Görevi Trump’a devretmeden önce Gazze’de ateşkes sağlamayı hedefleyen Biden yönetimi, İsrail ve Hamas arasında bir ateşkes için diplomatik çabalarını yoğunlaştırdı. Gazze’de on binlerce insanın hayatına mal olan ve bölgeyi insani bir krize sürükleyen savaşı durduramayan Başkan Biden, ateşkes sağlayarak siyasi mirasına son bir ‘diplomatik zafer’ eklemek istiyor.
Bölgede çatışmaların uzun süreli seyri, ABD’nin diplomatik girişimlerinin son dönemde hız kazanmasına neden oldu. Arap arabulucuların ilettiği bilgilere göre Hamas, Gazze’de ateşkes şartlarında İsrail’in öne sürdüğü bazı temel talepleri ilk kez kabul etmeye hazır görünüyor. Bu durum, daha önce defalarca çöken müzakere turlarından farklı bir tablo ortaya koyuyor. Her ne kadar taraflarca henüz resmi bir anlaşmaya varılmasa da bazı rehine takaslarının önümüzdeki günlerde mümkün hale gelebileceğine dair beklentiler, ABD yönetiminin girişimlerine yeni bir ivme kazandırmış durumda.
Washington’ın arabuluculuk çabalarının merkezinde, savaşın durması ve insani koşulların iyileştirilmesi yatıyor. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın Kudüs’te İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı görüşmelerin ardından diplomatik temasların hız kazandığı belirtiliyor. Sullivan’ın son dönemde Katar ve Mısır’a giderek arabulucularla temas kurma niyetinde olduğu basına yansıdı. Bu ziyaretlerde ABD’nin hedefinin, mevcut belirsizlikleri gidererek tarafları belirli bir çerçevede uzlaşmaya zorlamak olduğu düşünülüyor.
ABD’nin bölgede başarılı bir ateşkes sağlamaya yönelik çabaları, Ortadoğu sahnesinde son aylarda yaşanan köklü değişimlerin gölgesinde şekilleniyor. Lübnan’da Kasım ayında sağlanan ve hem İsrail hem de Hizbullah tarafından genelde korunan atekeş, yeni denklemin önemli bir ayağı olarak öne çıkıyor. Suriye’de Esad rejiminin beklenmedik şekilde çökmesi ve muhaliflerin kontrolü ele alması, bölgesel güç dengelerinde ani kaymalara neden oldu. Bu gelişmeler, Hamas’ın daha önce katı biçimde savunduğu pozisyonları yeniden değerlendirmesine yol açan bir atmosfer yarattı.
Arap arabulucuların aktardığına göre Hamas, bu yeni denklemde siyasi yalnızlığının farkına varmış durumda. Lübnan’daki müttefiki Hizbullah’ın İsrail ile ateşkese gitmesi, Hamas’ı uluslararası alanda daha önce alışık olmadığı birizolasyona sürüklüyor. İsrail’in de sahada elde ettiği ‘askeri başarılar,’ Gazze’nin kuzeyinde ve stratejik öneme sahip koridorlarında askeri mevcudiyetini sürdürme ısrarını güçlendirmiş durumda. Bu şartlar altında Hamas’ın İsrail güçlerinin Gazze’de belirli bölgelerde geçici de olsa kalmasına razı gelmesi, müzakerelerin seyrinde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
Başkan Biden, Kahire’nin önerdiği ve Washington’ın desteklediği yeni barış planına özel önem atfediyor. Söz konusu plan, Hamas ve İsrail arasında 60 günlük bir ateşkes ve bu süre zarfında 30 kadar rehinenin serbest bırakılmasını öngörüyor. Karşılığında İsrail’in de belirli sayıda Filistinli tutukluyu salıvermesi ve Gazze’ye daha fazla insani yardım girişine izin vermesi bekleniyor. Bu takas formülü, tüm taraflara bir nebze olsun ‘kazanım’ hissi verebilecek potansiyele sahip görünüyor.
ABD’li yetkililer, daha önce defalarca sekteye uğrayan görüşmelerin bu kez farklı bir zemine oturduğuna işaret ediyor. Hamas’ın, Mısır ve Katar tarafından sağlanan arabuluculuğa daha açık hale gelmesi, örgütün ılımlı bir tavır sergileme noktasına geldiğini düşündürüyor. Mısırlı bir heyetin Kasım sonunda İsrail’i ziyaret etmesi, ardından İsrailli bir heyetin Kahire’ye gitmesi gibi diplomatik hamleler, tarafların pozisyonlarını yeniden değerlendirdiğini gösteriyor. Bu süreçte Biden yönetiminin, Trump döneminden beklenen politik değişikliklerin yaratabileceği belirsizliği avantaja çevirmeye çalıştığı anlaşılıyor.
Hamas’ın bu kez arabuluculara ABD vatandaşları, kadınlar, yaşlılar ve hasta rehineleri de içeren bir liste sunmuş olması,diplomatik sürecin ciddiyet kazandığını ortaya koyan bir diğer işaret. Daha önce zorlayıcı bir tutum takınan örgütün, müzakerecilerin talep ettiği belirli koşulları kabul edebileceğini iletmesi, ABD’nin arka planda sürdürdüğü yoğun diplomasinin meyvelerini vermeye başladığını düşündürtüyor. Özellikle Refah sınır kapısında Hamas’ın varlık göstermeme taahhüdü, Filistin tarafında kontrol mekanizmalarının yeniden tanımlandığına işaret ediyor.
Netanyahu’nun talep ettiği güvence unsurları ve bu konudaki ısrarcı tutumu müzakereleri zora sokuyor. İsrail Başbakanı, Gazze’nin stratejik koridorlarında İsrail askerlerinin kalıcı olmasa da geçici varlığını bir güvenlik garantisi olarak görüyor. ABD’li yetkililer, taraflar arasındaki en büyük pürüzlerden birinin bu olduğunu kabul ediyor. Ancak Arap müzakereciler, ateşkes sağlandıktan sonra İsrail’in savaşı yeniden başlatmasının zorlaşacağını zira bölgedeki yeni güç dengelerinin İsrail’e böyle bir adımı atmakta ciddi siyasi ve diplomatik maliyetler getireceğini dile getiriyor.
Ateşkesin sağlanması durumunda özellikle ABD’nin insani yardımları artırma ve Gazze’deki sivil halkın nefes almasını sağlama niyetinden bahsediliyor. ABD, gerek İsrail gerek Hamas tarafında anlaşmaya varılmasının, zaten gerilmiş olan uluslararası kamuoyunun tepkisini bir nebze hafifleteceğini umuyor. Ayrıca ABD’nin başkanlık koltuğunu devralacak Trump’a bir nebze olsun istikrara kavuşmuş bir Ortadoğu bırakma arzusuyla hareket ettiği öne sürülüyor.
Bütün bu diplomatik hareketliliğin merkezinde Washington’ın önceliğinin rehine serbest bırakmalarıyla somutlaşacak bir ateşkes sağlamak olduğu belirtiliyor. Uluslararası gözlemciler, Biden yönetiminin baskısının Hamas’ın davranışlarını değiştirmesinde rol oynadığını, aynı şekilde İsrail’in de ABD’nin telkinleri doğrultusunda belli esneklikler gösterdiğini ifade ediyor. Bu esneklikler arasında belirli Filistinli tutukluların salıverilmesi ve insani yardımların artırılması gibi konular ön plana çıkıyor.
Ortadoğu’daki jeopolitik manzaranın hızla değiştiği bir dönemde, Biden yönetiminin Gazze için diplomatik çabaları yoğunlaştırdığı gözlemleniyor. İsrail ile Hamas arasındaki görüşmelerin pek çok defa kesintiye uğradığı bilinse de bu kez sahadaki denklem farklı görünüyor. Hem Hamas’ın ittifak ilişkilerinin sarsılması hem de İsrail’in elde ettiği taktik kazanımlar, ABD’nin diplomatik baskısı altında yeni bir formüle kapı aralıyor.