COP27: Ne Beklendi, Ne Gerçekleşti?
Bu yıl düzenlenen COP ağırlıklı olarak ‘kayıp ve zarar’ teması üzerine odaklandı. Bu durum ağırlıklı olarak konferansın Mısır’da olmasından kaynaklıydı zira iklim değişikliğinin etkilerinin en fazla hissedildiği yerlerden biri Afrika. Bu nedenle bu yıl zirve “Afrika COP’u” olarak da anıldı.
SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Araştırmacı-Yazar Büşra Zeynep Özdemir, kaleme aldığı ‘COP27: Ne Beklendi, Ne Gerçekleşti?‘ başlıklı yazısını TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı (TÜHA)’dan Ataner YÜCE’ye değerlendirdi.
Araştırmacı-Yazar Büşra Zeynep Özdemir, her yıl düzenlenen BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı’nın 27’ncisinin 18 Kasım günü sona erdiğini belirterek, bu yılki COP’un birçok farklı açıdan önceki COP’lara kıyasla daha dikkat çekici olduğunu, ancak sonuçları itibarıyla bu dikkat çekiciliğinin pek de farklı bir etki yarattığının söylenemeyeceğine dikkat çekti.
COP27’den Beklentiler Nelerdi?
Öncelikle bu yıl düzenlenen COP ağırlıklı olarak “kayıp ve zarar” (loss and damage) teması üzerine odaklandığına vurgu yapan Büşra Zeynep Özdemir, “Bu durum ağırlıklı olarak konferansın Mısır’da olmasından kaynaklıydı zira iklim değişikliğinin etkilerinin en fazla hissedildiği yerlerden biri Afrika. Bu nedenle bu yıl zirve “Afrika COP’u” olarak da anıldı” dedi.
“Afrika ülkeleri başta olmak üzere çok sayıda az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke, küresel ısınmanın yavaşlatılması kadar beraberinde gelişen doğa olaylarının yol açtığı kayıp ve zararların giderilmesi meselesinin yeterince vurgulanmadığı kanaatindeydi” diyen Özdemir, “2021 yılında düzenlenen COP26’da da Sahraaltı Afrika ve Latin Amerika ülkelerinin liderlerinin en fazla eleştirdiği meselelerden biri buydu. Konferansın ev sahipliğini Birleşik Krallık gibi gelişmiş bir ülkenin üstlenmesinin de meselenin gündemde fazla yer almamasına neden olduğu düşünülmüştü. Nihayetinde “kayıp ve zarar” COP27’nin ana gündem maddelerinden biri oldu” şeklinde konuştu.
Araştırmacı-Yazar Büşra Zeynep Özdemir, COP27’nin bir diğer dikkat çekici özelliğinin Ukrayna Savaşı ile birlikte alevlenen küresel enerji ve gıda krizinin gölgesinde gerçekleşmesi olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:
“Bir önceki yıl düzenlenen konferans sırasında büyük ölçüde Covid-19 sonrası gelişen hızlı normalleşme kaynaklı enerji krizinden söz etmek mümkün iken henüz Rusya Ukrayna’ya savaş ilan etmemiş, kriz de günümüzde olduğu ölçüde derinleşmemişti. Böylece fosil enerji kaynaklarının kullanımının sınırlandırılmasına yönelik bazı adımlar atılabilmişti. Kömür kullanımına son vermeye yönelik hazırlanan bildiri -ki bu bildiriyi en fazla kömür kullanan ülkelerden Çin ve Hindistan imzalamamıştı- ve metan emisyonlarının sınırlandırılmasına yönelik bildiri -ki metan gazının ortaya çıkmasındaki en büyük etkenlerden biri fosil yakıt endüstrisi- bunlardan en önemlileriydi. Bu yılki konferansta bir önceki COP’a kıyasla daha somut bir adım ile karbonsuzlaşma yönünde ileri bir adım atılması hedeflenmişti. Ancak Ukrayna Savaşı beraberinde gelen Rusya yaptırımları bilindiği üzere petrol, doğal gaz ve kömürün tedarikinde önemli sorunlara yol açarken aralarında Almanya’nın da bulunduğu çok sayıda ülkenin de yeniden kömür kullanmaya yönelmesine neden oluyor. Bu durum da fosil yakıt kullanımının sınırlandırılması meselesini zorlaştırıyor”.
“Konferansın bir diğer önemli konusu da gıda kriziydi” diyen SETA Araştırmacı-Yazar Özdemir, Ukrayna Savaşı’nın küresel buğday tedarikinde ilk sıralarda yer alan Rusya ve Ukrayna’nın ihracatını olumsuz etkilemesinin yanı sıra enerji kriziyle birlikte domino etkisiyle diğer gıda kalemlerinde de ciddi bir krizin kapısını araladığını ve İklim değişikliği ile mücadelenin de odak noktalarından biri olan gıda güvenliğinin “yeşil tarım” tartışmaları eşliğinde COP27’de yerini aldığını dile getirdi.
Konferansın Sonuç Bildirisinde Ne Var?
“Kayıp ve zarar” konusu ve bunların telafisi sıklıkla konuşulmasına karşılık somut bir adım atıldığından söz etmek henüz mümkün olmadığına dikkat çeken Büşra Zeynep Özdemir, Müzakere gruplarının bir araya geldiği toplantıların hafta sonu da sürmesi beklenmekle birlikte konferansa ev sahipliği yapan Mısır’ın finansal yardım yönündeki yoğun taleplerine karşılık liderlerin yeterince kararlı bir tavır sergilemediğinin görüldüğünü ve bunun da kayıp ve zarar telafisi konusunda finansal bir mekanizma oluşturulması beklentisini boşa çıkaracağa benzediğinin altını çizdi.
Taslak sonuç bildirisine dair bir diğer önemli husus fosil enerji kaynaklarının, bilhassa kömürün, kullanımının sonlandırılmasına yönelik net bir ifade bulunmaması konusunda da SETA Araştırmacı-Yazar Büşra Zeynep Özdemir, şunları söyledi:
“İngilizcede “fossil fuel phase out” olarak anılan bu durum enerji krizinin gölgesinde gerçekleşen konferansta petrol ve doğal gaz üreticilerinin de etkisiyle “fossil fuel phase down” yani fosil yakıt kullanımını aşamalı olarak yavaşlatma şeklinde yer aldı. Dahası, Afrika ülkelerinin de aralarında yer aldığı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için doğal gazın “yeşil dönüşüme geçiş yakıtı” olarak sunulması hidrokarbon sektörüne yatırım yapılmasının önünü açıyor. AB karar alıcılarının çabalarına karşılık Rusya’nın doğal gaz arzını büyük ölçüde kıstığı Avrupa ülkelerinin ve çok sayıda gelişmekte olan ülkenin yakın gelecekte doğal gaz ve kömür kullanımına devam etme yönündeki politikalarının da bu ifadelerin bildiride yer edinmesinde etkili olduğu biliniyor”.
“Buna karşılık konferansta olumlu adımlar da atılmadı değil” diyen Özdemir, Konferansta 275 hükümet, çok uluslu şirketler, üniversiteler ve diğer sivil toplum örgütlerinin de çabalarıyla “yeşil tarım” uygulamaları için 8 milyar dolardan fazla bir kaynak ayrılması kararı alındığını hatırlattı.
Araştırmacı-Yazar Büşra Zeynep Özdemir, Küçük ölçekli çiftçilerin ve çiftliklerin iklim değişikliği ile mücadeleye uyum yönünde geliştirilmesinin yeşil tarım fonunun ana hedefi olduğunu ve bu sayede küresel ölçekte gıda güvenliğinin artırılmasının amaçlandığını belirtti.
Konferanstan Bazı Sansasyonel Olaylar
Konferans henüz başlamadan en fazla tartışılan konulardan birinin de sponsorlar meselesi olduğuna dikkat çeken Özdemir, Küresel ölçekte en fazla plastik atığına neden olan en büyük meşrubat şirketlerinden birinin Mısır Hükümetinin ev sahipliğinde gerçekleşen COP27’ye sponsor olmasının oldukça eleştirildiğini ifade etti.
Büşra Zeynep Özdemir, “Sponsorluk anlaşmalarının bizzat ev sahibi hükümetler ve şirketler arasında imzalandığı bilinirken çok sayıda uzman tarafından bu durumun “yeşil aklama”nın önünü açabileceği endişeleri dile getirilmişti. Özünde çevre sorunları saikiyle hareket etmeyen bu tarz şirketlerin çevreci gibi görünerek imaj tazelemesinin aldatıcı olduğu vurgulanırken bu durumun desteklenmesinin özünde baskı unsuruna dönüştürülebileceği ve çevresel endişelerin dikkate alınmasına vesile olabileceği de yapılan yorumlar arasında yer alıyor” dedi.
SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Araştırmacı-Yazar Büşra Zeynep Özdemir, son olarak da COP27’nin Mısır Hükümetine yönelik eleştiri ve protestolara da sahne olduğunu vurgulamak gerektiğini, uzun bir aradan sonra BM çatısı altında düzenlenen İDÇS Taraflar Konferansı’nın demokratik değerler açısından ciddi ölçüde eleştirilen bir ülkede yapılmasının protestoları da kaçınılmaz bir şekilde beraberinde getirdiğini belirtti.
Büşra Zeynep Özdemir, henüz konferansın başında Mısır hükümeti tarafından zirveye yönelik geliştirilen cep telefonu yazılımının casusluk faaliyetleri amacıyla kullanılabileceği endişesinin İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından dile getirildiğini belirterek, bu durumun bilhassa Batılı hükümetlerce yazılımın kullanılmaması yönünde uyarılara neden olduğunu aktardı.
Çok sayıda kişisel verinin gerekli kılındığı uygulamanın dilendiği takdirde kolaylıkla kötü amaçlara hizmet edebileceği belirtilirken Mısırlı yetkililer bu iddiaları yalanladığını dile getiren SETA Araştırmacı-Yazar Büşra Zeynep Özdemir, ancak olumsuzlukların bununla da sınırlı kalmadığını ifade etti.
Büşra Zeynep Özdemir, Zirvenin liderler için olan bölümünün kapanış oturumunda ev sahibi Mısır devlet başkanı El-Sisi’nin konuşması sırasında salondaki aktivistler ve STK temsilcileri tarafından sloganlarla karşılandığına dikkat çekerek, “Eylemciler Sisi hükümetinin göreve gelmesinin ardından sayıları on binleri aşan çok sayıda siyasi mahkumun serbest bırakılmasını talep ederken bir sonraki COP’un 2023’te BAE’de gerçekleşecek olması Körfez’deki siyasi sorunların iklim konferansında yer almaya devam edeceği şeklinde yorumlanabilir” şeklinde kaydetti.
Gazeteci * Ataner YÜCE
***
Büşra Zeynep Özdemir
[UHA Haber Ajansı, 21 Kasım 2022]