“Türkiye’ye ilk geldiğimde her şey çok güzeldi. 2018 yılı ise bir dönüm noktası oldu. Göçmenler açısından 2018 öncesi ile sonrası arasında büyük fark var” -I-
Türkiye, Ortadoğu ve dünya siyasetiyle ilgili tercümeler yapan, Blok yazarı ve Araştırmacı – Gazeteci Zahide Tuba Kor’un yazı ve röportajlarına yeni yayın döneminde, Uluslararası Haber Ajansı (UHA)‘nın röportaj bölümünde zevkle okuyabilirsiniz.
Blok yazarı ve Araştırmacı – Gazeteci Zahide Tuba Kor’un ilk röportajı:
Yüksek lisans yapma hayaliyle 2015’te turist vizesiyle Türkiye’ye gelip çalışmaya başlayan Beyrut Amerikan Üniversitesi İnşaat Mühendisliği mezunu 30 yaşında Lübnanlı Filistinli bir genç, geçerli ikamet izni olmadığından 2023 yılı başında iş çıkışı yakalanmış ve 2 ay evvel Suriye’ye sınır dışı edilmiş. 3 yaşındayken anne-babası geçirdiği bir kaza sonucu hayatını kaybetmiş; bu hayatta tek bir kız kardeşi var. Şimdi İdlib’de işsiz güçsüz ayakta kalmaya çalışıyor. Lübnan’da başlayan, Türkiye’de devam eden ve Suriye’de biten hayat hikâyesini, Suriyeli olmadığı halde nasıl bu ülkeye sınır dışı edilebildiğini kendisinden dinledim. Bu arada ilk kez yaptığım bir röportajı sansürleme gereği duydum. 5,5 ay kaldığı Şanlıurfa’daki geri gönderme merkezinde yaşadığı ve şahit olduğu şok edici olayları ayrıntısıyla öğrensem de yayınlamıyorum.
Türkiye’ye ne zaman ve niçin geldiniz?
2015’te Lübnan’ın başkenti Beyrut’tan geldim. Lübnan’da doğup büyümüş bir Filistinliyim. Beyrut Amerikan Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden mezun oldum. Lübnan’da iş bulamayınca Türkiye’ye hem yüksek lisans yapayım hem de birkaç sene çalışıp para biriktireyim, ardından Avrupa’ya gideyim düşüncesiyle geldim.
2015’ten itibaren Türkiye’de neler yaptınız?
Türkiye’ye ilk geldiğimde her şey çok güzeldi. 2018 yılı ise bir dönüm noktası oldu. Göçmenler açısından 2018 öncesi ile sonrası arasında büyük fark var. İlk geldiğimde uluslararası nakliyat yapan bir Türk şirketinde çalıştım. Avrupa’dan ikinci el biçerdöver, traktör vs. alıp Irak’a, İran’a gönderiyorduk. Ardında İstanbul’da bir İtalyan şirketinde iki yıl çalıştım. Ben parfüm işini geçmişten beri çok iyi bilirim. Hayalim, kendi parfümlerimi üretip, markamı oluşturup açacağım bir dükkânda satmaktı. Ama biriktirdiğim para yetmedi. Bu sefer Türk ürünlerini Arap ülkelerine ihraç eden bir Arap şirketinde işe girdim. 2022’de kendi işim için İspanya’dan ve başka Avrupa ülkelerinden 50 çeşit parfüm yağı alıp yavaş yavaş üretmeye başlamıştım ki 2023 başında gözaltına alındım. 6 aya yakın geri gönderme merkezinde tuttuktan sonra beni Suriye’ye sınır dışı ettiler.
Türkiye’de hangi statüde yaşadınız?
Turist vizesiyle gelip turist ikameti aldım. Bu arada 2015’ten 2023’e kadar yüksek lisans için üniversiteleri denedim. Gaziantep Üniversitesi’nden kabul aldım ama gitmedim. Avrupa’ya gitmeyi hedeflediğim için tıpkı lisansım gibi yüksek lisans diplomam da iyi bir üniversiteden olsun istedim. Bu süreçte sekiz yıl vakit kaybettim ve sonunda kendimi Suriye’de buldum.
Bu süreçte hiç sıkıntı yaşadın mı?
Hiç kimseyle bir sıkıntım olmadı. Beni neden Suriye’ye yolladılar hala anlamıyorum. Sıkıntı çıkarmış bir insan olsam veya yanlış en ufak bir iş yapmış olsam, tamam anlarım. Ama neden benim gibi düzgün insanlara da bunu yapıyorsunuz ki?
Sizi nerede, nasıl yakaladılar?
Ben bir yabancı dil kursunda İngilizce öğretmenliği yapıyordum. Kursa İngilizce öğrenmeye gelen bazı Araplara zaman zaman Türkçe özel ders de veriyordum. Kurstan dönerken polis beni durdurup kimlik sordu. 2021’e kadar ikamet iznimi yenilemeyi üç defa deneyip her seferinde reddedilince başvurmayı durdurmuştum. Dolayısıyla polis “İkamet iznin aktif değil. Bizimle gel, birkaç saat veya en geç bir gün içinde aktifleştirip durumunu düzeltelim” dedi. Kabul ettim; çünkü yanlış bir şey yapmamıştım. Beni kelepçelediler. Karakolda “Şu evraka imza at” dediler. Türkçe okuyup yazmayı iyi biliyorum. Evrakı okudum ve beni nakledeceklerini anladım. “Burada gerekli işlemleri yapabilecekken beni niye naklediyorsunuz?” diye sordum. “Bizim sisteme giriş yapma hakkımız yok. Seni Göç İdaresi’nin geri gönderme merkezine (GGM) göndereceğiz. Orada Göç İdaresi senin durumunu düzenleyecek” cevabını verdiler. İmzaladım. Tuzla GGM’ye gittik. 1000-1200 kişi vardı, çok kalabalıktı. Zaten oraya getirilenler diğer şehirlere naklediliyordu. Bizi de Urfa’ya nakledeceklerdi. “Neden Urfa’ya gönderiyorsunuz?” diye sordum. Dediler ki “Orada durumunuza tek tek bakıp düzenleyecekler.” Velhasıl bir gün diyerek beni aldılar, ama tam altı aya yakın gözaltında tuttular. Tabii ki ikametle ilgili hiçbir şey yapılmadı.
Urfa’da ne yaptınız? GGM nasıldı, neler yaşadınız?
Ooo, çok uzun bir hikâye. Hangi birini anlatayım ki… Dört blok vardı, her blok iki kattı, her katta toplamda 160 kişinin kaldığı 10 tane oda vardı. 160 kişi için sadece iki tane telefon bulunuyordu. Herkesin beş dakikalık telefonla konuşma hakkı vardı. Akşamları saat 8’den 10’a kadar 160 kişi nasıl ve ne konuşacaktı? Tabii telefonda konuşabilmek için de düzgün bir tutuklu olmalıydın, herhangi bir yanlışlık yapmamalıydın. Yemek azdı. Yataklar kirliydi. Temizlik yapan kimse yoktu. Güvenlikle konuşurken sesinizi hafif yükseltirseniz hemen sınır dışı etmek için harekete geçiyorlardı. Geri göndermek için sürekli bir bahane ve bir açık arıyorlardı. İstedikleri şey sinirlenip bağırmamızdı.
Yani kasıtlı olarak sizi sinirlendirmek için mi uğraşıyorlardı?
Ooo, hem de ne kadar çok uğraşıyorlardı. Sadece sinirlenmekle kalmıyorduk; inanın dövmek bile içimizden geçiyordu ama kendimizi tutuyorduk. Hastalandığımızda sağlık görevlisinden panadol veya parol gibi bir ilaç almamıza bile izin yoktu. GGM’de bir tane market vardı; oraya gitmek istediğimizde bizi engellemek için türlü türlü bahaneler üretiyorlardı. Ne ihtiyacımız olsa yok diyorlardı.
Benim Türkiye’deki geçmişim tertemiz olduğu için GGM’de sonuna kadar beklemeye, her şeye sabretmeye hazırdım. Zaten başka bir çarem de yoktu. Sıkıntı çıkaranları (…)na kapatıyorlardı. (…)
Siz de oraya girdiniz mi?
Girdim. Hem de neden biliyor musunuz? 5,5 ay geçtikten sonra beni Suriye sınırına götürdüler. Ama sınırdaki görevliler beni almadı. Çünkü dosyam tertemizdi, hakkımda hiçbir şey yoktu; dahası Suriyeli değildim. GGM’ye geri döndüğümde herhangi biriyle konuşup da olan biteni kimseye anlatmayayım diye beni (…) kapattılar. (…)
Bakın, yanlış anlamayın sakın. Ben Türk vatandaşlarına çok saygı duyuyorum ve seviyorum; fakat o 5,5 ay içinde gördüğüm insanlara Türk diyemem. Bunlar Türk değil, hatta insan bile değil. (…)
Suriye sınırından sizi içeri almadılar, öyle mi?
Evet, beni ve üç kişiyi almadılar. Bu arada beni almamaları ilk de değildi. Bizi otobüsle İstanbul’dan Urfa’ya götürürlerken önce Harran’a uğradık. Toplamda 38 kişiydik. 36 kişiyi hemen Suriye’ye sınır dışı ettiler, hiç bekletmeden. Sadece ben ve kalp hastası bir ihtiyar kaldık. 5,5 ay sonra beni bir daha Suriye sınırına götürdüler; ama yine içeri alınmadım. Üçüncü seferde Filistinli olduğumu kayıtlardan tamamen silmişler ki Suriye’ye gönderebilsinler.
Ben Lübnan’dan geldim, ailem Lübnan’da demediniz mi?
5,5 aydır orada bütün güvenlikler beni tanıyor, Filistinli olarak hikâyemi biliyorlardı. Zaten herkesin dosyası var ve kim suçlu kim suçsuz belli. Ama kimsenin bir şey yapmaya cesareti yoktu. Ben Türkiye’ye yüksek lisansı yapmaya ve çalışmaya gelmiştim, suç işlemeye değil. Sizin hiç mi istihbaratınız yok? İstihbaratınız kimin ne yapıp yapmadığını bilmiyor mu? Her şey ortadaydı. Fakat inisiyatif alan yoktu.
Peki, beni Suriye’ye değil, Lübnan’a yollayın demediniz mi?
Evet, onu da dedim. Ama “Seni Lübnan’a gönderebilmemiz için yol ve bilet parasını kendin ödemek zorundasın” dediler. Dedim ki “Hem 5,5 aydır beni burada alıkoydunuz. Şimdi bir de para mı vereyim? Dahası, cebimde para mı kaldı?” Ben size ne yapmıştım ki bunları yaşattınız? (devam edecek)
***
Yazar hakkında
Zahide Tuba Kor, Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde lisansını (2003) ve Türkiye-Suriye ilişkileri üzerine yazdığı teziyle yüksek lisansını (2007) tamamladı. Anlayış dergisinde yazar ve editör olarak çalıştı (2004-2010). Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezinde koordinatör yardımcılığı görevini yürüttü (2010-2014). Yabancı basından ve düşünce kuruluşlarından Türkiye, Ortadoğu ve dünya siyasetiyle ilgili tercümeler yaptı (2015-2018). Halen çeşitli STK’larda Ortadoğu’yla ilgili seminerler vermektedir.
Araştırma konuları arasında Ortadoğu, dinler ve mezhepler tarihi bulunan Kor’un yayınlanmış çok sayıda yazısı, infografiği ve tercümesi bulunmaktadır (http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/).
Yayınlanmış kitapları: Ortadoğu Konuşmaları: Bölgesel ve Küresel Perspektiften “Arap Baharı”; Küresel Vicdanın Dilinden Özgürlük Filosu: Yolcularla Söyleşiler; Witnesses of the Freedom Flotilla: Interviews with Passengers; Ortadoğu’nun Aynası Lübnan; Siyonizm Düşünden İşgal Gerçeğine Filistin (Fatma Tunç Yaşar ve Sevinç Alkan Özcan ile birlikte).