Zirvesi’nde kabul edilen NATO Stratejik Konsepti’nin uygulanması. Konsept, İttifak’ın önceliklerinin belirlenmesine, kaynakların dağıtımına ve kuvvet yapılanmasına etki eden en önemli doküman. Henüz yeni olan bu Konsept’in uygulanması büyük oranda yeni Genel Sekreter’in görevi olacak. Öte yandan üye devletlerin bu konuda her zaman sorun yaşadığı biliniyor.
Üçüncü husus İttifak içindeki potansiyel bölünmeler. Trump’ın ABD Başkanı seçildiği olası bir senaryoda NATO’ya Amerikan desteğinin çekilmesi ihtimali kaygı yaratıyor. Hatta bazen ABD’nin NATO’dan çekilmesi gibi söylemleri seslendirenler dahi var. Fransız Cumhurbaşkanı Macron’un “beyin ölümü” yaftalaması sonrasında tekrar NATO’ya sarılması ama halen AB eksenli bir askerî yapılanmayı tartışmaya açması da dikkate alınmalı. Diğer bir ifadeyle yeni Genel Sekreter NATO’nun önde gelen üyeler ile biraz “boğuşacak”. NATO ülkelerinin siyasi liderlerini idare etmek pek o kadar kolay olmayacak.
Öne çıkan bir diğer husus ise NATO’nun savaşa hazırlık düzeyinin daha da takviye edilmesi. Stoltenberg, 2022 yılında 400.000 NATO askerinin yüksek hazırlık düzeyinde olduğunu ifade etmişti. Tehdit algısı daha da güçlenirse yeni Genel Sekreterin rakam telaffuz etmek yerine bu kuvveti harekete geçirmesi gerekebilir. Sonuç olarak yeni Genel Sekreteri fırtınalı bir siyasi ve askerî ortam bekliyor. Esasen bu göreve aday olmak da cesaret isteyen bir hamle.