Düşük faiz politikası ne getirdi, ne götürdü?

Yukarıdaki analiz hükümet kanadında düşük faiz politikalarının gerekçelendirilmesi konusunda ciddi bir kafa karışıklığına işaret ediyor. Peki bu politikalarla hedeflenen nihai amaca ulaşılabiliyor mu?

Faiz indirimlerini “düşük TL ile enflasyon pahasına büyüme” tercihi ile açıklayan Türkiye, bir yandan rezerv satışları ile TL’deki değer kaybını sınırlarken diğer yandan kredi arzına makro ihtiyati tedbirler ile sınırlama getirerek ne büyümeyi destekleyebilen ne de enflasyon beklentilerini düşürebilen garip bir uygulamaya geçti.

Tüm bu çabalar “Ne götürdü ve ne getirdi?” diye sormakta fayda var.

Sene başından bu yana manşet enflasyon yaklaşık 20 puan arttı. Enflasyonun gelir dağılımını bozması ile iş gücü ödemelerinin gelirden aldığı pay yüzde 26’ya düştü.

2022 yılı içinde TCMB’nin kurdaki değer kaybını engelleyebilmek için rezervlerden 100 milyar dolara yakın döviz sattığı hesaplanıyor.

Bankacılık sistemi uygulamaya konulan makro ihtiyati önlemlerle ciddi riskler almak ve aracılık faaliyetlerini asgariye indirmek durumunda kaldı.

Tüm bunlar götürüler. Peki getiriler ne oldu?

2022’nin üçüncü çeyreğinde Türkiye ekonomisi yıllık olarak yüzde 3,9 büyüdü.

İşsizlik oranı ise sadece yüzde 1 azalarak yüzde 10’a düştü.

Tablo oldukça net. Fed Başkanı Jerome Powell’ın Jackson Hole toplantılarında söylediği gibi fiyat istikrarının olmadığı bir ekonomiden kimseye hayır gelmiyor.