Avrupa Bir Kez Daha Salgının Merkez Üssü
UHA HABER / Çin’den başlayarak dünyaya yayılan Corona virüsü salgınının ilk merkezi olan Avrupa kıtası, 5’inci dalganın etkisi altına girerek, bir kez daha pandeminin merkez üssü oldu. Son dalganın etkisiyle, dünya genelinde 1-7 Kasım tarihleri arasında artan vakaların yüzde 60’ı, salgına bağlı ölümlerin de yüzde 55’i Avrupa’da kayıtlara geçti.
(UHA) Uluslararası Haber Ajansı Avrupa Temsilcisi Tuba Nur TÜRKELİ’nin (VOA)’ya dayandırdığı Arzu Çakır’ın haberine göre, geçtiğimiz yıl, Corona virüsü salgınının ilk dalgasının merkezi haline gelen Avrupa kıtası, bir yıl sonra yeniden güçlü bir artçı şokun etkisi altına girdi. Geçen yıl Kasım ayının ilk haftasında, Avrupa’da vaka sayıları 2 milyona ulaşmıştı. Neredeyse tam bir yıl sonra Avrupa, 2 milyon vaka eşiğine tekrar yaklaştı.
Ölümler yüzde 10 arttı
Yükselen 5’inci dalga karşısında Avrupa ülkelerinin seçtiği mücadele yöntemiyse karmaşık bir görüntü veriyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 1-7 Kasım tarihleri arasında meydana gelen COVID-19 vakalarının yüzde 60’ının, ölümlerin ise yüzde 55’inin (26 bin 726 kişi) Avrupa kıtasında tespit edildiğini açıkladı. WHO açıklamasında “Avrupa’da yeni vaka sayısı yüzde 7, ölümler ise yüzde 10 oranında arttı. Buna karşılık, yüzde 4’lük bir artışın gözlendiği Afrika kıtası hariç, dünyanın diğer bölgelerinde bu rakamlar ya aynı kaldı, ya da azaldı” bilgilerini paylaştı. Salgının küresel bilançosunu da çıkaran WHO’ya göre, 7 Kasım itibarıyla COVID-19 virüsü nedeniyle 250 milyon kayıtlı vaka tespit edildi. 5 milyondan fazla kişi de yaşamını yitirdi.
Bu yeni durum karşısında harekete geçen Avrupa hükümetleri, “aşı olmayanlara karantina” fikrinden, “zorunlu aşıya” kadar pek çok yeni önlemi tartışıyor. Avrupa genelinde tüm hükümetler, yazla birlikte gelen rahatlama dönemine son verdi. COVID-19 krizinin başından bu yana Avrupa’da en çok kulak verilen uzmanlardan, Cenevre Üniversitesi Küresel Sağlık Enstitüsü Başkanı Antoine Flahault, “Tüm Avrupa’da, yazın etkisiyle virüsün azalması etkisi de sona erdi. Artık az havalandırılan kapalı ortamlar virüsün yayılmasında anahtar rol oynuyor. Son derece bulaşıcı bir tip olan Delta varyantına karşı koymak için, aşı olmak yeterli değil” uyarısında bulunuyor.
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nin (ECDC) bildirdiğine göre, vaka sayıları, art arda 5 ila 6 hafta boyunca tırmandı ve önümüzdeki iki hafta içinde bu rakamlar, tırmanmaya devam edecek. ECDC, önümüzdeki 2 hafta içinde ölüm oranlarının yüzde 50’ye kadar artış gösterebileceği uyarısında da bulundu.
Avrupa’da 7 Kasım itibariyle, yeni vakaların oranı 100 bin kişide 383.9’a ulaştı. Önceki hafta AB’nin tüm ülkeleri için insidans oranı 316,4’tü. Uzmanların başka bir endişesi de Covid-19’a bağlı yeni ölüm oranlarının artması. Yine 7 Kasım itibarıyla ölüm oranları, bir önceki hafta her 1 milyon kişide yüzde 32,3 iken, 7 Kasım haftası bu oran yüzde 35.5’e yükseldi.
Avrupa’da 4 grup ülke
Her ne kadar Avrupa pandeminin merkez üssüne dönüşse de, pandeminin dinamikleri ülkeden ülkeye önemli ölçüde değişiklik gösteriyor. Fransa’da COVID-19’la mücadele için oluşturulan Bilim Konseyi üyesi, Institut Pasteur Küresel Sağlık Bölümü Başkanı epidemiyolog Arnaud Fontanet, Avrupa’da salgının ülkeden ülkeye farklılık gösteren yeni hareketliliği 4 gruba ayırıyor.
Virüsten aşırı derecede etkilenen Doğu Avrupa ülkelerinin “kötü öğrenciler”, virüsün hala nispeten sert etkilemediği Güney Avrupa ülkelerini “iyi öğrenciler” diye sınıflandıran Prof. Fontanet, salgının yeniden yükselişe geçtiği Kuzey Avrupa ülkelerini de “vasat öğrenciler” diye sınıflandırdı. Son olarak, enfeksiyon oranının yüksek ancak nispeten istikrarlı bir düzeyde zirve yapan İngiltere gibi ülkeleri de “farklı öğrenci grubu” diye tanımlayan Fontanet, “İki yılın sonunda her ulusun karnesi gösteriyor ki, virüsün yayılma alanı ve biçimi şartlara göre değişmeye devam ediyor” dedi.
Prof. Fontanet, Doğu Avrupa ülkeleri, Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Polonya, Slovenya, Rusya ve Ukrayna’da “sağlık koşullarının feci durumda olduğunu” ve bunun kısmen aşı oranının düşük olmasıyla açıklanabileceğini belirtiyor. Fontanet, dünyada salgına en çok kurban veren ülkelerden birisi olmasına rağmen, Rusya’nın 14 Kasım itibarıyla sadece yüzde 42’sinin ilk doz aşıyı olmalarının “büyük bir eksiklik” olduğunu dile getiriyor.
Batı Avrupa ülkelerine gelince Kuzey-Güney ayrımının çok net yaşandığına dikkat çeken Fontanet’ye göre İtalya, İspanya, Portekiz ve Fransa’nın da kısmen eklenebileceği Güney ülkeleri, virüse karşı sağlam direniyor. Fontanet, 14 Kasım itibarıyla Fransızlar’ın yüzde 76’sı, İtalyanlar’ın yüzde 78’i, İspanyollar’ın yüzde 82’si ve Portekizliler’in yüzde 89’unun ilk doz aşıyı olduklarını belirtiyor. Prof. Fontanet, ilk salgının sert vurduğu bu ülkelerde yaşanan travma sonrasında aşının öneminin daha iyi anlaşıldığı, salgına karşı alınan önlemlere de daha sadık kalındığını, havaların geç soğumasının da bu faktörlere eklendiğinde Güney ülkelerinin, 5’inci dalgaya karşı görece daha iyi direnç sağlandığını savunuyor.
Oxford Üniversitesi tarafından her ülkede uygulamaya konulan COVID-19 kısıtlamalarının ciddiyetini ölçen bir araştırmada, ülkeler en gevşekten (0) en katı önlemleri alanlara doğru (100) sıralanmış. Araştırma yapılırken, okulların kapanması, işyerlerindeki kısıtlamalar, toplu taşıma, toplu etkinlikler, seyahat yasağı gibi 9 faktör göz önüne alınarak yapılan sıralamada, Çin 76,4 ile dünyanın en yüksek puanına sahip. Çin’i 71,3 ile İtalya, 66,7 ile de Fransa izliyor. Almanya 44 puan, İspanya, Portekiz ve İngiltere ise 41 puanla geriden geliyor.
Kuzey Avrupa’daysa yalnızca İsveç iyi durumda. Belçika, Hollanda, Danimarka, Almanya, İrlanda’da salgın oldukça sert seyrediyor. ECDC’ye göre bu “endişe verici” durum Avusturya, Finlandiya, İzlanda, Lüksemburg ve Norveç’i de etkiliyor. Belçika ve Hollanda’da yüzde 70’in üzerinde ilk doz aşılar yapılmasına rağmen, yaz sonunda bariyer önlemlerinin terkedilmesi nedeniyle yeni bir dalganın yükselen etkisiyle karşılaşıldı.
Fransa Ulusal Sağlık ve Tıp Araştırmaları Enstitüsü’nden epidemiyolog Vittoria Colizza, “Her şeyi aşı üzerine oturtan ve diğer kontrol önlemlerini, özellikle kapalı yerlerde maske takmayı terk eden ülkeler, salgının çok hızlı bir şekilde yeniden başladığını gördü” diyerek bu farkı açıklıyor. Colizza, bu kış dalgasıyla başa çıkabilmek için tüm hükümetleri yeniden bu önlemleri sıkılaştırmaya çağırıyor.
Belçika ve Hollanda gibi Kuzey ülkelerindeki artışı, kısmen kış soğuklarının erken gelmesi de açıklıyor. Rotterdam’da görev yapan virolog Marion Koopmans, aşının virüsün bulaşma etkisini ve ağır vakaları azalttığını, ancak tamamen ortadan kaldırmadığına dikkat çekiyor. Aşılanmış kişilerin, enfeksiyonlara karşı daha az duyarlı olsalar da virüsten etkilenebileceklerinin ve virüsü iletebileceklerinin altını çiziyor.
Koopmans, “Şiddetli formlara karşı aşı sayesinde koruma çok yüksek olsa da yüzde 100 değil. Öte yandan aşılanmamış birçok kişi, korumasız büyük bir grup olarak hala ortada durmakta. Koruma tedbirlerinden duyulan yorgunluk da önemli bir faktör” görüşünü dile getiriyor.
“Aşı tek başına yeterli değil!”
Uzmanlar, Avrupa’da vaka sayılarındaki yükselişin ardından, aşının virüsle mücadelede tek başına yeterli olmadığı sonucuna ulaştıklarını belirtiyor.
Özelllikle, 10 Eylül’de COVID-19 salgınıyla bağlantılı tüm kısıtlamaları kaldıran ilk Avrupa ülkesi olan Danimarka’yı örnek gösteren uzmanlar, salgının yeniden şiddetlenmesiyle, nüfusunun yüzde 78’i ikinci doz aşıyı olan bu ülkenin bir adım geri attığını ve önlemleri arttırdığının altını çiziyor. Uzmanlar, “çok ağır olmayan, maske gibi, sosyal mesafe gibi önlemler” konusunda çok katı olunmaya devam edilmesini öneriyor ve okullar başta olmak üzere, özellikle havalandırmanın önemine işaret ediyor. İngiltere örneğine dikkat çeken pandemi uzmanları, bariyer önlemlerini kaldıran İngiltere’de, rakamların Avrupa’ya oranla daha yüksek olduğunu belirtiyor.
Uzmanların tespit ettiği bir başka faktör de, kış soğuklarının yanı sıra hava kirliliğinin de virüsün bulaşma hızını atrtırması. İsviçre’de virüsle mücadele komitesinde yer alan virolog Didier Trono, “kışın yaşanan hava kirliliği ve sisin yanı sıra, şehirlerdeki nüfus yoğunluğu ve oluşabilecek kümelenmelerin de bulaşma hızını” arttıracağına dikkat çekiyor.
Yeni kısıtlamalar gündemde
Avrupa’da hükümetler, salgının dinamiklerini kırmak için, son derece gönülsüz de olsa sert önlemleri yeniden devreye almaya başlıyor. Avusturya, 15 Kasım Pazartesi itibarıyla aşı olmayanları karantinaya alarak en radikal adımı attı. Eylül ayı sonunda tüm kısıtlamalarını kaldıran Norveç, 12 Kasım Cuma günü, aşı sertifikası şartını getirdi. Hollanda, 13 Kasım Cumartesi günü, eski önlemlere dönerek restoran ve barların erken kapatılması ve kapalı yerde maske takılması gibi bir dizi yeni kısıtlamaya gittiğini açıkladı. Ayrıca, halka açık yerlere erişimin yalnızca hastalığı atlatmış ya da aşı olan kişilerle sınırlanmasını içeren “yeşil geçiş” uygulamasını da tartışmaya açtı.
Fransa ilkokullarda kaldırılan zorunlu maske uygulamasını yeniden hayata geçirdi. Almanya’da Sağlık Bakanı Jens Spahn, vatandaşlarını temaslarını kendi başlarına kısıtlamaya çağırdı, aksi takdirde “çok acı bir Aralık ayına” hazır olmaları gerektiği konusunda uyardı.
Önümüzdeki aylarda dünyayı ne bekliyor?
Epidemiyolog Vittoria Colizza, “Hiç bu kadar bulaşıcı bir çeşidi olan bir kış geçirmemiştik” diyerek önümüzdeki kış aylarında şiddetle yeniden sıkı önlemler alınmasını öneriyor. Cenevre Üniversitesi Küresel Sağlık Enstitüsü Başkanı Antoine Flahault da “Özellikle yoğun bakımda hayat kurtarmak için kullanılabilecek COVID-19’a karşı üretilen viral ilaçların kullanımı yoluyla, önümüzdeki ay için yapılan tahminlerin boşa çıkarılmasını umud ediyorum” diyerek tedavi yöntemlerindeki gelişmeye dikkat çekiyor.
[UHA Haber Ajansı, 18 Kasım 2021]