Türkiye’nin saygın, güvenilir Ankara merkezli bir düşünce kuruluşu olan SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Genel Koordinatörü ve Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi MİŞ, “Çalışanın Prim Borcunun Tahsili “Mali Darbe” midir?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Doç. Dr. Nebi MİŞ yazısında, “Uzun süre muhalefette kalan partiler vaat siyasetinin konforuna alışırlar. Özellikle seçim döneminde popülist vaatlerin tüm sınırlarını zorlarlar. Hatta beklenti siyasetini yükselttikleri için, iktidarı da zamanla popülist vaat alanına çekerler” diyor.
İktidar partilerinin ise vaat konusuna daha rasyonel yaklaşmak zorunda olduğunu dile getiren Doç. Dr. MİŞ, şöyle aktarıyor:
“Çünkü iktidara geldiğinde verdiği sözleri tutamaz ise inandırıcılığını kaybeder. Bir sonraki seçimde cezalandırılır. Muhalefetin vaatleri ise diğer seçime kadar unutulur. Yapıp yapmama gibi bir hesap verme durumu doğal olarak oluşmaz. CHP çok uzun süredir muhalefet olduğu için vaatlerinde popülizmin sınırlarını hep zorladı. Özellikle bu konuda iktidara gelmesinden itibaren hassas olan ve popülist politikalardan kaçınan iktidarı, 2015 seçimleri sonrasında, popülist siyasete cevap üretmek zorunda bıraktı. EYT sorununun kademelendirilmeden çözülmesi bu duruma en önemli örnek”.
CHP’nin bir önceki yerel seçimlerde uzun bir sürenin ardından büyükşehirleri kazandığını hatırlatan Doç. Dr. Nebi MİŞ, ancak daha önceki alışkanlığın bir devamı olarak seçim öncesinde tutamayacağı sözler verdiği için bu beş yıllık süre içinde popülist vaatlerin birçoğunu yerine getiremediğini ve böyle olduğu için de son seçim kampanyası sırasında İBB adayı İmamoğlu’nun, yapamadığı bazı vaatleri hatırlatıldığında ya “beş yılda yetişmezdi” ya da “hatırlamıyorum” cevabını verdiğinin altını çiziyor.
Geçtiğimiz dönemde muhalefet belediye başkanları yerine getirmediği vaatlerini “iktidar engelliyor” mazereti ile perdelemeye çalıştığına vurgu yapan Doç. Dr. MİŞ, zaman zaman da “istediğim yatırımları ve projeleri meclisten geçiremiyorum” bahanesinin arkasına saklandığını ifade ediyor.
SETA Genel Koordinatörü ve Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi MİŞ, Son yerel seçimlerin ardından muhalefetin, özellikle emekliler konusunda iktidarı sıkıştırmak için farklı kampanyalar düzenlediğini ve Popülist söylemleri öne çıkardığını ifade ediyor.
Doç. Dr. MİŞ, bu tartışma devam ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, muhalefetin özellikle emekliler konusundaki popülist söylemlerini hatırlatarak, “emeklilere faydanız dokunsun istiyorsanız, talimat verin, belediyeleriniz Sosyal Güvenlik Kurumu’na olan birikmiş borçlarını ödesinler” çağrısında bulunduğunu söylüyor.
Bu çağrının ardından Genel Başkan Özgür Özel başta olmak üzere bir çok CHP’linin “halka hizmetimizi engellemek için SGK prim borçlarımızı tahsil yoluna gidiyorlar” argümanını devreye soktuklarını aktaran Doç. Dr. Nebi MİŞ, hatta Özgür Özel’in, “CHP’li belediyelerdeki camilerin tamamını hükümete devrederek” bu borçlardan kurtulma teklifinde bulunduğunu dile getiriyor.
Doç. Dr. Nebi MİŞ, şöyle devam ediyor:
“Borçların AK Parti’den devralınan belediyelerde olduğu argümanına karşı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan rakamlarla birlikte hangi belediyenin ne kadar borcu olduğunu ve çoğunluğun iki dönemden fazladır CHP’li belediyelerden oluştuğunu açıklayınca tartışma “mali darbe” söylemine kadar gitti. Özgür Özel, geçmişte yapılan silahlı darbeleri hatırlatarak, belediyelerin pirim borcunun tahsil edilmesi çağrısını “mali darbe” söylemi ile eşitledi. “Aralarında fark yoktur” bile dedi.
Çok basit bir meselenin mecrasından nasıl saptırıldığını bu tartışma özetliyor. Bir defa, Erdoğan’ın açıklamasında belediye ayrımı yok. Yani bu açıklamadan Cumhur İttifakı belediyeleri muaf değil”.
“Belediye çalışanları için ilk defa SGK’ya prim ödenmiyor” diyen SETA Genel Koordinatörü ve Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi MİŞ, “Bu normal bir uygulama. Bazı belediyeler, bu borçlarını ödemedikleri için sosyal güvenlik sistemine 96 milyarlık bir yük oluşmuş durumda” olduğunu açıklıyor.
Doç. Dr. Nebi MİŞ, Belediyelerin yıllardır zamanında ya da gecikmeli olarak primlerini ödediğine vurgu yapıyor, bugüne kadar “çalışanlarının primi ödendiği için” hizmetlerin aksadığı bahanesinin ardına saklanan bir belediye başkanının görülmediğini ve yıllık 500 milyarlık bütçesi olan bir büyükşehir belediyesinin 4 milyarlık prim borcunu ödemesinin hizmetleri aksatmayacağını söylüyor.
“Nasıl SGK, “belediyeler prim borcunu ödemediği için bu ay emekli maaşını ödeyemiyoruz” diyemiyorsa, belediyeler de “prim ödediğimiz için hizmet yapamıyoruz” diyemez” diyen Doç. Dr. MİŞ, “Hele hele sıradan sorumluluğunun yerine getirilmesini, silahlı darbe ile eşitleyip “mali darbe” olarak nitelemek bir parti başkanın siyasi sorumluluğu ile bağdaşmaz. Primler bir sorun ise, bunun rasyonel zeminde müzakere etmek çok zor değil. Geçmişte bulunan çözümlerin bir benzeri yine bulunur. Hizmetten kaçarak sorun çözülmez” diyor.
Gazeteci* Ataner YÜCE, TRT
***