64. Yılında 27 Mayıs ve Adnan Menderes
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency’n köşe Eğitimci – Yazar İsmail ÖZCAN, kaleme aldığı “64. YILINDA 27 MAYIS VE ADNAN MENDERES” başlıklı yazısını UHA / İnternational News Agency’na değerlendirdi.
İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar
Demokrat Partiyi ve Adnan Menderes’i iktidar yapan 14 Mayıs 1950 seçimlerinin Türk siyasal tarihinde bir milat olduğunda şüphe yoktur. 14 Mayıs 1950, Türk halkının tarihte ilk defa özgür iradesiyle siyasal iktidarı belirlediği bir tarihtir. Aynen bunun gibi 27 Mayıs 1960 ihtilali de Türk siyasal tarihinin olumsuz anlamda kilometre taşlarından biri ve kendisinden sonraki bütün darbelerin ve müdahalelerin referansıdır. Demokrasinin bir türlü kökleşememesinin, çağdaş standartlara kavuşamamasının sebebi 27 Mayıs darbesidir ve bu darbenin kendisinden sonraki darbe ve müdahalelere belli bir meşruiyet kazandırmasıdır.
1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi nasıl Cumhuriyet Türkiye’sinde pozitif bir milat, bir kilometre taşı ise, on yıllık iktidarı boyunca Adnan Menderes’in icraatları da sosyal ve ekonomik anlamda pozitif bir milattır, bir kilometre taşıdır. Çünkü Türkiye’de ilk defa onun iktidarında, CHP iktidarının halkçılık, laiklik, devletçilik, devrimcilik gibi ideolojik sloganları terk edilmiş; iş, çalışma, imar, kalkınma, para ve refah gibi sosyal ve ekonomik kavramlar telaffuz edilmeye başlanmıştır. Menderes her zaman devletin millet ve memleket için, onlara hizmet için var olduğu bilinciyle davranmıştır.
Türkiye’de gerçek anlamda kalkınma ve modernleşme DP iktidarı ve Menderes’le başlamıştır. Bunu da o günlerin şartlarında büyük ölçüde başardığını Yassı ada’da kendilerini yargılayan önyargılı mahkeme bile dolaylı olarak kabul etmiştir. Mahkeme başkanı Salim Başol, mahkeme salonunda subayların en kalabalık olduğu bir gün Adnan Menderes’e, “Şu kadar yıl ülkeyi yönettiniz; köylüye, tüccara şu hizmetleri yaptınız; milyonlarca para harcadınız, şu şerefli subaylar için bir şey yapmadınız. Bu subaylar ya çatı katlarında ya bodrum katlarında ağır şartlar içinde yaşadılar. Bu güruha yaptığınız hizmetleri bu şerefli subaylara yapsaydınız bunlar başınıza gelmezdi.” diye hitap ederek salonda mevcut subayları kışkırtmak ve onlara Menderes’i yuhalatmak istemiş. Fakat Menderes anında yerinden kalkıp öyle bir cevap vermiş ki, başta o salondaki subaylar olmak üzere herkes sus pus olmuş:
“Muhterem Başkan! Omuzlarında bu şerefli yıldızları taşıyan subaylarımızın millete yapılan hizmetleri ve bundan doğan saadetlerini kıskanacaklarını hiç düşünmedim. Bu düşüncemi şu anda bile muhafaza ediyorum!”
Demokrat Parti iktidarıyla halk ilk defa kendisinin de bir değeri olduğunu keşfetti.
Artık hizmetler halkın ayağına götürülüyor; köyler peyderpey yol, su, elektriğe kavuşuyordu.
Köylünün ürünü ilk defa Menderes zamanında parasal bir değer ifade etmeye başlamış; köylü köyünde dururken cebi para görmüş, buna dayalı olarak da ezilmişlik, itilmişlik, kakılmışlık duygusunu üzerinden atmıştır. Menderes, halkın refah seviyesini yükseltmeye; Türkiye’ye yollar, köprüler, barajlar, fabrikalar vb. kazandırarak uygarlığın nimetlerine kavuşmakta geç kalmış olan Türk halkına büyük bir samimiyetle uygarlığın nimetlerini sunmaya çalışmıştır.
On yıllık Demokrat Parti iktidarının güçlü ve sembol kişisi olan Adnan Menderes, hem kişisel hem de politik yaşamında hep kibarlığı ve beyefendiliği ile ön planda olmuştur. Hiç kimseye karşı kaba, kırıcı olmamış; kimseye karşı intikamcı hislerle davrandığı görülmemiştir. “Devr-i sabık yaratmama” sloganıyla geçmişe değil geleceğe yönelik projelere odaklandığını daima vurgulamıştır. Onun affediciliğine dair bir anıyı Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun, “Gençlik ve Edebiyat Anıları” adlı kitabında görmekteyiz. Bir gün başbakanlık müsteşarı, Başbakan Menderes’e imzalatmak için bir tomar belge getirir. Elinde ayrı tuttuğu bir belge için, “Bu, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun sizin aleyhinize yazmış olduğu yazıdan dolayı mahkemeye verilmesiyle ilgili evrak” diye hatırlatarak imzalamasını ister. Menderes, “İyi ki hatırlattın, aleyhimde yazı yazmış diye eserlerini okuyarak yetiştiğimiz bir insanı nasıl mahkemeye veririm?” der ve ilgili evrakı yırtıp atar.
Menderes, parayı ve zenginliği politikaya atılmadan, iktidar olmadan önce ailesinden görmüş; devlet parasını ve imkânlarını hiçbir zaman kişisel çıkarları için kullanmamıştır. 27 Mayıstan sonra bütün kötü niyetli çabalara rağmen bu konuda bir suiistimaline rastlanmamıştır. Türk halkı bu sebeple Menderes ve DP’nin bir ihtilale hedef yapılacak kadar yanlışlar yaptığına, hele asılmasını gerektirecek suçlar işlediğine hiçbir zaman inanmamıştır.
Darbecilerden Orhan Erkanlı, ihtilalden 15 yıl sonra yazdığı Anılar, Sorunlar, Sorumlular adlı kitabında Yassı Ada mahkemelerinde görülen “köpek” ve “bebek davalarının sebebinin, sabık iktidar mensupları aleyhine kullanabilecekleri gerçek suiistimaller bulamamaları olduğunu söylemektedir.
Yassı Ada’da kurulan Yüksek Adalet Divanı’nın ne kadar uyduruk bir mahkeme olduğunun bundan daha iyi bir kanıtı olabilir mi?
***
Yazar hakkında
smail Özcan, 1946’da Kastamonu’da doğdu. 1970’te İlahiyat fakültesini bitirdi ve öğretmen olarak göreve başladı. Resmi ve özel okullarda aralıksız olarak sürdürdüğü 41 yıl öğretmenlikten sonra 2011’de emekli oldu.
İsmail Özcan, öğretmenliği ile birlikte yürüttüğü yazarlık uğraşını ise sürdürmektedir.
İsmail Özcan’ın bu güne kadar din, dil ve edebiyat konularında yorum ve araştırma ürünü yirmi kadar kitabı yayımlanmıştır. Kur’an-ı Kerim Hakkında Neler Bilmeliyiz? Temel Dini Bilgiler, Günümüz Müslümanı İçin Din Kültürü, Dini Anlama Kılavuzu, Din Büyüklerinden Özlü Sözler, Kıssadan Hisseler, Edebiyatımızdan Unutulmaz Yazılar, Konularına Göre Atasözleri, Espri ve Fıkralarıyla Ünlüler, Ufkumuzu Aydınlatan Güzel Sözler, Güldüren Düşündüren Ama Utandırmayan Fıkralar, İslam ve Çağdaşlık, Türk Toplumu ve Kitap bunlardan bazılarıdır.
İsmail Özcan Milliyet, Sabah, Posta ve Yeni Birlik gazetelerine 1980’lerden 2020’ye kadar birçok seneler Ramazan sayfaları; Milliyet, Sabah ve Tercüman gazetelerine 1990’lı yıllarda kupon karşılığı ya da ilave olarak verilmek üzere bir düzine kitap hazırlamıştır.
İsmail Özcan 1980’li yıllardan bu yana ulusal gazetelerin birçoğunda din, dil, kitap, kültür ve edebiyat konularında çok sayıda yazı yazmıştır ve bugün de buna devam etmektedir.