ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
10:37 Donald Trump’ın Adalet Bakanı Adayı Matt Gaetz adaylıktan çekildiğini açıkladı
10:18 FAO Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonu’ndan Türkiye’ye ‘Tam uyum ödülü’ 
09:56 Avrupalılara göre en büyük tehdit düzensiz göç ve terör
09:52 İkinci Trump döneminde Ankara-Şam hattında ne bekleniyor?
09:51 Rusya’nın güncellenmiş nükleer doktrini ne anlama geliyor?
09:44 Eurofighter satışı yeni bir dönemin başlangıcı mı?
09:14 Irak’ta Saddam Hüseyin sonrası ilk nüfus sayımı
07:19 Suudi Arabistan’ın “Vizyon 2030” Reformlarına Genel Bir Bakış
06:34 TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Demokrasi, herkesin istediğini istediği gibi yapması rejimi değildir”
06:31 Mudanya’da deniz turizmini canlandırmak için, Arnavutköy Balıkçı Barınağı yat limanına dönüştürülüyor
06:30 TBMM Başkanı Kurtulmuş, “Bu görüntüler bütün milletimizi rahatsız etmiştir”
06:03 Gazi Meclis’te siyasi eşkıyalık
00:10 Yozlaşmanın İpuçları-4
00:04 Gazetecilik tahsili yapanlar ve gazeteci olmak isteyenler, Hürriyet Gazeteciliğinin efsane dönemini mutlaka okumalılar…
00:04 Ukrayna Hava Kuvvetleri: “Rusya, Ukrayna’ya kıtalararası balistik füze fırlattı”
18:36 “Ben Benim” adlı Sanatçı Yücel Kale’nin yeni sergisi BonVivant İzmir’de açıldı
12:44 Bazı CHP milletvekillerinin Meclis’te İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı engellemeye yönelik provokasyonuna tepkiler sürüyor
12:15 Bakan Yerlikaya: Yasa dışı bahisle ilgili 9 bin 780 tutuklama yaptık
12:07 Türkiye, yağışlı sistemin etkisine giriyor
11:57 ‘Yenidoğan çetesi’ davasında savunmalar sürüyor
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Mesele Gazze’deki İnsani Dram mı Başkanlık Seçimleri mi?

Mesele Gazze’deki İnsani Dram mı Başkanlık Seçimleri mi?
20 Ekim 2024
13
A+
A-

Biden yönetiminin Gazze’ye insani yardım akışı sağlamadığı takdirde İsrail’e silah yardımını durdurulabileceği yönündeki mektubunun yaklaşan Amerikan seçimleriyle alakalı olmadığını düşünmek pek mümkün değil. Bir yıldır yaşanan etnik temizlik ve sivil halkın açlığa mahkûm edilmesi politikasını görmezden gelen Biden yönetimi, seçimlere üç hafta kala bu dramı hatırlamış gibi görünüyor.

Kadir ÜSTÜN, SETA Washington D.C. Koordinatörü

Biden yönetiminin Gazze’ye insani yardım akışı sağlamadığı takdirde İsrail’e silah yardımını durdurulabileceği yönündeki mektubunun yaklaşan Amerikan seçimleriyle alakalı olmadığını düşünmek pek mümkün değil. Bir yıldır yaşanan etnik temizlik ve sivil halkın açlığa mahkûm edilmesi politikasını görmezden gelen Biden yönetimi, seçimlere üç hafta kala bu dramı hatırlamış gibi görünüyor. Bu mektubun zamanlaması ve basına sızdırılması, İran’ın 1 Ekim saldırısına karşılık vermekte kararlı olan İsrail’le iki haftadır devam eden pazarlıklarının yansıması olarak okunabilir. Biden yönetimi iç kamuoyuna bir yandan Gazze’deki insani durumla ilgili elinden geleni yaptığı bir yandan da gerekirse İsrail’e silah yardımını askıya alabileceği mesajını vermeye çalışıyor. Bu çabanın Gazze’deki insani durumla pek bir ilgisinin olmadığı ve aslında seçim öncesinde İran’la bir savaşa sürüklenmekten kaçınma amaçlı olduğu söylenebilir.

Biden İran’la Savaş İstemiyor

Biden yönetimi uzun süre İsrail’in 7 Ekim saldırısına maruz kalmasını bahane göstererek Gazze’nin yerle bir edilmesine destek oldu. Aylarca, ülkenin dört bir yanında yapılan Filistin gösterilerinde yükselen ateşkes çağrılarına kulağını tıkayan yönetim, silah yardımının Amerikan yasalarının gerektirdiği sivillere karşı kullanılmama kriterlerini adeta askıya almıştı. Bu sebeple görevinden istifa eden bazı Dışişleri yetkilileri, yönetimin İsrail’e silah ve askeri mühimmat akışının gerekli süreçlerden geçmeden jet hızıyla onaylanmasına tepki göstermişlerdi. Kamuoyu baskısının iyice arttığı bir noktada Biden yönetimi az bir mühimmatın askıya alındığını basına sızdırmıştı. Netanyahu hükümetinin Refah’a girmesini kırmızı çizgi ilan eden yönetim, mühimmat akışını askıya alabileceği tehdidinde bulunmuştu ancak bunun da arkası gelmedi.

İsrail’in Suriye’deki İran konsolosluğuna saldırısıyla bir anda Amerikan kamuoyunun baskısı bir kenara itildi. Amerikan Kongresi hızlı bir biçimde İsrail’e 17 milyar dolarlık yardım paketi geçirirken Gazze’ye insani yardım için 9 milyar dolarlık bir bütçe ayrıldı. Biden yönetimi İsrail’in Gazze’de yarattığı yaşanmaz ortamın faturasını ödemeye razıydı. Bunun karşılığında İsrail’den beklentisi çatışmayı bölgeye yaymamasıydı. Ancak Netanyahu hükümeti el yükseltmeye devam etti ve Biden yönetimi de sürekli yeni duruma uyum sağlamanın yollarını aradı. Amerikan kamuoyunun baskısını ise basına sızdırdığı ‘rahatsızlık’ haberleriyle azaltmaya çalışan Biden yönetiminin ne Gazze savaşını bitirmeye ne de İsrail-Filistin meselesini çözmeye dönük bir stratejisi vardı. Dahası, aylarca rehine takası temelli bir ateşkes anlaşmasını bile Tel Aviv’e kabul ettiremedi.

Netanyahu bir yandan Suriye’deki konsolosluk saldırısıyla meseleyi İsrail-İran ekseninde tartışılır hale getirirken bir yandan da Hizbullah’ın Lübnan’ın güneyindeki varlığını gündemde tuttu. Haniye ve Nasrallah suikastleriyle bölgesel savaş ihtimalinin güçlenmesi Biden yönetimini rahatsız etse de İsrail’in güvenliğini sağlamak için bölgeye savaş gemileri ve Amerikan askerleri göndermek zorunda kaldı. Biden yönetimi başından beri bölgesel savaş çıkmaması ve çatışmaların Gazze’yle sınırlı kalmasına odaklanmıştı ancak İsrail fırsatı bulmuşken Washington’ın İran’a saldırmasını sağlamakta kararlıydı. İran’ın Nisan ve Ekim’de İsrail’e doğrudan karşılık vermesi Netanyahu’nun işini kolaylaştırıyordu ancak Biden yönetimi İran’la savaşa girmek niyetinde değildi.

İran’ın Nükleer Güç Haline Gelme İhtimali

Washington için Gazze’nin yerle bir edilmesinin stratejik maliyeti yüksek değildi. Amerika’nın prestiji yerle bir olsa ve çifte standardı ayyuka çıksa da İsrail’e diplomatik koruma sağlamakta kararlıydı. Gazze’de yaşanan katliamları görmezden gelmenin Amerikan askerlerini sahaya indirecek veya Amerika’yı savaşa girmeye zorlayacak bir tarafı yoktu. Ancak mesele Lübnan’a gelince Amerika’nın bu ülkede yeni bir iç savaş senaryosu istemediği açıktı zira bunun sonu İran’ın İsrail’le çatışmaya girmesi ve Amerika’nın mecburen savaşa girmesi olurdu. Daha da önemlisi, olası bir Amerika-İran savaşında İran’ın nükleer güç haline gelme adımını atması ve diğer bölge ülkelerinin de nükleer silah edinmek için hızlı bir arayışa girmesi ihtimalleri Washington için bir kâbus senaryosuydu.

İran’ın nükleer güç haline gelmesi sadece bölgedeki değil dünyadaki nükleer dengeyi değiştireceği için Amerika bu aşamaya gelmek istemiyor. Washington İran’ın nükleer güç haline gelmesini kabullenmeyeceğini bir devlet politikası olarak defalarca ifade etti. İran’ın nükleer programını askeri adım atarak ortadan kaldırmanın mümkün olduğunu ve bunun maliyetinin katlanabilir olduğunu düşünseydi bunu çoktan yapardı. İsrail’in senelerdir Washington’ı İran’ın nükleer tesislerini yok etmeye ikna edememesinin altında da bu sebep yatıyor. Dolayısıyla Amerika kendi karar vermediği bir savaşa girmek istemiyor ve son iki haftadır da Tel Aviv’in atacağı adımı sınırlandırmaya çalışıyor. Bu yüzden İran’ın 1 Ekim saldırısı sonrasında nükleer ve petrol tesislerine saldırarak cevap vermekten dem vuran İsrail, son günlerde İran’ın sadece askeri tesislerini hedef alacağını söylüyor. Yani Biden yönetimi İsrail’in İran’a saldırması durumunda savaşa girmeyeceğini net biçimde ifade etmiş ve 1 Ekim saldırısına karşılığın geniş kapsamlı bir savaşa dönüşmesini engellemeye çalışıyor.

Biden yönetiminin gönderdiği mektubu da bu bağlamda anlamak gerekiyor. Washington İsrail’in İran’a Amerikan seçimleri öncesinde vereceği olası cevabın öngörülemez sonuçlarını sınırlandırmaya çalışıyor. Amerikan THAAD savunma sistemlerinden sadece bir tanesinin İsrail’e gönderilmesi, İran’la tam bir savaşa hazırlanmadığının işareti olarak görülebilir. Biden yönetimi Gazze’ye insani yardım akışı konusunda baskı yapıyor görünerek hem seçim sürecindeki Filistin baskısını azaltmaya hem de İsrail’in seçim öncesinde bir operasyon yapmasını engellemeye çalışıyor. İran’ın 1 Ekim saldırılarının görece etkili olduğunu ve İsrail’in bir kez daha Amerikan desteği ve yardımı olmadan muhtemel bir savaşı yürütemeyeceğini hatırladığını söyleyebiliriz.

Biden’ın başkanlık adaylığından çekilmesinde etkili olan Filistin meselesinin 5 Kasım’da Michigan’da Kamala Harris’e başkanlığa mal olması ihtimali çok da düşük değil. Netanyahu’nun İran’la savaş başlatması gibi bir Ekim sürprizi istemeyen Biden yönetimi, İran’ın nükleer güç olma adımını atmasını zorlayacak bir sürece de girmek istemiyor. Dolayısıyla asıl meselenin Gazze’deki insani durumun kötüleşmesi değil, Amerikan seçimlerinin kaderi olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.