Kayıp yıllar nasıl telafi edilebilir?
İSTANBUL – UHA HABER / İstanbul Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Hakan DİLMEN, LGS ve YKS arasında sıkıştırılan, çalınan yıllarının semeresinin alınacağı sınavların sonuçlarının açıklanmasıyla milyonlarca çocuğun, gencin, ailenin koşuşturması yeni bir aşamaya geçeceğini açıkladı.
TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı (TÜHA)’dan Ataner YÜCE’ye konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Hakan DİLMEN, “Bu yeni aşama “iyi bir okula kayıt olmak”, “iyi bir üniversitenin iyi bir programına yerleşmek” olarak özetlenebilir. Bu yıllardır dökülen ter, gözyaşı, gösterilen çaba, harcanan paranın karşılığı mı gerçekten? Çok küçük şanslı bir grup için “evet” ancak büyük bir çoğunluk için “hayır” dedi.
GELECEĞİN MİMARI
Bir ülkenin geleceğinin, sahip olunan yeraltı ve yerüstü zenginlikleri kadar insan sermayesinin niteliklerine de dayandığını dile getiren Prof. Dr. Hakan DİLMEN, 21. yüzyılın talep ettiği bilgi ve becerilerden yoksun bir insan sermayesinin, geleceğin mimarı olacağını dillendirmek hayalden öteye gidemeyeceğini ifade etti.
Prof. Dr. Hakan DİLMEN, “Sadece iyi bir ilk, orta öğretim ve ardından iyi bir üniversitede iyi bir programda eğitim görme olanağına sahip olacak küçük şanslı bir grup dünyadaki yaşıtlarıyla rekabet edebilmelerine, onlarla çalışabilmelerine olanak sağlayacak bilgi ve beceriler ile donanacak. Onların dışındakiler maalesef ölmeyecek kadar bir gelirle, açlık ve fakirlik sınırı arasında sıkışmış olarak yaşayıp gidecekler” şeklinde konuştu.
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK
“Bu, kader değil kabullenilen, öğretilen ve öğrenilen bir çaresizliktir” diyen İstanbul Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Hakan DİLMEN, şunları söyledi:
“Bunun altında yatan ise demokratikleştirilme adı altında eğitimin popülizme kurban edilmesidir. Acaba bu öğretilen çaresizlikten kurtulmak için anne baba olarak kendi gerçekleştiremediklerimizi çocuklarımız üzerinden gerçekleştirmekten vaz mı geçsek; meslek lisesine gitmenin sakınılacak bir eğitim olmadığını mı anlatsak; herkesi mühendis, doktor, avukat, işletmeci olmak zorunda olmadığına mı inandırsak; üniversite okumanın olmazsa olmaz olduğu düşüncesinden mi sıyrılsak? Ya da her şeyden önce öğretmenliğin bir insan mühendisliği olduğunu kabul edip eğitim ve öğretimi, gerçekten insanları eğitmek, öğrenenin kendi öğrenmesini tasarlayabileceği, öğretmenin sınav teknikerliğinden sıyrılıp dersini tasarlayan, öğrenme ortamını zenginleştiren, öğrenenin öğrenmesine kılavuzluk yapan, onunla birlikte öğrenen, öğretmeni ve öğrenciyi eğitimin öznesi yapacak yeni bir kurguyla kaybedilen yılları telafi etmek için yeni bir yolculuğa mı başlasak?”
[UHA Haber Ajansı, 14 Temmuz 2022]