İsmet İnönü Kaç Dil Biliyordu?
ANKARA-UHA HABER / İsmet İnönü, iyi derecede Fransızca, konuşabilecek düzeyde İngilizce ve derdini anlatabilecek kadar Almanca biliyordu. Fransızca ve Almancayı okul yıllarında, İngilizceyi ise 50’li yaşlarda özel ders alarak öğrenmişti.
Hatıralarında şöyle yazar:
“Lisan öğrenmeyi büyük bir ihtiyaç olarak duyardık. Fransızcamı ilerletmişim, Almanca öğrenmeye çalışıyordum.
Cuma geceleri, Fuat’ın Taşköprü’deki evine giderdim. Goltz Paşa’nın Millet-i Müstesna adlı kitabını Almancadan Türkçeye tercüme ederdik. Çalışmalarımız üç saat sürerdi. Bir zaman sonra, Fransızca kitaplar okumaya ve okuduğumuz parçalar üzerinde münakaşa etmeye geçtik. Bunlar, sosyolojiye, felsefeye, siyasete ait kitaplardı.
Yazın cumaları sabahtan Paşabahçe’ye gider, Fuat’la buluşup, Beykoz ormanında dolaşırdık. Yanımızda daima bir kitap bulunurdu. Okuduğumuz kitapların adını şimdi hatırlayamıyorum. Ama çok enteresan şeylerdi. Ufkumuz açılıyor ve tatlı sohbetlere sürükleniyorduk.”
İsmet İnönü yabancı dil öğrenmenin yanında bilim ve sanatla da ilgiliydi. Üç yıl kaldığı Yemen’den döndükten hemen sonra 2. şubede bulunan Kazım Karabekir’le birlikte bir, bir buçuk ay kadar izin alıp bir Avrupa seyahati yapmışlardı. İşte bu seyahatle ilgili İsmet İnönü’nün notları:
“Çok yer görmeye çalıştık. Viyana, Münih, Berlin, Paris ve İsviçre’de gezdik. Her yerde ikamet ve seyahat masrafı idareli ve asgari oluyor, fakat her yeri mümkün olduğunca geziyorduk. Önce Viyana’ya gittik. Birkaç günde müstesna tiyatrosunu, müzelerini dolaştık. Schönbrunn Sarayı’nı o zamandan beri bir daha görmedim. Muhteşem bir hatıra gibi zihnimde yaşar.”
“Münih’in bir fen müzesi vardı. Fen yolundaki icatların numuneleri, ilk gününden beri geçirdiği ilerlemelerle gösteriliyordu. Mesela lokomotif, ilk numunesi ile yan yana bugüne kadar geçirdiği bütün örnekleri veriyordu. Telefon böyle, fonograf, elektrik tesisleri, her şey böyleydi. Bu müze bir mahalleyi kaplıyordu.”
“Münih’in umumi hayatının üzerimde yaptığı daimi tesir, kadınların o zamana kadar bilmediğim genişlikte çalışkanlıkları olmuştur. Cemiyetin her hizmetinde kadınlar yer almışlardı. Göze çarpan bir otorite ile işlerini yapıyorlardı. Yedi-sekiz milyonluk Bavyera, kadın erkek bütün nüfusu ile on beş milyonluk bir cemiyet mahsulü veriyordu. Bizim kadınlarımızın umumi hayattan uzak bulunmaları milli gücümüzü yarı yarıya azaltıyor sözünün manasını ilk nazarda Münih’te kavramıştım.”
“Berlin’i iyi gezdik. Tabii en ehemmiyetli işimiz operaya gitmek oldu. O ne dikkatli, ne telaşlı bir şeydi operaya gitmek. Wagner’in bir operası oynanıyordu. Arkadaşlarıma ‘Biz bunları Yemen’den biliriz’ diye övünüyordum. Bununla beraber ilk görüşümde oyunun uzun sahnelerinden yorulmuştum. Nihayet son sahne geldi, kapıdan giren sanatkâr müzikle söylemeye başladı ve tahminime göre, yürüyüp oda nihayetine varınca oyun bitecekti. Sanatkâr yüksek sesle rolünü yaparak odanın ortasına kadar geldi ve perde kapandı. Yalnız kapıdan, odanın ortasına gelinceye kadar yarım saatten fazla zaman geçmişti. Canımızı zor dışarı attık!”
“Berlin’den sonra Paris’e geldik. Ali Fuat Erden’le Paris’i, meşhur müzeleri, ormanları ve meydanları ile öğrenmeye başladım. Louvre müzesine duyduğum hayranlığı hâlâ hissederim. Muhteşem salonlar, insan tarihinin müstesna eserlerini, istifade arayan gözlere teşhir ediyordu.”
“Lucerne’de geçirdiğim üç-dört gün, gençlikten bir bahtiyarlık sahnesi gibi hatırımda kalmıştır. Temiz ve güzel küçük şehir, orman yolları ile pek hoşuma gitmişti. Şehirde ve dağda pansiyonda kalıyordum, tabldotlarda Balzac’ın örneklerini hatırlatan cemiyetler içinde bulunuyordum. “
“Hayatımda yaptığım en uzun Avrupa seyahatimin kısa hikâyesi budur. Gülünç denecek kadar mahdut şartlar ve imkânlar içinde cereyan eden bu kısa gezi, öteden beri bildiğim yerlerde geçmiş gibi üzerimde mübalağasız bir tesir yapmış, ancak tabii bir surette çok istifadeli olmuştur. Bundan sonraki Avrupa seyahatim sekiz sene sonra Lozan’a gitmekle yapılmıştır.”
“İlk kısa seyahatimde zevk olarak her yerde aradığım, müzelerle, operalar olmuştur. Müzik terbiyesini Yemen mektebinden sonra, 1914’te Avrupa’da tamamlamış olduğumu söylemekten hoşlanırdım.”
İsmet İnönü’nün Hatıralar kitabı, Milli Mücadele ve Cumhuriyetin ilk yıllarına ilişkin çok önemli bilgiler içeriyor. Hatıralar, savaşların yanında mali meseleler, dış ilişkiler, eğitim, sanat gibi pek çok konuya da değiniyor. Kendisini ülkesine adamış müthiş bir asker, doğru bildiğini söylemekten korkmayan usta bir siyasetçi ve kendi deyimiyle amatör bir diplomat. Son derece akıcı bir üslupla yazılmış, anekdotlarla dolu, Milli Mücadele’ye ilgi duyan herkesin okuması gereken bir kitap İsmet İnönü’nün Hatıralar’ı.
[UHA Haber Ajansı, 13 Kasım 2021]