Bin Selman’ın Ziyaretinin Türkiye-Suudi İlişkilerine Etkisi
Türkiye ile Suudi Arabistan ilişkileri hem Osmanlı döneminde hem de 20. yüzyıl boyunca soğuk ve mesafeli oldu. 2005 yılında merhum Kral Abdullah’ın Türkiye’ye yaptığı ziyaret tarihi bir kırılmayı ifade etmektedir. İkili ilişkiler pek çok alanda hızlı bir şekilde gelişti. Ancak 2011 yılı sonlarında patlak veren Arap isyanları ve devrimlerinden sonra iki ülkenin farklı taraflarda yer alması dolayısıyla ilişkiler gerildi, hatta çatışmacı bir hal…
Prof. Dr. Muhittin ATAMAN, Insight Turkey Editörü
Türkiye ile Suudi Arabistan ilişkileri hem Osmanlı döneminde hem de 20. yüzyıl boyunca soğuk ve mesafeli oldu. 2005 yılında merhum Kral Abdullah’ın Türkiye’ye yaptığı ziyaret tarihi bir kırılmayı ifade etmektedir. İkili ilişkiler pek çok alanda hızlı bir şekilde gelişti. Ancak 2011 yılı sonlarında patlak veren Arap isyanları ve devrimlerinden sonra iki ülkenin farklı taraflarda yer alması dolayısıyla ilişkiler gerildi, hatta çatışmacı bir hal aldı. Türkiye Ortadoğu’daki değişim güçlerine destek verirken, Suudi Arabistan statüko yanlısı aktörlerin yanında durdu. Özellikle 2013 yılında Mısır’da gerçekleşen askeri darbe sonrasında ilişkiler kopma noktasına geldi. 2 Ekim 2018 tarihinde Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesinden sonra ikili ilişkiler çatışmacı bir karakter kazandı. Batılı devletlerin de başını Birleşik Arap Emirlikleri ile Suudi Arabistan’ın çektiği statükocu devletlere arka çıkmasıyla Türkiye bir süre bölgede yalnız kaldı. Sadece diğer Körfez ülkelerinin ve statükocu devletlerin dışladığı ve abluka uyguladığı Katar Türkiye’nin yanında yer aldı.
2021 yılının başlarından itibaren bölgede başlayan normalleşme süreci ile birlikte de Ankara-Riyad ilişkilerinde de bir normalleşme teşebbüsü oldu. Farklı düzeylerde yapılan görüşmelerden sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 28-29 Nisan 2022 tarihlerinde Suudi Arabistan’a bir ziyaret gerçekleştirdi. 2017 yılından bu yana ilk kez gerçekleşen lider ziyareti ikili ilişkilerin somut bir normalleşme sürecine girdiğini gösterdi. Muhammed Bin Selman’ın (MBS) 22 Haziran’da Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyaret ise ilişkilerin yeniden kurumsal bir zemine oturtulması için fırsat sundu.
Bin Selman’ın bu önemli ziyareti üç farklı bağlamda değerlendirilebilir. İlki, ikili ilişkiler bağlamıdır. Bu bağlamda MBS’nin ziyareti her iki ülkenin de bazı beklentilerinin karşılanmasını sağlayacaktır. Bir kere, Bin Selman’ın Ankara ziyareti her iki ülkenin de ihtiyaç duyduğu bir dönemde gerçekleşti. Birbirini tamamlayan iki ekonomiye sahip olan Ankara ile Riyad’ın ikili ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi yönünde beklentilerinin karşılanması kuvvetle muhtemeldir.
Suudi Arabistan tarafı bakımından ziyareti önemli kılan bazı önemli hususlar vardır:
- Bu ziyaret, MBS’nin hem Suudi Arabistan içerisindeki hem de bölgedeki meşruiyet sorununu çözecek önemli bir hamle olmuştur. Hem Suudi Arabistan devleti hem de Ortadoğu bölgesi ciddi bir dönüşümden geçmektedir. Görece yeni bir aktör olan MBS’nin özellikle Kaşıkçı cinayeti sonrası sarsılan imajının düzelmesi için cinayetin işlendiği ülke olan Türkiye ile ilişkilerinin normalleşmesi gerekir.
- Türk halkının yeniden umre ziyaretlerine başlaması. Suudi Arabistan umre ziyaretlerinden ciddi bir gelir elde etmektedir. En fazla umrecinin de Türkiye’den geldiği dikkate alındığında Riyad’ın Ankara ile ilişkileri normalleştirmesi beklenir.
- Suudi Arabistan’ın NEOM projesi gibi devasa altyapı ve inşaat projelerinin tamamlanmasında, dünya çapında haklı bir tecrübeye sahip olan Türk firmalarından faydalanmak istiyor.
- Küresel aktörlere yönelik artan güvensizlik duygusu dolayısıyla Suudi Arabistan Türkiye’nin savunma sanayiine ilgi duymaktadır. Türk silahlarının, özellikle dronlarının, bölgesel çatışma ortamlarında elde ettiği başarı Suudi Arabistan’ın da bunları edinme talebini tetiklemiştir.
MBS ziyaretinin Türkiye bakımından da önemli çıktıları vardır:
- Yabancı sermaye girişine ihtiyacı duyan bir ülke olan Türkiye, milyarlarca dolar bütçe fazlası veren Suudi Arabistan sermayesini ülkeye çekmek istemektedir. Böylece ülkedeki ekonomik kırılganlığı ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.
- Türkiye yeniden Suudi Arabistan pazarını Türk mallarına ve yatırımcılarına açmak istemektedir. İlişkilerin gerildiği dönemde Suudi Arabistan’da Türk mallarına ve iş adamlarına karşı yarı resmi bir ambargo uygulanıyordu. Bu fiili ambargonun kaldırılmasıyla Türk şirketleri yeniden Suudi piyasasında aktör olacaklar.
- Dünyanın önde gelen turizm destinasyonlarından biri olan Türkiye, Suudi Arabistan’dan gelecek turistleri beklemektedir. Çok zengin olan Suudi halkının Türkiye’de bırakacağı para kayda değer bir miktar olacaktır.
MBS’nin ziyaretinin bölgesel bağlamdaki önemi büyüktür. Bir kere, Körfez’de Katar ile başlayan normalleşme sonrasında, Türkiye-Suudi gerginliğinin nedenlerinden biri ortadan kalkmıştır. Sonrasında da her iki ülkenin İsrail ile kısmi normalleşmeleri söz konusudur. İkinci olarak, Suriye, Yemen ve Libya gibi bölgesel krizlerde benzer tavırlar alabilecek duruma gelmişlerdir. Üçüncü olarak, iki ülkenin İran’ın bölgesel yayılmacılığına karşı ortak bir tavır takınma ihtiyaçları vardır. Türkiye ile Suudi Suudi Arabistan Yemen, Lübnan, Suriye ve Irak gibi bölge ülkelerinde İran’ın etkisini kırmak için birlikte çalışabilirler. Dördüncü olarak, bölgesel istikrarın sağlanmasında iki ülkenin işbirliği çok mühimdir. Bir diğerini ötekileştirmenin maliyeti çok yüksektir.
Ziyaretin küresel bağlamda da bir karşılığı vardır. Hem Türkiye hem de Suudi Arabistan küresel güçlere olan bağımlılıklarını azaltmak ve daha otonom bir dış politika izlemek istemektedirler. Bunun için de öncelikle kendi aralarında işbirliği yapmak durumundadırlar. ABD Başkanı Biden iktidara geldikten hemen sonra yaptığı açıklamalarla her iki ülkeyi de ötekileştirip İran ile yakınlaşacağını göstermesi iki ülkeyi birbirine yakınlaştırdı. Ayrıca, her iki ülke de küresel devletleri bir diğerine karşı kullanma imkanı elde etmektedirler. Bölgesel istikrarın sağlanamaması durumunda küresel aktörlerin bölgeye müdahale ihtimali çok artmaktadır. Bundan dolayı da Türkiye ile Suudi Arabistan, işbirliğini geliştirerek bölgesel sorunlara çözüm getirmek ve küresel güçlerin bölgeye müdahalelerinin önüne geçmek için bu normalleşme sürecini başlattılar.
Sonuç olarak, denilebilir ki, Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin genel seyri olumlu yönde değişmiştir. Karşılıklı ziyaretlerle ikili ilişkilerdeki gerilim düzeyi düşürülmüş; karşılıklı adımlarla da yeniden bir ikili ortaklık süreci başlatılmıştır. Bundan sonra atılacak adımlarla da yeni dönemde bu ortaklık tahkim edilecek ve kurumsallaştırılacaktır.
***
Muhittin Ataman
[UHA Haber Ajansı, 27 Haziran 2022]