Merkel’in partisinde değişim süreci resmen başladı
UHA HABER / Hristiyan Demokrat Birlik Genel Başkanı Laschet, 26 Eylül’deki genel seçimlerde uğradıkları hezimet sonrası görevlerini bırakıyor. İlk adım olarak Türkiye kökenlilerin de yoğun olduğu KRV eyalet başbakanlığından ayrıldı.
Almanya’da 26 Eylül’de düzenlenen genel seçimler, Başbakan Angela Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ile kardeş parti Hristiyan Sosyal Birlik’ten (CSU) oluşan Hristiyan Birlik ittifakı için hezimet oldu. Tarihinin en kötü sonucunu alan ittifakın başbakan adayı olarak seçimlere giren ve aynı zamanda Kuzey Ren-Vestfalya Başbakanı olan Armin Laschet yaşanan yenilginin sorumluluğunu üstlendi, görevlerini bırakacağını duyurdu. Dün ilk olarak eyalet başbakanlığı görevini resmen devrettiği açıklandı. Laschet, memleketi Aachen’den Federal Meclis milletvekili seçildi.
Eyalet başbakanlığı görevini bırakmasını, muhtemelen sene sonunda yapılacak ilk parti kongresinde parti genel başkanlık görevini devretmesi izleyecek. 16 yıldır başbakanlık yapan Angela Merkel’in partisi CDU iki yıldır ciddi yönetim ve siyasi değerler krizi yaşıyor. Partinin kendini ve değerlerini yeniden tanımlaması ve ona uygun lider ve çizgi bulması için tabandan gelen baskı giderek artıyor. Sadece CDU’da değil, yalnız Bavyera’da örgütlü kardeş parti CSU’da da oy kaybı dikkat çekiyor.
Günleri sayılıydı
Seçimlerin yapıldığı 26 Eylül‘den bu yana eli daha da zayıflayan Armin Laschet için “günleri sayılı” yorumları yapılıyor, bütün görevlerinden istifası bekleniyordu. Zira seçimlere kardeş parti Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ile ittifak olarak giren CDU rekor kayba uğrayarak sadece yüzde 24,1 oranında oy aldı. Bu sonuçla Almanya’da en fazla hükümet eden Hristiyan Birlik (CDU ve CSU) 1970 yılından bu yana en keskin krize girdi.
Oysa Ocak 2021’de, zorlu bir parti için çekişmeden sonra Laschet parti genel başkanlığı görevini devralmış, Merkel döneminin sonuna yaklaşan Hristiyan Demokratlar, Laschet ile yeni bir başlangıç yapmayı temenni etmişti.
Hristiyan Bilik’in başbakan adaylığı tartışması
Genel başkanlık yarışını kazandıktan sonra CDU lideri Armin Laschet’i yeni bir zorlu süreç bekliyordu; Her ne kadar Almanya’daki 16 eyaletten 15’inde örgütlü CDU’nun lideri olarak Hristiyan Birlik’in başbakanlık adaylığı teamüllere göre önce ona düşse de, yıllardır birlikte hareket ettikleri Bavyeralı küçük kardeş parti CSU’nun da rızası alınmalıydı. Fakat Bavyeralı küçük kardeş CSU da, lideri Markus Söder de başbakanlık yarışından vazgeçmeye yanaşmadı. Böylece Laschet ile Söder arasında bütün medya ve kamuoyunun gözleri önünde sürecek amansız bir çekişme başladı.
Hem eleştir hem de iğnele
Nihayetinde Bavyera’dan eleştiri okları ve iğnelemeler devam etse de CDU’nun ağır toplarının da bastırmasıyla ilkbaharda küçük kardeş CSU, Laschet’e ayak diremeye son verir gibi yaptı ve Hristiyan Birlik ittifakının başbakan adayı Laschet oldu. Ancak Laschet’e Bavyera’dan atılan eleştiri okları ve iğnelemeler yine de son bulmadı. Böylece Laschet aslında bir yandan kardeş parti ve lideri Markus Söder’e karşı, diğer yandan da diğer partilere karşı seçim kampanyası yürüttü.
Müttefik CDU ve CSU arasındaki çekişme 26 Eylül’de yapılan genel seçimlere kadar sürdü. Bu gerilime Laschet’in seçim kampanyası sürecinde yaptığı hatalar da eklenince kamuoyunda Laschet arzu edilen güç ve desteği kazanamadı. Yaşanan bu süreci yakından izleyen seçmen, onu ve partisini, desteğini gün gün çekerek cezalandırdı. Laschet son aylarda yapılan hiçbir kamuoyu anketinde halktan yeterli destek alamadı.
Önce yine kendi gibi hatalar yaparak kendi kendine çelme takan Yeşiller’in başbakan adayı Annalena Baerbock onu solladı. Baerbock zayıflamaya başladıktan sonra da “öldü” denilen Sosyal Demokrat Parti ve adayı Scholz, Laschet’i geçti. Seçim tarihi olan 26 Eylül yaklaşırken kendi yumuşak tarzını terk edip saldırgan bir seçim yarışı yürüttüyse de Laschet oy oranını sadece minimal şekilde artırabildi.
Laschet’in hataları
CDU’lu Laschet, son aylarda yaptığı hatalar ile eleştiri oklarının hedefi haline geldi. Hanesine yazılan en büyük eksi de Temmuz ayında Almanya’da meydana gelen ve 180’den fazla kişinin hayatını kaybettiği sel felaketi sonrası bölgeye ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’e eşlik ettiği gün yaşandı. O gün Steinmeier hayatını kaybedenler ile selde evini barkını yitirenlere dair üzüntüsünü dile getirirken, ona yöneltilmiş kameralar arkada bir grupla gülüşen Laschet’i de gösterdi. Laschet bu olay sonrasında defalarca özür dilese de, davranışının büyük bir hata olduğunu söylese ve pişmanlık da gösterse toplumsal ve siyasi hafızaya o sahneyle kazındı.
Son hatası ise seçim günü oyunu kullanırken yaptığı oldu. Oy pusulasının zarfsız atıldığı Almanya’da, Laschet, Aachen kentinde eşiyle reyini atarken seçim pusulasında tercihleri görünecek şekilde kameralara poz verdi. Bu şekliyle seçimdeki gizlilik ilkesini ihlal etmiş oldu, yine tartışma yarattı, hatta oyunun iptali talep edildi.
Laschet, 2012 yılından bu yana partide genel başkan vekili olarak da görev yapsa da, Almanya genelinde partisini Sosyal Demokratların kalesi olarak bilinen Kuzey Ren-Vestfalya’da 2017’de zafere taşıdığından beri siyasetin önemli isimlerinden biri haline geldi.
Siyaset hayatı boyunca Angela Merkel’in yanında oldu. 2015 yılında Almanya yoğun bir göç hareketliliğiyle karşı karşıya kaldığında ve Başbakan Merkel kapıları insani sebeple kapatmama kararı aldıktan sonra da gelen yoğun eleştirilere rağmen Laschet Merkel’in yanında yer aldı.
Ancak Merkel’e bu yakınlığı onun bağımsızlığının sorgulanması sonucu da doğurdu. Özellikle partide Merkel’in sosyal çizgisini beğenmeyen, eski muhafazakar değerlere dönülmesini isteyen merkez sağcılar Laschet üzerinde baskıyı artırdı. Pandemi döneminde Merkel’in “sıkı tedbir” politikası, Laschet’in Merkel ile arasında çizgi çekmesi için vesile yarattı. Korona pandemisi döneminde Laschet, Merkel’in aksine sıkı tedbirleri reddeden, öte yandan gidişat kötüleştiğinde kısa vadeli kararlar alan bir siyasetçi oldu ki bu zikzak çizgisi de ayrıca tartışma yarattı.
Almanya’nın ilk uyum bakanı
Siyasette çekirdekten yetişen Armin Laschet, eyalet parlamentosu vekilliğinden Federal Meclis ve Avrupa Parlamentosu milletvekilliğine, yıllardır siyasi arenada tecrübe topladı. Almanya Federal Meclisi’ne ilk seçildiğinde genç bir politikacı olarak partisinin muhafazakar çizgisini eleştirip modern bir vatandaşlık yasası talep etmesiyle dikkat çekti. Almanya’da kan bağıyla alınan vatandaşlığın doğulan ve sosyalize olunan yer temelli düzenlenmesi için daha çok sene geçecekti.
Laschet’in neşeli mizacı ve kültürel çeşitliliğe açık duruşu ile partisinden zaman zaman ayrı yerlerde durduğu daha sonra da görüldü.
2005 yılında Türkiye kökenlilerin de yoğun olduğu Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’nde Kuşaklar, Aile, Kadın ve Uyum Bakanlığı adıyla kurulan yeni bakanlığı üstlendi ve böylece Almanya tarihine ülkenin ilk uyum bakanı olarak geçti. O dönemde çok sayıda Türkiye kökenli dernek, oluşum ve göçmen kuruluşuyla yakın ilişki kurdu. Göçmen çocuklarının yuvadan itibaren Almanca öğrenmesinin teşvik edilmesi, dil seviyesinin okula başlamada temel alınması gibi önemli düzenlemelere imza attı.
Uyum bakanı olduğu dönemde ve sonrasında Almanya’daki Türkiye kökenli dernekler, dini cemaatler ve çatı kuruluşlarıyla diyaloğu koparmamaya dikkat etti. Türkiye ile iplerin gerildiği dönemlerde de bağın kopmaması yönündeki çabasıyla Merkel’in Ankara politikasıyla örtüşen bir tutum izlediği görüldü.
Ankara ile Berlin arasında iplerin epey gergin olduğu 2018’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya gezisi kapsamında Köln’e gelmesi ve Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Merkez Camii açılışı yapması tepkiye neden olmuştu. Köln Belediye Başkanı dahil hiçbir Alman politikacı Erdoğan ile görüşmek istemezken de Armin Laschet’in onunla kısaca görüştüğü ortaya çıktı.
Türkiye kökenli yapılarla araya mesafe koymadığı eleştirisi
Almanya’da kimi çevreler Laschet’i Ankara ve Ankara’ya yakın yapılanmalar ve derneklerle arasına yeterince mesafe koymamakla suçluyor. Laschet bu sene örneğin, 2017’de son verdiği DİTİB ile din dersi konusundaki işbirliğine yeniden başlama kararıyla yine eleştirilerin hedefi oldu. 2016 yılındaki darbe girişimi sonrasında Almanya’daki bazı din görevlilerinin, cemaatlerindeki Gülencilerin listesini tutarak Ankara’ya göndermesi üzerine Kuzey Ren-Vestfalya eyalet hükümeti, DİTİB ile İslam din dersi çerçevesindeki işbirliğini dondurmuştu.
Laschet, başta Kuzey Ren-Vestfalya Uyum Müsteşarı Serap Güler olmak üzere, çok sayıda Türkiye kökenliyi partiye kazandıran kişi olarak da biliniyor. Armin Laschet’e kimi çevrelerce “Türklerin Armin’i” yakıştırması yapılsa da bu lakap daha çok onu eleştirmek amacıyla kullanılıyor.
Haber: Christoph Strack, Elmas Topcu / DW
[UHA Haber Ajansı, 26 Ekim 2021]