İsrail’in PKK/YPG Desteği: Bölgesel Güvenliği Tehdit Eden Politika

*Uluslararası Diplomatik İlişkiler ve Akademik Araştırmalar Derneği’nin (UDİAD) misafir yazarlarından Meryem Haraç, “İsrail’in terör örgütü PKK/YPG üzerinden Orta Doğu’daki stratejilerini ve Türkiye’nin güvenlik politikalarını” UDİAD için kaleme aldı.
* Detayı haberimizde!…
UHA / İnternational News Agency
İsrail ve terör örgütü PKK arasındaki ilişkiler yıllardır tartışılan bir konu olmaya devam etmektedir. 2025 yılı itibarıyla bölgedeki değişen dinamikler, terör örgütü PKK’nın geleceği, İsrail’in bölgedeki stratejik hedefleri ve Türkiye’nin güvenlik politikaları açısından kritik bir dönüm noktası yaratmıştır. Özellikle Türkiye, terör örgütü PKK tehdidini bertaraf etmeye yönelik askeri ve diplomatik hamlelerini artırırken, İsrail’in Kürt gruplarla olan ilişkileri yeniden gündeme gelmiştir.
1) İsrail’in PKK/YPG ile İş Birliğinin Tarihsel Arka Planı
İsrail’in terör PKK ile ilişkileri uzun yıllardır çeşitli iddialar ve kanıtlarla gündeme gelmektedir. 1990’lardan bu yana İsrail’in terör örgütü PKK’ya istihbarat, lojistik destek ve eğitim sağladığı yönündeki iddialar zaman zaman basına yansımıştır. Özellikle Kuzey Irak ve Suriye’de İsrail’in saha operasyonlara dair istihbarat sağladığı, terör örgütleri YPG ve PKK unsurlarına askeri eğitim verdiği rapor edilmiştir. Bu çerçevede, İsrail’in terör örgütü PKK ile ilişkileri yalnızca askeri iş birliği değil, aynı zamanda bölgede nüfuz kazanma stratejisi olarak da değerlendirilmektedir. Özellikle 2010’lu yıllardan itibaren terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olan YPG’ye yönelik Batı desteğinin artmasıyla birlikte İsrail’in de bu sürece dahil olduğu görülmektedir. İsrail, YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde bir özerklik kazanmasını Orta Doğu’daki stratejik çıkarları açısından önemli bir adım olarak görmektedir.
2) İsrail ve PKK İlişkisi
İsrail, uzun yıllardır Orta Doğu’daki dengeyi kendi lehine çevirmek için farklı gruplarla ilişki kurmuştur. Terör örgütü PKK ve Suriye’deki Kürt milislerle olan dolaylı bağlantılar, İsrail’in bölgedeki varlığını güçlendirme stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilmiştir. Ancak PKK’nın silahlı mücadeleyi sona erdirme kararı ve Suriye’deki Kürt grupların Şam yönetimiyle anlaşmaya varması, İsrail’in bölgesel stratejilerine darbe vurabilir.
27 Şubat 2025 tarihinde terör örgütü PKK’nin ele başının, örgüte kendini feshetme çağrısında bulunmuştur. 40 yılı aşkım süredir devam eden bu terör sorunu, Türkiye’nin güvenliği açısından ciddi tehditler oluşturmuş, binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Terör örgütü PKK’nın bu kararı, sadece örgüt açısından değil, Türkiye’nin bölgedeki güvenlik politikaları açısından da önemli bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye, uzun yıllardır terör örgütü PKK’ya karşı hem sınır hem de sınır ötesi operasyonlarını sürdürmektedir. 2025 yılı itibarıyla örgütün silahlı mücadelesini sona erdirmesi, Türkiye’nin sınır güvenliğini artırmasına ve terörle mücadelede farklı yöntemlere yönelmesine olanak tanıyabilir. Ayrıca, Türkiye’nin bu gelişmeyi diplomatik alanda da değerlendirmesi beklenmektedir. Avrupa Birliği ve ABD’nin, terör örgütü PKK’ya yönelik politikalarını gözden geçirme süreci hızlanabilir.
11 Mart 2025 tarihinde Suriye’de Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam yönetimi arasında varılan anlaşma, İsrail’in Kürt gruplara olan stratejik ortaklığını zayıflatmıştır. Kürt milisleri kontrol ettikleri bölgeleri Suriye yönetimine devrederek, bağımsızlık ya da özerklik taleplerinden vazgeçmiştir.
İsrail, Kürt gruplarını yıllardır bölgedeki İran ve Suriye etkisine karşı bir denge unsuru olarak kullanıyordu. Ancak, bu grupların Şam yönetimiyle uzlaşmaya varması, İsrail’in hem askeri hem de istihbarat gibi faaliyetlerinde zorlanmasına yol açacaktır. Türkiye, bu gelişmeleri yakından takip ederek, İsrail’in bölgedeki faaliyetlerini sınırlandırmaya yönelik politikalarını sürdürecektir.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, yaptığı açıklamada Suriye’deki yeni yönetimi gayrimeşru ilan ederek, Batı’ya bu yönetimi tanımamaları yönünde çağrıda bulunmuştur. Dışişleri Bakanı Saar, özellikle PKK/YPG’nin Batı yanlısı ve “güvenilir bir müttefik” olduğunu öne sürerek, bu gruplara olan desteğin sürdürülmesi gerektiğini belirtmiştir. İsrail’in bu tutumu, Suriye’de mevcut otoriteye karşı alternatif bir güç olarak PKK/YPG’yi desteklemeye devam ettiğini göstermektedir.
ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını tam olarak çekmese de sınırlamaya başlaması, İsrail’in terör örgütü PKK/YPG’ye yönelik desteğini daha belirgin hale getirmiştir. Washington yönetiminin Suriye’deki askeri operasyonlarını azaltması, İsrail’i bölgede daha agresif bir politika izlemeye itmektedir. Bu süreçte İsrail’in hava saldırıları ile bölgedeki güç dengesini değiştirmeye yönelik hamlelerini artırdığı gözlemlenmektedir.
Son dönemde İsrail savaş uçaklarının Suriye’nin güneyine yönelik gerçekleştirdiği hava saldırıları, İsrail’in bölgeye yönelik agresif politikasının bir göstergesi olarak değerlendirmektedir. İsrail’in bu operasyonlarla, Suriye’deki yeni yönetimin askeri kapasitesini zayıflatmayı ve İran’ın bölgedeki etkisini kırmayı amaçladığı belirtilmektedir. Ancak bu saldırılar aynı zamanda bölgedeki istikrarsızlığı artırmakta ve Suriye’deki mevcut çatışma ortamını daha da derinleştirmektedir.
İsrail’in bu saldırıları gerçekleştirme gerekçesi olarak İran ve Suriye’ye bağlı milis grupların oluşturduğu tehdidi öne sürdürdüğü bilinmektedir. Ancak aynı zamanda terör örgütü PKK/YPG’nin bölgedeki varlığını güçlendirme ve özerklik taleplerini destekleme çabalarının da bu askeri operasyonların bir parçası olduğu değerlendirilmektedir. İsrail’in Suriye’deki bu saldırıları, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını artırmakta ve bölgedeki denklemi doğrudan etkilemektedir.
3) Türkiye’nin Güvenlik Perspektifi ve Bölgesel Dengeler
Türkiye açısından bakıldığında, İsrail’in terör örgütü PKK/YPG’ye verdiği destek, ulusal güvenlik için doğrudan bir tehdit oluşturmaktadır. Türkiye, uzun süredir Suriye’nin kuzeyinde terör unsurlarının güç kazanmasını engellemek adına askeri operasyonlar düzenlemekte ve terörle mücadele stratejini sürdürmektedir. İsrail’in bu gruplara verdiği destek, Türkiye’nin bölgedeki güvenlik politikalarını gözden geçirmesine ve diplomatik düzeyde İsrail ile ilişkilerini yeniden değerlendirmesine yol açabilir.
Ankara, İsrail’in bu tutumunu uluslararası platformlarda daha sık gündeme getirerek, terör örgütü PKK/YPG’ye sağlanan desteğin uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulayabilir. Özellikle ABD ve Avrupa ülkeleri nezdinde bu konuda diplomatik baskının artırılması, Türkiye’nin güvenlik politikalarının önemli bir parçası haline gelebilir.
Terör örgütü PKK’nın silah bırakma süreci, Türkiye’nin uzun süredir mücadele ettiği terör tehdidini kendi sınırları içerisinde ortadan kaldırması muhtemeldir. Bu durum, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarının seyrini değiştirebilir ve Suriye ile olan diplomatik ilişkilerinde yeni bir döneme girilmesine zemin hazırlayabilir. Özellikle Suriye’de Kürt milislerin kontrol ettikleri bölgeleri devretmesi, Türkiye açısından önemli bir güvenlik avantajı yaratmaktadır. Türkiye, yıllardır bu bölgelerde bir terör koridoru oluşmasını engellemek için askeri operasyonlar yürütmekteydi. 2025 itibarıyla yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin bölgesel güvenlik politikalarını yeniden şekillendirmesine fırsat tanımaktadır.
Ayrıca, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinde bu durumun etkisi olması beklenmektedir. İsrail’in Kürt gruplarla olan ilişkilerinin zayıflaması, Ankara’nın Tel Aviv üzerindeki diplomatik baskısını artırmasına olanak sağlayabilir. Türkiye, İsrail’in bölgede ayrılıkçı grupları destekleme politikasına karşı uzun yıllardır tepki göstermekteydi ve bu gelişmeler, İsrail ile olan ilişkilerin yeniden şekillenmesine yol açabilir.
Sonuç olarak, 2025 yılı, Orta Doğu’daki jeopolitik dengelerin hızla değiştiği bir dönem olarak öne çıkmaktadır. Terör örgütü PKK’nın silahlı mücadeleyi bırakması, Suriye’de Kürt grupların Şam yönetimiyle uzlaşması ve İsrail’in bölgedeki stratejik hesapların değişmesi, Türkiye’nin lehine yeni bir güvenlik ortamı yaratmıştır. Türkiye, bu gelişmeleri etkin bir diplomasiyle destekleyerek ulusal güvenliğini güçlendirme ve bölgesel barışa katkı sağlama fırsatına sahiptir. Ancak, bu süreçte Türkiye’nin sadece askeri başarılarla yetinmemesi, aynı zamanda diplomatik ve ekonomik politikalarla da destekleyici hamleler yapması gerekmektedir. Ayrıca, İsrail’in Orta Doğu’daki yeni stratejileri yakından izlenmeli ve Türkiye’nin bölgesel gücünü pekiştirecek hamleler geliştirilmelidir.
Kaynakça:
A Haber. (11 Mart 2025). Terör devleti Suriye’de PKK’yı kollama peşinde! Siyonist bakandan skandal sözler: Sarayı hedef aldı. Erişim adresi: https://www.ahaber.com.tr/dunya/2025/03/11/teror-devleti-suriyede-pkkyi-kollama-pesinde-siyonist-bakandan-skandal-sozler-sarayi-hedef-aldi
Haberler. (11 Mart 2025). İsrail hükümeti Suriye’deki yeni yönetimi hedef alıyor. Erişim adresi: https://www.haberler.com/guncel/israil-hukumeti-suriye-deki-yeni-yonetimi-hedef-aliyor-18440214-haberi/
Son Dakika. (11 Mart 2025). İsrail savaş uçakları Suriye’nin güneyine bomba yağdırdı. Erişim adresi: https://www.sondakika.com/dunya/haber-israil-savas-ucaklari-suriye-nin-guneyine-bomba-18440477/
Yeni Şafak. (11 Mart 2025). İsrail PKK için çırpınıyor: “Özerklikleri sürmeli, onlara desteği sürdürmeliyiz!” Erişim adresi: https://www.yenisafak.com/dunya/israil-pkk-icin-cirpiniyor-ozerklikleri-surmeli-onlara-destegi-surdurmeliyiz-4666139
***
Yazar hakkında