Devlet Bahçeli: Biz Meclis’te terörist istemiyoruz
* Devlet Bahçeli TBMM’de imzalanan teröre karşı ortak bildiri için “CHP metnin neresini beğenmedi? DEM’in peşinde yuvarlanıyor. CHP, DEM Parti kadar güvenlik tehdidi. CHP işgal edilmiştir, Türkiye düşmanlarının eline geçmiştir” dedi.
* MHP lideri “TBMM’de terörist istemiyoruz” diyerek 4 öneride bulundu.
UHA / İnternational News Agency
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin meclisteki grup toplantısında, 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesinden dolayı grup toplantılarına ara verdiklerini hatırlattı.
Devlet Bahçeli, 2023 yılının son grup toplantısı münasebetiyle bir araya geldiklerini belirterek, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi üzerindeki görüşmeler tamamlanmış ve yapılan oylamaların hitamında bu teklifler kabul edilerek kanunlaştığını, Devletimize ve milletimize hayırlı olsun dileğinde bulundu.
Bütçenin ekonomik ve mali özellikleri kadar siyasi ve hukuki yönlerinin de bulunduğunu söyleyen Bahçeli, “Devletin belli bir dönemde yapacağı harcamaları, toplayacağı gelirleri, hedeflenen sosyal ve ekonomik politikaların muhtevasını gösteren bütçenin bir bütün halinde değerlendirilmesi lazımdır ve geride kalan çalışma takvimi içinde bu yapılmıştır” dedi.
Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütçenin onay ve denetimiyle; hukuki demokratik ve milli egemenliğe dayalı haklarını doğrudan doğruya kullandığını, Bütçenin özü ve esası itibariyle bir kaynak tahsis meselesi olduğunu ve bunun da doğal olarak siyasal bir tercihe dayandığını ifade etti.
“2024 yılı bütçesi milletimizin sosyal ve ekonomik beklentilerini karşılama hususunda ümit verirken, Türkiye’nin yüksek hedeflerini de sahiplenmiş ve aynen ihtiva etmiştir” diyen Bahçeli, “Milliyetçi Hareket Partisi olarak memnuniyetle ve gönül huzuruyla 2024 yılı bütçesine evet oyu verdik ve arkasında durduk” dedi.
Devlet Bahçeli, “Bu kapsamda 11 Aralık 2023 tarihinden itibaren biteviye devam eden Genel Kurul çalışmalarında göstermiş olduğunuz ilkeli ve insicamlı tutumunuzdan, partimizin ve Cumhur İttifakı’nın duruşuna münasip ve müzahir siyasi tavrınızdan dolayı alayınızı kutluyorum” şeklinde konuştu.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:
“14 gün boyunca ahlaki ve milli temele dayalı görüş paylaşan, -Ülkemizin ve milletimizin özlemlerine bihakkın tercüman olan, -Sorumlu, samimi ve sağduyulu üslubuna milli hassasiyetlerle derinlik katan, -Siyasi ve ekonomik müzakerelere zenginlik kazandıran, -Yalandan, riyadan, çarpıtmadan, iftiradan, asılsız ve akıl yoksunu iddialardan mutlak surette kaçınan, -Demokratik nezaketini muhafaza ederek destekleyici, yapıcı, katkı sağlayıcı müdahale ve mücadelesini ya kürsüden ya da oturduğu yerden ispat ve ibrasını yapan, -Bütçe görüşmelerini intikam ve ihanet seansı veya kısa metrajlı hezeyan gösterisi haline getirmekten titizlikle sakınan, -Kavga, kargaşa ve kriz çıkarmak için fırsat kollayan çarpık ve çürük siyaset temsilcilerine prim vermeyen, -Türk ve Türkiye Yüzyılının ilk bütçesinin; hazırlık safhasından kabul aşamasına varıncaya kadar fevkalade duyarlılık gösteren, -Bu kapsamda emek ve mesai harcayan Sayın Cumhurbaşkanımız ve Kabinesi başta olmak üzere, -Her milletvekilimize, her bürokratımıza, Gazi Meclisi’mizin her düzeydeki personeline siz değerli arkadaşlarımla birlikte tebrik ve teşekkürlerimi bahusus iletiyorum.”
Kurtuluş Savaşının, dünya tarihinde enflasyonun dizginlenerek başarıldığı belki de tek savaş olduğunu hatırlatan Bahçeli, “En buhranlı günlerde karaborsacılarla dişe diş mücadele edilmiş, fırsatçılara, stokçulara, vurgunculara göz açtırılmamıştı. Dikkatinizi çekiyorum ki, 1923 yılında 1 dolar 1,67 liraydı. Türkiye ekonomisi 1923’ten 1939’a kadar her yıl ortalama yüzde 8 büyümüş, milli gelir 20 kat artmıştı” dedi.
Devlet Bahçeli, Milli Mücadele yıllarında bir yanda müstevlilerle diğer yanda sosyal ve ekonomik mahrumiyetlerle kıran kırana mücadele eden milliyetçi kahramanların umutlarını hiçbir zaman kaybetmemişler, millete güven ve sadakat istikametinden hiçbir şartta ayrılmadıklarını dile getirdi.
Bahçeli, “Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünün ivme, ilham ve iradesiyle maruz kaldığımız ekonomik sorunların üstesinden kademe kademe geleceğimize; Fiyat istikrarının tesisiyle beraber milletimizin hak ettiği refah, huzur ve ekonomik rahatlamaya kısa süre içinde ulaşılacağına canı gönülden inanıyorum. Biz bu haklı mücadelede her türlü fedakârlığı göstermeye mecbur ve mükellefiz ” dedi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:
“Ne kadar geriye bakarsak o kadar uzağı görürüz. Tarihi bir vakanın telaffuzu ile bugünün şifrelerini çözmenin elbette mümkün olacağı kanaatindeyim. Şöyle ki; Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’da bulunduğu sırada, İngiliz işgal kuvvetlerini temsilen bir Albay da oradaydı. Bu şahıs Lord Curzon’un yeğeniydi. Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret etmiş, bu ziyaretinde küstahça ifadeler kullanmıştı.
“Eğer” demişti, “Erzurum Kongresi’ni toplamaktan vazgeçmezseniz, kuvvet kullanarak dağıtılmasına mecbur kalırız” cümleleriyle tehdit savurmuştu.
Bu husumetle perçinli kaba ve yaralayıcı sözlere Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği cevap net, okkalı ve ödünsüzdü:
“Kongre toplamak için ne hükümetinizden ne de sizden müsaade istemedik ki, böyle bir müsaade bahis mevzusu olsun.”
Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa ayağa kalkmış ve İngiliz Albaya kapıyı göstererek, “Mülakatımız bitmiştir” çıkışıyla haddini bildirmişti.
İngiliz tehdidinden 24 saat sonra Trabzon’da bir cephanelik havaya uçmuş, 38 kişi hayatını kaybetmişti.
Trabzon’da hasar görmeyen bina hemen hemen kalmamıştı.
Bu sabotajı İngilizler organize etmiş, Erzurum’un cevabını Trabzon’da vermişlerdi.
Hem kongrenin toplanmasının önüne geçmeye çalışmışlar, hem de cephaneliğin Kuvayı Milliye’nin kontrolüne geçmesini engellemeyi amaçlamışlardı.
Musul sorunu tartışılırken teröristbaşı Hınıslı Said’in isyan girişimi boşuna değildi.
Terörist Rıza’nın Dersim kalkışması sömürgecilerin Türkiye ve mücavir bölgeler üzerindeki sinsi hesap ve senaryolarından kesinlikle bağımsız değildi.
Neden sonuç ilişkisine dayanan, adeta girift bir bilmeceyi andıran, her cihetten birbiriyle ilişkisi bulunan bu tarihi hadiselerin benzerlerine bugün de şahit olmuyor muyuz?
Türkiye’nin artan cazibesine, güçlenen imajına, günden güne büyüyen itibarına, kabuğunu günbegün çatlatmasına, istikrarlı yönetim hayatına gölge düşürmek için en başta terör kartını tedavüle sokmuyorlar mı?
Gazze’de süren soykırıma haklı itirazımız, uluslararası meselelere karşı onurlu itilamız, ABD’den AB’ye kadar milli tezlerimizi başkent Ankara vizyonuna, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine muvafık şekilde ileri sürmemiz küresel hasım çevrelerini ürkütmüyor mu?
Rahatsızlık uyandırmıyor mu? Aleyhimize cephe almalarına sebep olmuyor mu?
Bu nedenle iç ve dış husumet cephesi kolektif bir eylem planı tertibiyle eli ve vicdanı kana bulanmış kiralık tetikçilerini üzerimize salmaktadır.
22 Aralık ve 23 Aralık’ta 12 kahraman evladımızın şehit olması; İsrail’den ABD’ye, bazı Ortadoğu ülkelerinden Avrupa ülkelerine kadar müştereken kurulan saldırı ve suikast düzeneğinin harekete geçirilmesinin kahredici sonucudur.
Mülevves niyet ve hedeflerin farkındayız.
Tetiği çeken PKK’lı teröristtir; ancak silahı temin eden, mermiyi veren, hedefi gösteren, eylem zamanını belirleyen, taktik ve stratejik hedefleri tayin eden güçler de terörü ve terörizmi himaye eden alçaklardır.
Türkiye’nin hızını yavaşlatmak, yeni yüzyıl heyecanını azaltmak, milli birlik ve kardeşliğimizi yaralamak için menfur bir operasyon devrededir.
Bu operasyonda CHP’nin DEM’lenmesi amaçlanmıştır.
Bu operasyonda sözde aydınlar, satılmış gazeteciler, kimliksiz ve vatansız sivil toplum kuruluşları eşgüdüm halinde atın arabaya koşulduğu gibi koşulmuşlardır.
Ne zaman Türkiye başını kaldırsa, bir adım öne çıksa, adından bahsettirse, sözü geçen bir ülke olsa çok geçmeden farklı kaynaklardan doğsa da aynı gayeye hizmet eden musibetlerle karşılaşıyoruz.
Ne zaman küresel zeminde hakkın ve haklının yanında durup zalime ve zulme hayır desek yumuşak karnımızdan darbe alıyoruz.
Ne zaman yürümeyi bırakıp koşalım diyoruz, gelin görün ki, karanlık oyunlarla, alçak operasyonlarla, hain organizasyonlarla engellenmek, durdurulmak, oyalanmak, daha korkuncu boğulmak isteniyoruz.
Son günlerdeki tartışmalara baktığımızda, aslında hepsinin devletimizin hükümranlık haklarını tahrip, milletimizin de sinir uçlarını tahriş eden provokasyonlar olduğunu görmek mümkündür.
Her yerden üstümüze geliyorlar.
Her iğrenç yolu deniyorlar.
Gözümüzün içine baka baka ihanetin fermanını okuyorlar.
Göstere göstere terörizme güzelleme yapıyorlar.
Dişimizi sıkıyoruz, ya sabır diyoruz, herhangi bir çılgınlığa, herhangi bir taşkın müdahaleye tevessül etmeyelim istiyoruz.
Ne var ki estirilen tahrik kampanyası sağduyulu ve soğukkanlı duruşumuzu gittikçe sarsıyor.
Hınıslı Said isimli bir haine yapılan övgülerden tutun da bütçe görüşmeleri sürecinde Gazi Meclis’in manevi ruhunu ve tarihi dokusunu hırpalayan, milletimizin haysiyet ve onurunu zedeleyen bölücü mesajlara, terör diline kadar duyulmadık, görülmedik, yaşanmadık hiçbir şey kalmamıştır.
Öncelikle ve özellikle şunu ifade etmeliyim ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisi teröristlerin, bölücülerin aklanma, paklanma, barınma, sığınma ve meydan okuma mekânı değildir, aksine hizmet eden kim varsa hasmımızdır, vatan hainidir.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin açık tavrı ve çağrısı şudur:
“Mehmetlerimize kurşun sıkan, yavrularımızı yetim bırakan, kanımızı döküp canımızı alan teröristlere hangi milletvekili hoşgörüyle ve muhabbetle yaklaşıyorsa suçludur, tarih ve millet önünde hesap vermekten kurtulamayacaktır.
Biz Türkiye Büyük Millet Meclis’inde terörist istemiyoruz, düşman istemiyoruz, katil istemiyoruz, canilerin sırtını sıvazlayan namertleri asla istemiyoruz.
PKK lehine gözetleme kulesi işlevi gören, Türk bayrağını hazmedemeyen, İstiklal Marşımızı söylemeyen, Milli ve manevi ortak değerlerimizi kabullenmeyen, Millet mevhumunu benimsemeyen, Sözde Kürdistan havariliğinden vazgeçmeyen, Türkçe’ye rakip dil çıkarmak için her fırsatı ganimet bilen, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne düşman kesilen sözde parti veya partilerin Cumhuriyet’i kuran TBMM’de bulunması, hazine yardımı ve maaş almaları rezalettir, melanettir, cinayettir, zillettir, milletimize karşı en aşağılayıcı muamelemedir. Böylesi bir haksızlık ve hukuksuzluk dünyanın hangi ülkesinde görülmektedir?”
Gelişmeler karşısında ilk önerim, 57 DEM milletvekilinin maaşının ve bu terör yuvasına ödenecek Hazine yardımının derhal kesilerek terörle mücadeleye ve şehit ailelerine aktarılmasıdır.
İkinci önerim, teröre yardım ve yataklık yapan, somut delillerle suçu sabit görülen sözde milletvekillerinin görüşülmeyi bekleyen dokunulmazlık dosyalarının karara bağlanarak bu haşaratların acilen mahkemeye çıkarılmasıdır.
Üçüncü önerim, yeni anayasa sürecinde, Anayasa Mahkemesi statüsünün, üye yapısının, yargılama usullerinin radikal şekilde ele alınarak yeniden yapılandırılması ya da bu mahkemenin kapatılmasıdır.
Dördüncü önerim de, TBMM Genel Kurulu’nda anlam ve ahlaki bağlayıcılığını temelden kaybeden kürsü dokunulmazlığı sınırlarının yeni baştan çizilmesidir. (TBMM)