ROMA-UHA HABER / İskoçya’nın Glasgow şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Zirvesi toplantılarında son 3 güne girilirken, 9 Kasım Cinsiyet Günü münasebetiyle toplum içerisinde daha kırılgan bir yapıya sahip kadın ve kızların küresel ısınmadaki yeri masaya yatırıldı.
(UHA) Uluslararası Haber Ajansı Avrupa Temsilcisi Tuba Nur TÜRKELİ’nin (EuroNews)’den aktardığı Lauren Crosby Medlicott’un haberine göre, İklim değişikliği dünyadaki tüm ülkeleri ve insanları etkiliyor ancak barınma ve gıda konusunda sorun yaşayan, sadece tarım ürünlerine dayalı bir ekonomik sistemde hayatlarını sürdüren, gelişmemiş ülkelerde yaşayan toplumlar bu konuda çok daha kırılgan bir yapıya sahip.
Bu insanlar küresel ısınmanın etkisiyle meydana gelen kuraklık, temiz suya ulaşamama, afet ve fırtınalardan doğrudan etkileniyor ve özellikle yoksul ülkelerde yaşayanlar iklim değişikliğini deyim yerindeyse “damarlarında” hissediyor.
Bu gibi sorunlara bir de cinsiyet ayrımcılığı eklenince söz konusu toplumlarda en kırılgan yapıyı kadınlar ve kızlar oluşturuyor.
1- Şiddet, cinsel taciz: Göç ve kriz durumlarında kadınlarla kız çocukları cinsel tacize maruz kalıyor
2019’da BM Kalkınma Programı (UNDP) Uganda’nın sulak bölgelerinde geçimleri tarıma bağlı bir toplulukla ilgili incelemelerde bulundu. Yapılan araştırmada, iklim değişikliğinin bölgedeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerini azalttığı ve bu bölgede yaşayan kişilerin ekonomik sıkıntı çektiği görüldü.
BM yetkilileri bunun yanında ilginç bir veriyle daha karşılaştı. Zira iklim değişikliği sonrası kadınlara uygulanan şiddet olaylarında artış vardı.
Yetişkin kadınlar ve kızlar çocuklar, yiyecek ve su bulabilmek için kurak mevsimlerde uzun yolculuklar yapmak zorunda kaldı. Bu esnada çiftçiler, toprak sahipleri, ve tüccarlar tarafından cinsel tacize maruz kaldılar.
Ev kadınları bu uzun ve zorlu yolculuklar sonrası stres ve yorgunluk sebebiyle eve döndükleri zaman cinsel isteksizlik yaşadı. Kocaları ve partnerleri de onlara şiddetle karşılık verdi.
Araştırmalar, bu toplumlardaki erkeklerin kötü hava koşulları sonrası hasat azlığı, mal kaybı ve gelir düşüklüğü sebebiyle strese girdiğini ve alkol alımının da artmasıyla birlikte ev içi şiddete neden olduklarını gösterdi. Elbette, bu şiddetten en çok evdeki kadınlar ve kız çocukları etkilendi.
Yaşanan fırtına ve doğal afetler sonrası evlerini kaybeden ailelerse geçici kamplarda kalmak zorunda kaldı. Burada da yabancı kişilerin şiddetine en çok maruz kalanlar kadın ve kız çocukları oldu.
Relief Web’in Bangladeş’te yaptığı bir araştırmada, ülkede her sene görülen muson yağmurları ve sonrasında göç etmek zorunda kalan aileler şiddete uğruyor ve yoğun stres altında yaşıyor. Bunlardan biri de 14 yaşındaki kız çocuğu Sathi.
Sathi geceleri korkudan uyuyamadıklarını belirtiyor: “Kaldığımız yerin kapısı yok. Üstümüzü sadece plastik bir örtü örtüyor. Annem de geceleri hiç uyuyamıyor. Çünkü bana kız kardeşlerime bir şey olmasından korkuyor.”
2- Çocuk evlilikleri: Maddi zorluklarla karşılaşan aileler kızlarını erken yaşta evlendiriyor
Yakın tarihlerde Afganistan’da Taliban örgütünün baskısı ve halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılardan dolayı bazı ailelerin kız çocuklarını sadece birkaç bin dolara satmasıyla ilgili dünya medyasında birçok haber çıktı.
Bu aslında buz dağının sadece görünen yüzü. Dünya üzerinde fakirliğin pençesinde, doğal afetlerden etkilenen, yeterli eğitim alamayan ve bu sebeple de güvensiz bir toplumda stres altında yaşayan milyonlarca aile bulunuyor. İşte bu tarz kırılgan yapıdaki ailelerin hayata tutunabilmeleri için yaptıkları ilk şeylerden biri, varsa kız çocuklarını küçük yaşta evlendirmek oluyor.
Bunun birçok farklı sebebi var. Kimi aileler Afganistan örneğinde olduğu gibi kız çocuklarını tıpkı bir kurbanlık koyun gibi satıyor ve elde ettiği parayla geçinmeye çalışıyor.
Ancak BM’in yaptığı birçok araştırmaya göre, aşırı derece kuraklık yaşayan, fırtına ve doğal afetlerden etkilenen toplumlarda birçok aile kız çocuklarını koruyamayacakları ya da onlara bakamayacakları endişesiyle onları erken yaşta evlendiriyor ya da evlendirmek sorunda kalıyor.
Relief Web’e konuşan Bangladeşli 14 yaşındaki kız çocuğu Sarmin, yaşadığı bölgede hayat şartlarının özellikle kadınlar için oldukça zor olduğunu belirterek, “Fakirlik sebebiyle ebeveynler benim gibi kızları erken yaşta evlendiriyor. Bu köyde yaşamak oldukça zor.” diyor.
Sarmin’in ailesi yaşanan sel felaketi sonrası evlerini kaybetmiş. Bu sebeple anne ve baba kızları Sarmin’in güvenli bir ortamda olması ve yiyecek sıkıntısı çekmemesi için erken yaşta evlendirmiş.
3- Doğum kontrolü: Kriz durumlarında kadınlar istenmeyen gebeliklere maruz kalıyor
İklim krizi sebebiyle aile hayatının ve toplumun yaşam standartlarının düşmesi ya da değişmesi sürecinde kadınların istenmeyen hamileliklerden kaçınması oldukça önemli bir konu. Ancak ne yazık ki ekonomik olarak gelişmemiş ülkelerde ve özellikle de yoksul toplumlarda kadınların bu durumdan olumsuz etkilendikleri su götürmez bir gerçek.
Sivil toplum örgütü MSI Reproductive Choices tarafından yapılan bir araştırmada, 2011’den bu yana iklim krizinden etkilenen 26 ülkede göç etmek zorunda kalan ailelere mensup kadınların en az 11.5 milyonu doğum kontrolü imkanlarına yeterli ölçüde erişemedi ve birçoğu istenmeyen gebelik yaşadı.
MSI verilerine göre önümüzdeki on yıl içinde, kırılgan yapıdaki bu kadınların doğum kontrolü talepleri karşılanmazsa 6.2 milyon istenmeyen gebelik, 2.1 milyon güvenli olmayan kürtaj ve yaklaşık 6000 anne ölümü gerçekleşecek.
MSI Bölge Direktörü Sanou Gning, Euronews Green’e verdiği röportajında küresel ısınmaya en az kadın ve kızların katkı yaptığını, ancak bunun getirdiği olumsuz durumlardan en çok onların etkilendiğini kaydetti.
Senegal’in bazı bölgelerinde meydana gelen erozyon sebebiyle birçok ailenin göç ettiğini ve derme çatma kulübelerde yaşamak zorunda kaldığını ifade eden Gning, “Bu kırılgan yapıdaki ortamlarda birçok kadın ve kız yaşamak zorunda kalıyor. Bunların çoğu da gelişen bu kriz ortamında istenmeyen gebelikler yaşıyor. Onların isteklerini dinlemeli ve taleplerini karşılamalıyız.” diye konuştu.
Bu kadınlardan biri de Rohki. İklim değişikliği sonrası balık avcılığı döneminde yaşanan kıtlık sebebiyle göç etmek zorunda kalan Rohki, istemediği bir gebelik yaşamış de akabinde de doğım yapmış. Rohni, bebeğiyle birlikte bu kriz ortamında hayata tutunmanın oldukça zor olduğunu ifade ediyor:
“Önceki çocuğum daha yürümeye başlamadan yeniden hamile kaldım. Ancak tekneler kıyıya yaklaşınca çok hızlı davranmamız lazım. Ancak bir elimde çocuk varken ve hamileyken bu işlere koşturmak oldukça zor.”
4- Eğitim: Maddi sorun baş gösterirse, kız çocukları erken yaşta okuldan alınıyor
İklim krizi sonucu yaşanan göç ve ekonomik sorunlar sonrası ailelerin yaptığı ilk şeylerden bir tanesi kız çocuklarını okuldan almak oluyor.
Etiyopya’da yaşanan kuraklık sonrası 14 yaşındaki kız çocuğu Dawele ailesinin baskısı sonucu okulu bırakmak zorunda kalmış. Dawele yaşadıklarını şöyle özetliyor:
“Su bulabilmek için günde 8 saat yol yürümek zorunda kalıyoruz. Bu sebeple artık okula gidemiyorum. Matematiği çok seviyorum ve öğretmen olmak istiyorum. Ancak şu anda beni nasıl bir gelecek bekliyor hiç bir fikrim yok.”
Kız çocukları okulu bırakınca onları bekleyen bir diğer sorun da erken yaşta evlendirilmeye zorlanmaları. Kız çocuklarının eğitime devam etmesi, çocuk yaşta evlilikleri, erken gebelikleri ve kadın sünnetini önleyen bir etkiye sahip.
Kız çocuklarının eğitimi için çalışmalar yürüten sivil toplum örgütü Malala Fund, bu gerçeğe rağmen 2021’de pandemi ve iklim değişikliği gibi sebeplerle ekonomisi gelişmemiş ülkelerde düşük ve orta gelirli ailelere mensup en az 4 milyon kız çocuğunun okulu bıraktığını belirtiyor.
Eğer önlem alınmazsa ve iklim krizi etkilerini artırmaya devam ederse 2025’te çoğunluğu yoksul ülkelerde en az 12.5 milyon kız çocuğu erken yaşta okulu bırakmak zorunda kalacak.
5- Ölüm ve yaralanma: Kadınlar doğal afetlerden daha çok etkileniyor
Yaklaşık 53 farklı araştırma sonucuna göre, olağan dışı hava olayları ve doğal afetlerde ölen ya da yaralanan kişilerin 3’te 2’sini kadınlar oluşturuyor.
Bulgulara bakıldığı zaman, toplumsal konumu düşük, yoksul kesimlerde kadınların herhangi bir krizden etkilenme oranı daha da artıyor.
Kırılgan bölgelerde elbette erkekler kadınlar kadar zarar görüyor ancak bu olumsuz durumun kadınlara ve kız çocuklarına olan olumsuz etkisi genel anlamda çok daha fazla.
CARE International sivil toplum örgütü yöneticisi Francesca Rhodes, iklim değişikliğinin kadınlar ve erkekler arasındaki mevcut eşitsizliği daha da artırdığını belirterek, “Ancak umudumuzu koruyoruz. Kadın ve erkek ayrımı yapmaksızın bu soruna bir çözüm getirmeliyiz. Bu sebeple iklim krizi ve doğal afet gibi konularda karar alınırken, kadınların eskiye nazaran daha fazla söz sahibi olması gerekiyor.”