Gölerimiz ve Sulak Alanlarımız Havza Esaslı Korunmalı
* Yağmur ormanlarından sonra biyolojik açıdan en üretken ekosistemler olan sulak alanlar, gerek ekolojik dengenin sağlanmasında gerekse biyolojik çeşitliliğin korunmasında çok önemli işlevler üstleniyorlar.
* Sulak alanlarımız bütünleşik nehir havza yönetimi anlayışı ile korunabilir.
UHA / İnternational News Agency
Yazar* Dursun YILDIZ
Ramsar Sözleşmenin imzalandığı 02 Şubat tarihi, sulak alanların korunmasının önemine kamuoyunun dikkatini çekmek üzere 1997 yılından bu yana “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlanmaya başlanmıştır. BM Genel Kurulu 2021 yılında 2 Şubat’ı Dünya Sulak Alanlar Günü olarak belirlemiştir. Bu gün, sulak alanların insanlar ve gezegen için hayati rolü hakkında küresel farkındalığı artırmayı amaçlıyor. Sulak alanlar günü için BM tarafından her yıl ayrı bir tema belirleniyor
2025 Dünya Sulak Alanlar Günü’nün teması “Ortak Geleceğimiz için Sulak Alanları Korumak” tır. Bu tema, doğal yaşam alanlarını koruyarak gelecek nesillerin de sulak alanların sağladığı olanaklardan yararlanmaya devam edebilmesi konusundaki sorumluluğumuza vurgu yapmaktadır.
Sulak alanlar, tatlı su temini, gıda üretimi ve biyolojik çeşitlilikten taşkın kontrolüne, yeraltı suyunun beslenmesine ve iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına kadar insanlığa sağladıkları sayısız fayda veya “ekosistem hizmetleri” açısından vazgeçilmezdir. Sulak alanlar biyolojik çeşitlilik için de gereklidir: Sulak alanlar Dünya kara yüzeyinin yalnızca %6’sını kaplamasına rağmen, tüm bitki ve hayvan türlerinin %40’ı sulak alanlarda yaşar veya ürer.
Sulak Alanların Fonksiyonları
Sulak alanların başlıca fonksiyonları içme suyu sağlama, taşkın kontrolü, yeraltı sularının beslenmesi, sediman ve besin depolama, iklim değişikliğinin kontrolü, doğal arıtma, tarım, hayvancılık, balıkçılık, saz kesimi, turizm, yeraltı sularını besleme, taban suyunu dengeleme, sel sularını depolama, taşkınları kontrol etme ve kıyılarda deniz suyunun girişini önleyerek bölgenin su rejimini düzenleme olarak sayılabilir.
Sulak alanlar, bulundukları yörede nem oranını yükselterek, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere yerel iklim elemanları üzerinde olumlu etki yapar, yöredeki tarımsal üretimin kalite ve miktar olarak arttırılmasına fayda sağlar.
Sulak alanlar bu fonksiyonları ile, havza ölçeğinde bütünleşik bir yönetim anlayışı ile korunması ve yönetilmesi gereken çok önemli sucul sistemleri oluştururlar.
Sulak Alanların Sürdürülebilir Yönetimi
Sulak alanların korunması ve yönetimi ile nehir havza yönetimi arasında güçlü bir ilişki vardır. Çünkü sulak alanlar, nehir havzalarının önemli bileşenlerinden biridir ve bu iki sistem birbirine ekolojik, hidrolojik ve yönetsel açıdan bağlıdır.
Sulak alanlar, nehir havzalarının su depolama, taşkın kontrolü ve su kalitesini iyileştirme gibi önemli işlevlerini destekler. Nehir havzasında yapılan faaliyetler (barajlar, sulama projeleri, arazi kullanımı değişiklikleri) sulak alanların su rejimini doğrudan etkileyebilir. Nehir havzasında meydana gelen kirlilik, erozyon ve aşırı su kullanımı gibi tehditler sulak alan ekosistemlerini de olumsuz etkiler.
Bu nedenle sulak alanların korunması da bu sürece entegre edilmelidir. Nehir havzasında yapılan yanlış yönetim uygulamaları, sulak alanların kurumasına veya işlevlerini kaybetmesine neden olabilir. Sulak alanların korunması, nehir havza yönetim planlarıyla uyumlu olursa, su kaynaklarının verimli kullanımı, ekosistem hizmetlerinin devamlılığı ve biyolojik çeşitliliğin korunması sağlanabilir.
Türkiye’nin Sulak Alanları
Türkiye’de 122 sulak alan bulunmaktadır. Bunların 14’ü Ramsar Alanı, 59’u Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan ve 49’u Mahalli Öneme Haiz Sulak Alandır.
Ülkemizde toplam büyüklüğü 1,6 Milyon Hektar Olan 6 Bin 418 adet sulak alan, Ulusal Sulak Alan Yönetim Bilgi Sistemine kayıtlıdır.
Türkiye, yüzey alanı bakımından Avrupa’nın en büyük ülkesi olmasına karşın 2024 yılı itibariyle Ramsar listesinde toplam alanı 1.845 km2 olan 14 sulak alanı ile yer almaktadır.
Uzman kuruluşlar ülkemizde 1960’lardan bu yana sulak alanların yarısının nicelik ve kalite açısından sağlıklı yapılarını kaybettiğini açıklıyor. Bir başka deyişle üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alanımızın ekolojik işlevini yitirmiş olduğu belirtiliyor. Ülkemizin iklim değişikliği ve kuraklık baskısı altında olması sulak alanlarımızı da tehdit ediyor.
Sulak Alanlarımız, gerek doğrudan, gerekse de buraları besleyen akarsularla kirlenmektedir. Sularda ki kirletici maddeler, özellikle süspanse maddeler durgun olan Sulak Alanlarda birikmekte ve hızla artan kirliliğe sebep olmaktadır. Göl ve bataklıklara giren kirletici maddelerden ağır metaller ve pestisidler, buralarda ki canlı hayatını engellemekte ve sonuçta balıkların, kurbağaların ve su kuşlarının toplu ölümlerine yol açmaktadır. Aynı zamanda askıdaki katı maddeler zamanla dibe çökmekte ve gölün veya bataklığın dolmasına yol açmaktadır. Ayrıca suya gelen azotlu ve fosforlu atıklar, ötrafikasyon olayına yol açmakta ve oksijeni iyice azalan sularda canlı yaşam sona ermektedir.
Sulak Alanları tehdit eden diğer bir tehlikede, aşırı ve düzensiz avlanmadır. Saz biçme, yakma, ayrıca sığ alanlarda sığır ve manda otlatma su kuşlarına büyük zararlar vermektedir.
Ne Yapılmalı ?
Yukarıda belirtilen nedenlerle sulak alanların korunması ve yönetimi, etkin bir nehir havza yönetiminin ayrılmaz bir parçasıdır. Havza ölçeğinde sürdürülebilir su yönetimi sağlanamazsa sulak alanlar zarar görebilir, bu da ekosistemlerin bozulmasına ve su kaynaklarının azalmasına yol açar. Bu nedenle, entegre havza yönetimi yaklaşımıyla sulak alanlar korunmalı ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı sağlanmalıdır
2017-2019 yılları arasında Eylem planı kapsamında gerçekleştirilen Tespit ve İzleme Çalışmalarından elde edilen sonuçlar açıklanarak ilgili kuruluşların alması gereken tedbirler Sivil Toplum Kuruluşları ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Havza Koruma ve Havza Yönetim planları tamamlanan havzalarda su bütçesi açısından kritik olduğu tespit edilen göllerin bulunduğu bölgelerdeki mevcut su tahsis planları DSİ tarafından revize edilmelidir. Bu bölgelerde gölün su bütçesini etkileyecek verimsiz yüzey sulaması yerine modern sulama metodlarına geçiş teşvik edilmelidir.
Ülkemizde tescilli olarak 122 adet sulak alan bulunmasına rağmen bunlardan sadece 76 adedinin sulak alan yönetim planı mevcuttur. Diğer sulak alanların su yönetim planları havza su yönetim planları ile koordineli bir şekilde tamamlanmalıdır.
DSİ Genel Müdürlüğü Etüt Plan ve Tahsisler Dairesi Başkanlığında Göller ve Sulak Alanlar Şube Müdürlüğü kurulmalıdır. Bu Şube Müdürlüğünde havzalar ölçeğinde bir Göller ve Sulak Alanlar Sicil Kayıt Dosyası tutulmalıdır. Ulusal Sulak Alan Yönetim Bilgi Sistemine kayıtlı ve çeşitli kurumlarca toplanan anlık bilgiler ve gölleri etkileme riski taşıyan tüm uygulamaların bilgileri bir merkezde toplanmalıdır
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan sulak alan yönetim planları ile DSİ tarafından hazırlanan havza Master planları ve SYGM tarafından hazırlanan Havza Koruma ve Havza Yönetim Planlarının uyumu incelenmelidir. Gerekli revizyonlar yapılmalıdır.
Bu çalışmalar kapsamında doğal göllerin havza alanı içinde bulunan yeraltısuyu havzası ile göl beslenimi ilişkisi araştırılarak bu konuda gerekirse yeraltısuyu kullanım planları revize edilmelidir.
Son dönemde kısa süre içinde tamamlanan yüzlerce Gölet ve Sulama projelerinin işletmelerinin sulak alanların hidrolojisini etkileyenler tespit edilmeli ve işletme programları revize edilmelidir. Tarımda modern sulama sistemleri yaygınlaştırılmalıdır.
Sulak alanların korunması ve rehabilitasyonu için ilgili kuruluşlar arasındaki çok başlılık ve yetki karmaşası ortadan kaldırılmalı ,kurumların sorumluluk alanları nehir havza ölçeğinde tekrar belirlenmelidir. Bu kapsamsa havza ölçeğinde etkin bir su yönetimi kurumsal altyapısı oluşturulmalıdır.
***
Yazar hakkında
Dursun YILDIZ, Su Politikaları Derneği Kurucu Üyesi ve Başkanı, Su Politikaları Uzmanı, Akademisyen, İnşaat Mühendisi.
1958 yılında Samsun’da doğdu. İTÜ İnşaat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Devlet Su İşleri’nde çalışmaya başladı, kurumun çeşitli daire başkanlıklarında yöneticilik yaptı. Bu süre içinde Hollanda’da Uluslararası Hidrolik Enstitüsü’nde 1 yıl lisans sonrası, ABD’de ise 3 aylık uygulama eğitimleri aldı. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde Su Politikaları alanında Yüksek Lisans çalışmasını tamamladı. Bu arada Ankara Üniversitesi ATAUM’da AB Uzmanlığı ve Uluslararası İlişkiler Uzmanlık diploma eğitimlerini de tamamladı. Yıldız DSİ’de çalıştığı süre boyunca üniversitelerde de ders verdi.
Su ve Toprak Yönetimi, Su Güvenliği, Su Sorunları, Orta Asya Suları, Orta Doğu Suları, Su Savaşları gibi konularda 15 adet kitabı ve çok sayıda rapor ve uluslararası dergilerde yayınlanmış makalesi var. TEMA Bilim Kurulu üyesi olan Yıldız, Uluslararası Su Yönetimi ve Diplomasisi dergisinin editörlüğünü yapıyor ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün Uluslararası Su Kaynakları Bölümü’nde Su Politikaları dersi veriyor.