Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti İnsan Hakları Başkanlığınca parti genel merkezinde düzenlenen İnsan Hakları Eğitim Programı’nda konuştu.
“İsrail karşısında süt dökmüş kediye dönüyorlar”
Gazze bize küresel sistemin sadece adaletsizliğini değil, aynı zamanda iki yüzlülüğünü de gösterdi. Her şey gözlerimizin önünde yaşandı ve yaşanıyor. Bakınız, gazeteciler katledildi. Uluslararası basın kuruluşları ses çıkarmadı. Medya organlarının ofisleri basıldı. Batı demokrasilerinde demokrasi gelmedi. Çocuklar, kadınlar, daha ağzı süt kokan bebekler öldürüldü. İnsan hak ve hürriyetlerinden dem vuranlardan kayda değer hiçbir itiraz yükselmedi. Gezi olayları sırasında İstanbul’a kamp kurup 24 saat canlı yapanlar 10 aydır Gazze’de üç maymunu oynuyorlar. Hendek teröründe şehir eşkıyalarını kurtarmak için çırpınanlar 10 aydır Gazzeli mazlumlar için kıllarını dahi kıpırdatmıyor.
Mesele Türkiye olunca aslan kesilen ne kadar batılı kurum ve kuruluş varsa İsrail karşısında süt dökmüş kediye dönüyorlar. Meselenin daha vahim tarafı bu kurum ve şirketlerin Filistin konusundaki tavrının kayıtsızlığı dahil mumla aratmasıdır. Açıkça katliam destekçiliği yapmaya başladılar.
“Sosyal medya şirketleri gemi azıya çekti, adeta militanlaştılar”
Öyle ki İsrail vahşetini gizlemek ve Filistin halkının sesini kısmak için her yola başvuruyorlar. Bilhassa sosyal medya şirketleri gemi azıya çekti, adeta militanlaştılar. İsrail’i eleştiren basit bir cümleye bile hemen sansür bile uygulamayı kendileri için görev addediyorlar. Filistinli şehitlerin fotoğraflarına bile tahammül edemeyip anında yasaklayan, bunu da özgürlük olarak pazarlayan bir dijital faşizmle karşı karşıyayız.
İsmail Haniye’nin şehadeti, bize düşünce ve ifade hürriyetinin sınırlarını, batılı ülkelerde İsrail’in kaprislerinin belirlediğini çok net göstermiştir. Her türlü ahlaksızlığı, fuhşiyatı ve terör örgütü destekçiliğini, özgürlük parantezine alıp teşvik eden bu şirketler, Filistin halkının şanlı direnişine ve kahraman evlatlarına sanal alemde açıkça savaş açmıştır.
“Mafya gibi davrandıklarına bizzat şahit oluyoruz”
Gelinen noktada sosyal medya şirketlerinin çıkarlarına dokunan her hususta mafya gibi davrandıklarına bizzat şahit oluyoruz.
Şimdi değerli kardeşlerim, sosyal medya platformlarının bu tavrına esasen yeni tanıklık etmiyoruz. Daha önce Türkiye ile ilgili meselelerde aynı çifte standarda defalarca maruz kaldık. Halen de maruz kalıyoruz. Uyarılarımıza rağmen, FETÖ’den PKK’sına kadar, tüm terör örgütleri, bu mecralarda istedikleri gibi at koşturuyorlar. Yine bu platformlarda, ülkemizin ortak değerlerine, milletimizin inancına, mukaddesatına, alenen hakaret ediyorlar. Suç ve terör şebekeleri, bu mecralarda, istedikleri propagandayı yapıyorlar. Yalan, provokasyon ve kışkırtma, bu platformların en belirgin özelliği haline geldi.
İtibar suikastları sebebiyle şimdiye kadar binlerce insanın hayatı karardı. Nice vatandaşımız mağdur oldu. Ama bu şirketler ellerinde her türlü imkan olduğu halde, mağduriyetlerin önünü kesecek etkili hiçbir adım atmadı. Bu konudaki isteksizlikleri maalesef halen devam ediyor. Amerika ve Avrupa’daki kurallara uyma noktasında gösterdikleri özeni, mesele Türkiye olunca, vatandaşlarımızın mağduriyeti olunca, bizdeki katalog suçlarla mücadelede olunca, bilinçli bir şekilde maalesef esirgiyorlar.
Bu husustaki rahatsızlığımızı daha önce pek çok kez dile getirdik. İlgili kurumumuz vasıtasıyla diyalog hattı da kurmaya çalıştık. Ancak arzu edilen iş birliğini henüz tam manasıyla tesis edemedik.
“Türkiye’yi batılılara şikayet sırasına giriyorlar”
Kardeşlerim, burada şirketlerin tavrı kadar rahatsız edici bir diğer durum, ülkemizdeki muhalefetin kaypak tutumudur. Bakınız Türkiye, egemenlik hakları çerçevesinde bir adım atıyor, bir tedbir uyguluyor. Ancak şirketlerden önce meselenin önüne arkasına bakmadan, acaba biz bundan nasıl menfaat sağlarız diyen muhalefet partileri, hemen ayağa kalkıyor. Sosyal medya platformlarının rezilliklerini bir kez olsun eleştirmeyenler, bu platformların sanal alemde estirdikleri faşizme bir çift laf etmeyenler bakıyorsunuz nefes nefese klavyeye ve ekran başına geçip, sosyal medya hesaplarından Türkiye’yi batılılara şikayet sırasına giriyorlar.
Bu platformların ayyuka çıkan sansürcülüğü, bütün bunlar karşısında kâğıttan kaplana dönüşenler, ülkemizi tenkit etme hususunda hemen aslan kesiliyorlar. Kimse kusura bakmasın ama özgürlükleri savunmak böyle olmaz. Bunun adı ifade hürriyetine sahip çıkmak da değildir. Rahmetli Malik El Şahbaz’ın tarifiyle, bunun adı ev zenciliğidir. Batıdan çok batıcı, İsrail’den çok İsrailci, ezik olduğu kadar fırsatçı da olan bu ev zencilerinin hayattaki tek varlık gayesi sahiplerine şirinlik yapmaktır.
Bizim bunlarla işimiz yok. Bugüne kadar ev zencilerini muhatap kabul etmedik, onlara sadece acıyarak baktık. Mücadelemizi onların efendilerine karşı yürüttük. Bugün de kuklalarla vakit harcamıyor, asıl onları oynatan kuklacılara odaklanıyoruz. Son haftalarda şunu bir kez daha gördük. Sosyal medya şirketleri bu alandaki tekel konumlarını dünyada hak ve özgürlükleri desteklemek için değil, bilakis siyaset ve toplum mühendisliği projelerini hayata geçirmek için kullanmaktadır.
“Bugüne kadar da bu tür yollara tevessül etmedik”
Sosyal medya platformlarının demokrasi ve toplumsal barış için arz ettiği tehlikelere işaret etmek asla sansürcülük değildir. Asıl sansürcülük bunlara gözlerini kapamak, şahsi menfaati uğruna bunlara ses çıkarmamaktır. Biz böyle tutarsızlığın içinde yer almayacağız. Tabii burada şunun da altını özellikle çizmek istiyorum. Hükümet olarak bizim kimsenin özgürlüğüyle, ifade hürriyetiyle, işiyle, aşıyla, ticaretiyle, hayat tarzıyla herhangi bir sorunumuz yok.
Bugüne kadar da bu tür yollara tevessül etmedik. Ne yaptıysak daima hukuk ve demokrasi zemininde yaptık. Şimdi de amacımız, anayasamızın verdiği imkanlar dahilinde, insanımızın hakkını korumaktır. Türkiye’nin haklı talepleri karşılanır, hassasiyetlerine saygı gösterilirse, mesele zaten kendiliğinden hal yoluna girecektir.
“Korku duvarlarını yıktık, vesayeti gerilettik, milli iradeyi güçlendirdik”
AK Parti’nin siyaset felsefesi, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” prensibi üzerine inşa edilmiştir. Devletin görevi, vatandaşlarına onurlu, müreffeh, huzurlu, temel hak ve hürriyetlerini serbestçe kullanabildiği bir düzen tesis edebilmektir. Bu anlayışla geride bıraktığımız 22 yılda devletin milletine karşı görevlerini en iyi şekilde yerine getirebilmesi için gerçekten çok çaba harcadık. Eğitim hakkı, yaşam hakkı, din ve vicdan hürriyeti gibi alanlarda bundan 22 yıl önce hayal dahi edilemeyen seviyelere geldik.
Korku duvarlarını yıktık, vesayeti gerilettik, milli iradeyi güçlendirdik. Eşit vatandaşlık temelinde devlet-birey ilişkisini yeniden düzenledik. Klavyeler, kelimeler, harfler, düşünceler üzerindeki kısıtlamaları, bir daha geri gelmemek üzere biz kaldırdık. Hiç kimseyi dışlamadan, kimseyi ötekileştirmeden, 85 milyonun her bir ferdini aynı samimiyetle bağrımıza bastık.
“Türkiye, hak ve özgürlükler alanında tartışmasız bir şekilde çağ atlamıştır”
22 yıl öncesinin Türkiye’sini hatırlayanlar, ülkemizin bugünkü konumunu gayet iyi takdir etmektedir. Şunu burada büyük bir gururla söylemek isterim. Türkiye, hak ve özgürlükler alanında tartışmasız bir şekilde çağ atlamıştır. Tarihin en büyük reform hamlelerini, bizim dönemimizde gerçekleştirmiştir. Ancak bunun yeterli olmadığının farkındayız. Hayatın değişim dinamiklerine göre talepler ve ihtiyaçlar farklılaşıyor. Vatandaşlarımızın bizden ve devletinden beklentileri de çeşitleniyor. Yeni Türkiye’nin ihtiyaçları çerçevesinde, yeni reform paketlerini devreye alarak inşallah bunları karşılamaya çalışacağız.
Bugünkü eğitim programımız hem hafıza tazelememize hem de yeni hedefler tespit etmemize yardımcı olacaktır. İnsan Hakları Başkanlığımızın hazırladığı kitap çalışmalarının da AK Parti hükümetlerinin örnek insan hakları karnesini ortaya koyacağına inanıyorum. AK Parti olarak, toplumun her kesiminden bireylerin, bu eğitim programına katılımını önemsiyoruz. Toplumun tüm katmanlarına hitap eden eğitim programımızı, daha müreffeh bir Türkiye yolunda atılmış, kıymetli bir adım olarak görüyorum. Rabbim, yar ve yardımcımız olsun diyorum.
Programın hazırlanmasında emeği geçen AK Parti İnsan Hakları Başkanlığımız başta olmak üzere herkese teşekkür ediyorum. Programımızın verimli geçmesini ümit ediyor, insan hakları konusundaki çalışmalarımızın devam edeceğini ve bu önemli konunun her zaman gündemimizde yer alacağını, burada tekraren vurgulamak istiyorum. Sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyor, Allah’a emanet ediyorum. Kalın sağlıcakla.”