Musluk suyumuz sadece kullanma suyu mu oluyor !
Musluk suyunun içme suyu olarak kullanılma oranı için araştırma yapılmalı ve musluk suyuna yönelik damak zevki ve güven sorunu aşılmalıdır.
UHA / İnternational News Agency
Konuk Yazar Dursun YILDIZ, İnş. Müh., Su Politikaları Uzmanı, Su Politikaları Derneği Başkanı
Yerel yönetim seçimleri öncesi çokça konuşulan ve çokça vaatler verilen çeşme suyu yönetimi önümüzdeki günlerde gündem oluşturmaya devam edecek.
Yerel yönetimlere aday olanların su konusundaki vaadlerinin başında su bedellerinin indirilmesi geldi ancak musluk sularının kalitesinin arttırılması konusuna pek değinen olmadı. Hatta yönetime gelir gelmez su bedellerinde yüzde 25 azaltma yapan büyükşehir belediyelerimiz de oldu.
Ülkemizin içine girdiği derin yoksulluk girdabı ve suyun bir insan hakkı olduğu düşünüldüğünde, su ve çevre sağlığı hizmetlerinin yerel yönetimlerce en düşük bedelle verilmesi gerektiği açıkça ortaya çıkar. Hatta su ve çevre hizmetleri kamu hizmeti olarak bu bedeli ödeme imkanı olmayan kesimlere de ücretsiz olarak temin edilmelidir. Ayrıca abonelerden toplanan su temini hizmeti bedelleri karşılığında suyun daha ucuza ve daha kaliteli olarak temin edilmesi, yağmur suyunun toplanması ve atık suyun ileri arıtılması gibi hizmetlerin en kaliteli şekilde yerine getirilmesi gerekir.
İnsani Su Hakkı
Bilindiği gibi Belediyelerin yetkili karar organlarının aldığı karar ile hane başı aylık toplam kullanımın beşte birini aşmayacak şekilde üst sınır koymak suretiyle, “insani su hakkı” kapsamında su tarifesi belirleyebilmesi mümkündür. Buna ilişkin Cumhurbaşkanı kararı 15 /12 /2021 de yayımlanmıştı. Bu karar 15 m3 su kullanım bedelinin 3 m3 ünün bedelsiz olarak teminini sağlamaktadır. Ayrıca bazı yerel yönetimlerde kademeli su tarifesi uygulaması ile daha az su kullanandan daha düşük su bedeli alınmaktadır. Bu uygulamalar genel olarak kısmen faydalı olsa da bu faydanın ihtiyacı olanlara yönelik arttırılması için mutlaka yeniden ele alınması ve revize edilmeleri gerekmektedir.
Bu konuyu daha sonra bir başka yazıda ele almak üzere şimdi yerel yönetimlerimizin suyu bir kamu hizmeti olarak daha etkin ve sürdürülebilir bir şekilde verebilmesine yönelik birkaç öneri sunalım
- Yerel yönetimler içme ve kullanma suyu olarak temin ettikleri suyu içme suyu olarak kullanmayan abone sayısı, hatta hanedeki kişi sayısını ve kullanılmama nedenini tespit için detaylı bir anket çalışması yaptırmalıdır
- Bu tespit sonrasında çeşme suyunun içme suyu olarak tercih edilmeme nedenlerini ortadan kaldırmaya yönelik bir planlama yapılmalıdır
- Su hizmetlerinin atıksu arıtma ve yağmursuyu toplama hizmetlerini de içerdiği düşünülerek bu hizmetler için gerçekçi bir finansman modeli oluşturulmalıdır.
- Ülkemizde çok sayıda içme suyu arıtma tesisi sadece içme suyu standartlarını sağlayacak konvansiyonel arıtma ünitelerinden oluşuyor. Bu tesislere yeni üniteler ilave edilerek çeşme suyunun damak tadına daha uygun hale getirilmesi üzerine çalışılmalıdır.
- Şehir şebekesindeki asbestli borular değiştirilerek daha kaliteli, güvenli, kesintisiz ve daha sağlıklı içme suyu hizmeti sunulmalıdır. Bu hizmet şebekelerdeki kaçakları önleyeceği gibi suyun dış ortamdan etkilenmeden ve kalite kaybına uğramadan çeşmelere ulaşmasını sağlayacaktır.
- Musluk suyu kalitesini etkileyebilen bir diğer önemli husus binalardaki su depolarının periyodik temizliğidir. Bu çalışma apartman veya site yönetimlerine yerel yönetimlerce işgücü ve teknik ekipman desteği verilerek teşvik edilmelidir.
- İçme suyu arıtma tesislerinde ve şebekelerde su kalitesindeki değişimin anlık olarak izleneceği “Sürekli Su İzleme Sistemi” kurulmalıdır.
- Gerek Yerel Yönetimler gerekse Sağlık Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen su kalitesi izleme verileri şeffaf olarak kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
- Büyükşehir belediyesi dışındaki il ve ilçe belediyeleri gerek maddi, gerek eğitimli insan gücü açısından su kalitesi yönetiminde zorlanmaktadır. Bu belediyeler su yönetimi konusunda desteklenmelidir
Bu önerilerden sonra musluk suyumuza geri dönersek, çeşmelerden akan suyun sadece kullanma suyu olarak kabulünün artması üzerine bazı çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Musluk Suyu kalitesi ve kaynak sularımız
Musluktan akan sularımızı kalitesi şebeke hatları boyunca her gün yüzlerce hatta binlerce noktadan alınan numuneler laboratuvarlarda fiziksel, kimyasal ve biyolojik açılardan incelenerek kontrol ediliyor. Bu kontroller yerel yönetimler ve Sağlık Bakanlığı il ve ilçe sağlık müdürlükleri tarafından yapılmaktadır.
Türkiye’nin bütün il ve ilçelerinde şebeke sularının “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik”te yer alan özelliklere uygunluğu sürekli takip edilir. Su dağıtım sisteminde zaman zaman sorunlar olabilir. Böyle zamanlarda sularda kirlilik meydana gelebilir. Belediyeler hızlıca buna müdahale etmekte ve konu hakkında toplumu bilgilendirmektedir.
Bu nedenle çeşme sularımızın içme suyu olarak tercih edilmeme nedeni kalite den daha çok damak zevkine uygun olmaması ve yeterli güvenin oluşturulamıyor olmasıdır.
Bu kapsamda çeşme suyu su kalitesinin içme suyu olarak daha fazla kullanılmak üzere yükseltilmesi ve musluklara gelene kadar su kalitesini bozacak risklerden uzak tutulması gereklidir. Ayrıca musluk suyunun içme suyu olarak kullanılmasını engelleyen güven eksikliğinin ortadan kaldırılmasına ve oluşan psikolojik eşiğin aşılmasına yönelik bilgilendirme ve güven oluşturma çalışmaların da yapılması gereklidir.
Çeşme suyunun yüzde 16,5’uğu kaynaklardan çekiliyor
TUİK verilerine göre 2023 yılında içme ve kullanma suyu olarak çekilen 6,7 milyar m3 suyun yüzde 43’ü u barajlardan, yüzde 29,1’i kuyulardan, yüzde 16,5’uğu kaynaklardan, yüzde 7,7’si akarsulardan, yüzde 3,7’si göllerden sağlanmıştır
Baraj, göl ve akarsulardan çekilen sular genellikle arıtma tesislerinden arıtılarak şebekeye verilmektedir. Kaynak suları ise Malatya kentimizde yapıldığı gibi deprem öncesine kadar tesiste hiçbir arıtmaya tabi tutulmadan sadece klorlanarak kente verilmekteydi.
Bu kaynak sularında klor kokusunun giderilmesine yönelik çalışmaların yapılması , dağıtım şebekeleri ve bina tesisatlarının sağlam olması , bina depolarının da temiz olması sonucunda çeşmelerden damak zevkimize uygun kaynak sularının akması mümkün olacaktır.
Şebekelerdeki kayıp kaçak ve kalite
İçme suyu şebekelerimizde ortalama yüzde 40 civarındaki kayıp kaçak oranlarının azaltılması, gerek su miktarı gerekse su temini ekonomisi açısından büyük faydalar sağlayacaktır.
Su şebeke hatlarının yenilenmesi arıtma tesisinden çıkan suyun kalitesinin korunarak mesken girişlerine kadar ulaşması açısından da çok önemlidir. Bu nedenle şebekelerin yenilenmesi önem ve öncelik taşımaktadır. Bunun yanısıra su dağıtım hatlarında su kalitesinin gerçek zamanlı olarak izlenmesi su kalitesindeki sorunlara hızla müdahale edilebilmesini sağlamaktadır. Böylece suya dışarıdan herhangi bir şeyin bulaşması gerçek zamanlı izleme ile anında fark edilip hızlı müdahale ile musluklardan sağlıklı suların akması sağlanmaktadır.
Musluk sularında herhangi bir bakteriyolojik gelişmeyi önlemek için litre başına 0.2-0.5 miligram oranında aktif klor bulunmaktadır.. Aktif klor zararlı bakterileri önlemekte ama suda da bir koku bırakmaktadır. İleri teknolojik tedbirler ile maliyeti yüksek de olsa bu sorun en aza indirilebilir. Gelişen teknolojik olanaklar da kullanılarak musluk suyunun kalitesinin damak zevkine uygun bir şekilde arttırılması projesi yerel yönetimlerce uygun bir bölgede pilot proje olarak uygulanmalıdır. Buradan alınacak olan sonuçlara göre musluk sularımızın içme suyu olarak daha fazla kullanılmasına yönelik çalışmalar yaygınlaştırılmalıdır.
Musluk sularımızın aboneler için bedel takdiri yapılırken birçok belediyemiz sosyal politika gereği tam maliyet esasını uygulamamakta ve suyu maliyetinden daha ucuza vererek sübvanse etmektedir. Bu kadar büyük yatırımlar ve gün geçtikçe artan işletme maliyetleriyle çeşmelere getirilen suyun içme suyu olarak da kullanılması yapılan yatırımın ve işletmenin fizibilitesini de arttırması açısından da önem taşımaktadır. Özetle; önce çeşme sularımızın içme suyu olarak kullanılma oranı tespit edilmeli, kullanılmama nedenleri belirlenmeli ve daha sonra uygun bir bölgede bir pilot proje yapılarak bu sorunun azaltılmasına yönelik çalışmalara başlanmalıdır.