ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
10:32 Doğal akışı değiştirilen ‘Dilkaya Deltası’ yok oluyor
09:35 Uludağ İhracatçı Birlikleri’nin (UİB) Kasım’da yüzde 3,19 ’luk artışla 3,3 milyar dolarlık ihracat…
09:19 Pençe operasyonlarıyla 2 bin 202 bölücü terör örgütü etkisiz hale getirildi
08:58 “Xodus” Elon Musk’ı Yıpratabilir mi?
08:43 Kriter’in Aralık Sayısı Çıktı: Trump 2.0 | Dünyayı Ne Bekliyor?
08:23 Güvenli altyapı ve kesintisiz hizmetin adresi: Simpra
07:05 Türkiye’nin Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip Özmen ve kızı Neslihan Özmen’in katili Monte Melkonian’ın ‘Asala’ terörist kimliği…
07:02 Barikatlı Siyasi Eylemin Kime Ne Faydası Var?
06:31 Uluslararası Hukuk Açısından Kudüs’ün Statüsü
06:09 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “Savunma sanayiinde dönüşüm devrim niteliğinde”
06:03 Turgut Özal Vakfı Başkan Vekili Semih Narlı, “Kürt sorununun çözümüne yönelik atılan tüm adımları destekiyoruz”
00:46 Suriye ve Irak’ın kuzeyinde 12 terörist etkisiz hale getirildi
00:32 Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Temiz su kaynaklarına erişim beka meselesidir”
00:28 Nesin Vakfı İyilik Peşinde Koşuyor!
00:22 İletişim Başkanı Altun’dan “3 Aralık Dünya Engelliler Günü” mesajı
00:14 Bakan Fidan’dan NATO’da diplomasi trafiği
00:09 5 soruda Suriye’de yaşanan gelişmeler
00:07 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile görüştü
00:04 Kocaeli Kartepe Belediyesi’nden çocuklara tiyatro gösterisi
19:32 Nizip Ticaret Odası Heyeti, Bakü Büyükelçiliği’ni Ziyaret Etti
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Covid-19: Dört aşı efsanesinin doğruluk kontrolü

Covid-19: Dört aşı efsanesinin doğruluk kontrolü
16 Mayıs 2021
1.154
A+
A-

UHA HABER / mRNA aşıları DNA’yı bozuyor mu? Aşı kısırlığa mı neden oluyor? Aşı aceleye mi getirildi? Hastalığı geçirmek daha mı fazla koruyor? DW teyit ekibi, Covid-19 aşıları ile ilgili iddiaların doğru olup olmadığını araştırdı.

Aşılarının etkinliği ve yan etkileri hakkında sürekli olarak yeni haberlere rastlıyoruz. Ancak hem son araştırmaları takip edebilmek hem de bu araştırmaları anlamlandırabilmek, bilim insanı olmayanlar için oldukça zor. Bu da yanlış bilgilerin internet ortamında yayılmasına olanak sağlıyor. DW teyit ekibi, koronavirüs aşılarıyla ilgili en çok konuşulan dört mite ışık tuttu.

mRNA aşıları insan DNA’sını bozuyor mu?

Bu iddia doğru değil. Hücre genetiğine ilişkin kısaltma terimler olarak bilinen DNA ve RNA, sık sık karıştılsa da aslında birbirinden çok farklı. DNA, vücudumuzun çeşitli özelliklerini belirleyen genetik planı içerir. SARS-CoV-2 gibi virüsler, genetik materyallerini depolayan RNA’lara sahiptir. RNA, insan vücudunda da bulunur ve protein sentezinde rol oynar. Virüsler, insan hücrelerinde çoğalmak için bu protein sentezi mekanizmadan yararlanır. Bunun yanı sıra insan vücudu, virüslerle antikor ve T hücreleri üreterek protein artışlarıyla savaşır.

DNS DNA Illustration Molekül

RNA aşıları, SARS-CoV-2 virüsünün yalnızca bir elementini, yani virüslerle savaşan başak proteinleri üretme planı içeren mesajcı RNA’yı insan vücuduna enjekte eder. İnsan bağışıklık sistemi aşıyla harekete geçerek patojene karşı antikorlar oluşturur. Ancak hiçbir insan veya virüs RNA’sı hücre çekirdeğine giremez. Bu da genetik materyalimizle, yani DNA’mızla temas etmediği anlamına gelir. Hücreler, amacına hizmet ettikten sonra RNA’yı parçalar.

Aralık 2020’de yayınlanan bilimsel bir çalışmada, SARS-CoV-2 virüsünden elde edilen genetik materyalin, RNA’yı DNA’ya kopyalayan ve hücre çekirdeğine girebilen bir enzim olan, ters transkriptaz yoluyla insan DNA’sında değişikliğe neden olabileceği iddia edildi. Ancak söz konusu çalışma henüz hakem incelemesine tabi tutulmadı ve hararetli bir şekilde tartışılıyor.

Ters transkriptazı keşfetmedeki rolü sebebiyle Nobel Ödülü kazanan Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden Virolog David Baltimore, saygın bilim dergisi Science’a araştırmanın çok sayıda ilginç soruyu gündeme getirdiğini, ancak araştırmanın sadece SARS-CoV-2’nin parçalarının entegre edilebileceğini gösterdiğini, ancak bunun bulaşıcı materyal oluşturmadığını söylüyor. Baltimore, “Bu, büyük olasılıkla biyolojik bir çıkmaz” diyor.

Peki mRna aşısı için de aynısı durum söz konusu olabilir mi? Bonn Üniversitesi Doğa ve Tıp Bilimleri Enstitüsü’nün (LIMES) Başkanı Waldemar Kolanus, bulguların aşı ile ilgili ilişkilendirilmesine şüpheyle yaklaşıyor. DW’ye verdiği demeçte, hücrelerin hemen parçalanmasını önlemek için, mRNA’nın yapısının aşılar için kasıtlı olarak değiştirildiğini söyleyen Kolanus, aşıların “Büyük olasılıkla tersine transkripsiyon yapmayacağı” görüşünde ve bu sebeple, mRNA aşılarının bu tür süreçler açısından gerçek virüs genomlarından çok daha güvenli olduğunu söylüyor.

Aşılar kadınlarda kısırlığa mı neden oluyor?

Bu iddianın kaynağı, plasentadaki bir proteinin virüsteki başak proteinleri ile benzerlik göstermesine dayanıyor. SARS-CoV-2 aşılamalarında üretilen antikorların yalnızca virüs başak proteinlerine değil, aynı zamanda plasenta gelişiminde rol oynayan bir protein olan Syncytin-1’e de bağlandığı iddia edildi. Bazıları aşıların bu proteini etkisiz hale getirdiğini ve dolayısıyla kısırlığa neden olduğunu iddia ediyor. Ancak bu iddia da doğru değil.

Almanya’daki Jena Üniversitesi’nin Plasenta Laboratuvarı’ndan Udo Markert, DW’ye “Genel olarak bakacak olursak, bu teorinin doğru olamayacağına dair çok sayıda neden var” yorumunu yaptı. İlk nedenin, her iki proteinin de çok az ortak noktası olması olduğunu söyleyen Markert’e göre iki protein sadece yüzde 0,75 özdeş. Markert bunun çok az olduğunun altını çiziyor. Geçmişte de multipl skleroza hastalığına (MS) karşı geliştirilen bir ilaç, bu potansiyel tehlike için incelendi. Söz konusu proteinin, Syncytin-1 ile yüzde 81 benzerlik taşıdığı bulundu. Bu yakın benzerliğe rağmen, kayda değer bir yan etki görülmedi.

Deutschland Corona-Pandemie Impfkampagne | Frankfurt am Main

Udo Markert, virüsün kendisinin, bu teorinin doğru olamamasının bir başka nedeni olduğunu söylüyor. Bir enfeksiyondan sonra, “kadınların aşılamaya oranla çok daha fazla miktarda proteine ​​maruz kaldığını” dile getiren Markert’e göre kısırlık teorisi doğru bile olsa Covid-19 hastalığı, kadınların doğurganlığı için herhangi bir aşıdan daha büyük bir risk. Markert ayrıca, 2003-2004 SARS salgını sırasında, hastalığa yakalanan kadınların da kısırlık belirtisi göstermediğine dikkat çekiyor. Sonuçta SARS virüsündeki başak proteini, SARS-CoV-2’de bulunan protein ile ​​büyük benzerlik gösteriyor.

Aşı üretimi aceleye mi getirildi?

Aşıların geliştirilmesi ve onaylanmasını sağlamanın genelde 10 ila 15 yıl, bazen daha da uzun sürdüğü biliniyor; ancak ilk SARS-CoV-2 aşılarının geliştirilip onaylanması bir yıldan az sürdü. Bu nedenle, bazı insanların bu hızından rahatsız duyması ve kuşkulanması anlaşılabilir bir durum. Ancak bu iddia yanıltıcı. Çünkü, aşıların bu kadar kısa bir süre sonra kullanıma hazır olmasının birkaç açıklaması var.

Bunlardan ilki, aşı geliştiricilerin önceden var olan bilgi birikimi üzerine bir aşı geliştirmeye çalışmaları. Aşılarda, daha önce üzerine çalışılmış ve hatta test edilmiş teknolojiler kullanılır. Araştırmacılar, zaten SARS ve MERS (2012) patojenleri üzerine yapıplan çalışmalardan, koronavirüsler hakkında çok şey biliyorlardı. Aşılar da bu bağlamlarda geliştirildi. İkinci bir neden de dünya çapında SARS-CoV-2 aşılarının geliştirilmesine büyük miktarda para yatırılmış olması. Bu durum, araştırmacılara bu görevi üstlenmeleri ve normalden çok daha fazla test yapmaları için bol miktarda kaynak ve personel sağlanmasına yardımcı oldu.

Deutschland Ciovid-19 Impfstoff von BionTech

Üçüncü bir neden de birçok sürecin modernize edilmiş ve hızlandırılmış olması gerçeğinde yatıyor. AstraZeneca aşısının testlerine katılan Dr. Mark Toshner, İngiliz yayın kuruluşu BBC’ye aşı denemelerinin yıllar sürdüğünü düşünmenin yanıltıcı olduğunu söylemişti. Asıl zaman alanın, araştırma fonlarını beklemek, denekleri bulmak ve deneme yapmak, bunlar için izin almak olduğunu belirtmişti. Pandemide zaman çok önemli olduğundan, normalde arka arkaya yapılan bazı testler, eşzamanlı olarak gerçekleştirildi. Aşılar daha sonra, sıralı incelemeye tabi tutuldu.

Bu da yetkililerin test sonuçlarını gelir gelmez değerlendirdiği anlamına geliyor. Ancak bu hızlandırılmış adımlara rağmen, tüm aşılar AB’de pazar onayı için Avrupa İlaç Ajansı (EMA) tarafından sıkı bir incelemeden geçmek zorunda kaldı. Tüm bu nedenlerden dolayı, hızlandırılmış geliştirme ve tarama süreçleri, yalnızca, aşı geliştirmeye küresel bir pandeminin ortasında en yüksek önceliğin gösterildiğine işaret ediyor.

Hastalığı geçirmek aşıdan daha mı fazla koruyor?

Bu iddia yanıltıcı. SARS-CoV-2 virüsü ile enfekte olan kişilerin büyük çoğunluğu, sadece hafif semptomlar gösteriyor veya hiç semptom göstermiyor. Almanya’nın Robert Koch Enstitüsü’ne (RKI) göre, 2020 baharındaki ilk enfeksiyon dalgası sırasında, COVID-19 pozitif olanların yüzde 80’i hafif semptomlar gösterdi. Geriye kalan yüzde 20, şiddetli ve hatta son derece tehlikeli semptomlardan muzdaripti. Bununla birlikte şiddetli semptomlar geliştirme olasılığı düşük olan bireylerin, ciddi bir COVID-19 vakasına dönüşüp dönüşmeyeceğinin garantisi de yok. Genç, sağlıklı insanlar da ciddi semptomlar göstermeye ve hatta ölmeye devam ediyor.

Symbolbild I Krankenhaus I Coronavirus I Serbien

Öte yanan virüsün uzun vadeli sağlık sorunlarına da neden olduğu biliniyor. Bu sorunlar arasında genelde kronik yorgunluk ve kardiyo-vasküler sorunlar var. Uzun süren bu Covid-19 semptomları, sadece şiddetli bulgulat gösteren hastalarda değil, daha hafif geçirenlerde de ortaya çıkabiliyor.

Alman İmmünoloji Derneği Başkan Yardımcısı Reinhold Förster, DW’ye verdiği demeçte, uzun vadeli semptomların geçip geçmeyeceğinin, geçerse ne zaman geçeceğinin şu anda bilinmediğini söylüyor. Förster’e göre şu anda şu olmak yerine enfeksiyon geçirmeyi tercih etmek “büyük bir risk” almak anlamına geliyor.

Aşılar lehine bir başka argüman daha var. Bağışıklık sistemleri, aşılara gerçek enfeksiyonlardan farklı tepki veriyor. Alman kamu yayın kuruluşu NDR’ye konuşan Charite Hastanesi’nden virolog Prof. Dr. Christian Drosten, “aşıların enfeksiyona karşı daha uzun vadeli koruma sağlayabileceğini” belirtti.

Drosten, araştırmalarda, aşıların daha kalıcı ve daha yüksek miktarda antikor üretimine yol açtığınının gözlendiğini aktardı. Förster de benzer görüşte. “Esasen, önemli olan üretilen antikorların miktarı ve kalitesi” diyen Förster’e göre, antikor gelişiminde, antikorların proteinlere bağlanma ve böylece enfeksiyonları önleme eğilimleri önemli. Förster, iki doz BioNTech-Pfizer aşısı yaptıranlarda bu özellikleri gösteren antikorların gözlemlendiğini söylüyor.

 

HABER: Katja Sterzik,         Uta Steinwehr,                     Ines Eisele

***

Neden https://www.uhahaberajansi.com/?

Bağımsız bir haber ajansı olarak amacımız, insanlara hakikati ulaştırarak ülkede gerçek bir demokrasi ve özgürlük ortamının yeşermesine katkı sunmak. Bu nedenle abonelikten elde ettiğimiz geliri, daha iyi bir ajans gazeteciliğini hayata geçirmek, okurlarımızın daha nitelikli ve güvenilir bir zemin üzerinden bilgiyle buluşmasını sağlamak için kullanıyoruz. Çünkü banka hesabını şişirmek zorunda olduğumuz bir patronumuz yok; iyi ki de yok.

Bundan sonra da yolumuza aynı sorumluluk bilinciyle devam edeceğiz.

Bu yolculukta bize katılmak ve bir gün habersiz kalmamak için
Bugün  https://www.uhahaberajansi.com/’a Abone Ol.

https://www.uhahaberajansi.com/; seninle güçlü, seninle özgür!

[UHA Haber Ajansı, 16 Mayıs 2021]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.