Başkan Trump’ın başlattığı ticaret savaşları, bir haftadan az bir süre içerisinde dünya ekonomisini küresel bir finansal krizin eşiğine getirdi.

Kadir ÜSTÜN, SETA Washington D.C. Koordinatörü
Açıklanan gümrük tarifesi oranlarını, Amerika’nın dış ticaret açığını kapatma ve uluslararası ticaret rejimini kendi lehine yeniden şekillendirme çabası olarak izah etmek hiç de kolay değildi. Amerika’nın ticaret fazlası olan ülkelerle birlikte kendi müttefiklerini de hedef alması, piyasaları endişelendirmekle kalmayıp panik havası yarattı. Gümrük oranlarının hesaplanmasında kullanılan yöntemin çalakalem olması, borsanın trilyonlarca dolar değer kaybı, uluslararası piyasalardaki sert düşüşler ve en son olarak 10 yıllık Amerikan devlet tahvillerindeki keskin satış eğilimi Trump’ın taktik değiştirmesini sağlayan önemli faktörler arasındaydı. Trump’ın piyasaların tam bir çöküşe sürüklenmesine izin vermeyip bir noktada bu yoldan döneceğini tahmin edenler haklı çıktı. ‘Klasik’ Trump, gümrük tarifeleri savaşında elini göstererek geri adım attı ama savaşı tekrar başlatma opsiyonunu elinde tutarak diğer ülkeleri Amerikan çıkarını önceleyen ticaret anlaşmaları yapmaya zorluyor.
Piyasaların Tepkisi
2 Nisan’da ek gümrük vergilerinin açıklanması sonrasında, Amerikan hisse senedi piyasalarında sert düşüşler yaşandı. S&P 500 endeksi %4,8, teknoloji ağırlıklı Nasdaq Endeksi ise %6 oranında değer kaybederek 2020’den bu yana en kötü performanslarını sergiledi. Bu düşüşler, piyasa değerinde yaklaşık 2,5 trilyon dolarlık bir kayba neden olurken uluslararası piyasalarda da benzer eğilimler gözlendi. Almanya’nın DAX endeksi %7, Çin’in Şangay kompozit endeksi %7,6 ve Japonya’nın Nikkei 225 endeksi %11 civarında değer kaybetti. Trump ve ekibinin verdiği mesaj borsalar bugün iner yarın çıkar minvalindeydi. Amerikan ekonomisinde dış ticaret açığını kapatarak yerli üretime ve ihracata önem veren yapısal bir reform peşinde olduğunu savunan yönetim, kısa vadede hissedilecek acının kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Trump’ın devlet borçlanma maliyetlerini azaltmak için ekonomiyi bilerek çökerttiği yönündeki analizler de hiç yabana atılır cinsten değildi. Washington’ın kısa vadede yeni borçlanma gereği, Trump yönetiminin Fed’i faizleri düşürmeye zorlamak için bu adımları attığı şeklindeki yorumları öne çıkarıyordu. Ek tarifelerin gerçekten bir mütekabiliyet esasına dayanmaması, Trump’ın adımlarının irrasyonel ve öngörülemez olduğu endişesini de güçlendirdi. Piyasaların belirsizlik ve kaos ortamına sürüklenmesi, Trump’ın herşeyi yapabileceği şeklinde yorumlanmaya başlandı. Bu da Amerika’nın tarihinde hiç yapmadığı şeyleri yapabileceği kaygısını güçlendirdi. Örneğin, Amerika ilk defa borçlarını ödemeyebilir veya Çin ve başka ülkeler sahip oldukları Amerikan devlet tahvillerini elden çıkarmaya başlayabilirdi.
Siyaset ve İş Dünyasının Tepkileri
Finans dünyasındaki kaosla birlikte iç siyasetin baskısı ve Cumhuriyetçi siyasetçilerin yönetim nezdindeki lobi çabaları da Trump’ın geri adım atmasında etkili oldu. Temsilciler Meclisi’nde her iki parti üyelerinin hazırladığı bir yasa teklifi (Ticaret İnceleme Yasası), Başkan’ın tek taraflı tarife koyma yetkisini sınırlamayı amaçlıyordu. Öte yandan Trump’a yakın Temsilciler Meclisi Sözcüsü Mike Johnson’ın Trump’ın tarifelerini Kongre müdahalesinden koruma çabaları, serbest ticaret yanlısı bazı Cumhuriyetçi üyeler arasında hoşnutsuzluğa yol açtı. Birçok Cumhuriyetçi senatörün basına karşı Trump’ı savunurken bir yandan da kapalı kapılar arkasında yaptıkları lobi faaliyetleri yönetim üzerinde baskı oluşturdu. 2026 ara seçimlerinde Demokratlara hem Temsilciler Meclisi’ni hem de Senato’yu kaptırmalarına yol açacak büyük bir ekonomik kriz uyarıları yabana atılır cinsten değildi. Her adımını sınırlayacak Demokrat çoğunluklu bir Kongre potansiyeli ne Trump ne de Cumhuriyetçiler için tahammül edilir cinsten bir gelişme olmazdı.
İş dünyasından gelen Amerika’nın resesyona gireceği yönündeki uyarı ve analizler de etkili oldu. JP Morgan CEO’su Jamie Dimon ve yatırımcı Bill Ackman gibi isimlerin gümrük tarifelerinin gözden geçirilmesi çağrılarına ek olarak Elon Musk’ın gümrük tarifelerinin fikir babası Peter Navarro’ya açıktan cephe alması iş dünyasının tepkilerine örnek teşkil ediyor. Dimon, tarifelerin beklenmedik boyutlarının enflasyonu artırabileceğini ve ekonomik büyümeyi yavaşlatabileceğini belirtirken, Musk Tesla’nın üretim maliyetlerinin artacağını ve Kuzey Amerika ile Avrupa arasında sıfır tarifeli bir serbest ticaret bölgesi oluşturulması gerektiğini savundu. Delta Havayolları CEO’su Ed Bastian’ın gümrük tarifelerini ekonomik istikrarsızlığı artıran yanlış bir yaklaşım olarak değerlendirmesi de dikkat çekti.
Finansal piyasaların sert tepkileriyle siyaset ve iş dünyasının baskıları bir araya gelince, Trump’ın altından kalkamayacağı bir ekonomik krize sürüklenme riskini gördüğü söylenebilir. Avrupa ve birçok Asya ülkelesinin Trump’la müzakereye açık olduğu yönündeki açıklamaları da Başkan’a bir çıkış yolu sağladı. Elli civarında ülkenin Trump yönetimiyle tarifeleri görüşmek istemesi, Trump’ın zafer ilan edip geri adım atması için fırsat yarattı. Kamuoyu yoklamalarında popülaritesinin %48’lerden %43’lere gerilediğini de gören Trump, ‘Anlaşma Sanatı’ kitabında anlattığı pazarlık taktiklerine başvurarak elini gösterdi. ‘Klasik’ Trump pazarlığı en üst seviyeden açıp maksimum kazanç sağlama taktiğine başvurarak ticaret savaşlarını Çin hariç şimdilik askıya aldı. Bu şekilde piyasaları ve siyaseti rahatlatsa da savaşı tekrar başlatma opsiyonunu elinde tutarak herkesi adeta istim üzerinde tutmaya devam ediyor.
Önümüzdeki dönemde Amerika’nın dış ticaretini yeniden dizayn etmesi ve iç ekonomik dengelerini üretime doğru değiştirmesi için bütün bu kaosun gerekli olup olmadığı tartışılacaktır. Yönetimin kapsamlı bir stratejisi olmadığını ortaya koyan bu son bir hafta, Trump’ın maksimum baskı yöntemiyle herkesi tedirgin ederek istediğini alma taktiğine devam edeceğini gösterdi. Ancak bütün bu kaos ve öngörülemezliğin Amerika’nın güvenirliğine ve uluslararası istikrara darbe vurduğu açık. Amerika’nın Çin’le ticaret savaşında başarılı olması için müttefiklerini yanına alması gerekirken onlara da savaş açması pek rasyonel görünmüyor. Trump yönetimi diğer ülkeleri korkutarak yanına çekmeye çalıştığında ise Çin’le istikrarlı ve kalıcı bir mücadele stratejisi ortaya koyması mümkün olmayacaktır.