Yürürlükte olan uygulamalarla cinayetler önlenemez
“Bir ay önce cezaevinden çıkan eski eş, boşandığı karısını sokak ortasında öldürdü”, “Eşini ve 4 yaşındaki üvey oğlunu bıçaklayarak öldürdü”, “Arabasında müzik dinleyen adamı, ‘yüksek sesle müzik dinliyorsun’ diye bıçaklayarak öldürdü”, “Yan bakma kavgası kanlı bitti”, “7 ay önce evlendiği kocasını kıskançlık yüzünden bıçaklayarak öldürdü”.
Bu başlıklar, yüksek tirajlı bir gazetenin yakın geçmişteki bir günlük 3. sayfa haberleri. Yani ülkemizde tek bir günün cinayet bilançosu. Benzer haberler her gün yer alıyor. Çünkü ülkemizde cinayet işlenmediği gün olmuyor, bazı günlerde bir-iki cinayetle yetinilmiyor, katliam yapılıyor.
Dünyada insanın yaşama hakkından daha önde, daha değerli, daha kutsal bir şey düşünülebilir mi? İnsan, yaşama hakkına sahip değilse sahip olduğu herhangi bir hakkın, servetin, zenginliğin, makamın, şöhretin değeri olabilir mi? Bu en değerli hakka saygı gösterilmeyen bir ülke, bir toplum; uygar bir ülke, uygar bir toplum olduğunu iddia edebilir mi?
İnsan yaşamına bizdeki kadar kolay kıyıldığı, insan yaşamının bu kadar ucuz olduğu, “yan baktın”, “trafikte bana yol vermedin”, “bana karşı sesini yükselttin”, “benim istediğim müziği çalmadın” gibi entipüften sebeplerle insanların öldürüldüğü başka bir ülke göstermek mümkün müdür? İnsan yaşamının bu ölçüde sudan gerekçelerle karartılması kadar ilkellik, çağdışılık düşünülebilir mi?
Ülkemizdeki cinayetlerin çok büyük bir bölümü kendilerini dokunulmaz, sataşılmaz, itiraz edilmez kabul eden su katılmadık bir feodal karakter sahibi, yani tam bir maganda olan insanlar tarafından işlenmektedir. Epeyi bir bölümü de özgüveni dibe vurmuş, aşağılık kompleksine kapılmış, kendini en hain şekilde ispatlama çabası güden kimselerce işlenmektedir. Cehaletin, hırsın, aç gözlülüğün de işlenen cinayetlerde payı bulunmaktadır.
Türkiye’de cinayetlerin her geçen gün yükseliyor olmasında mevcut yasalarda canilere, katillere karşı öngörülen cezaların hiçbir yıldırıcılığı, caydırıcılığı olmamasının büyük rolü bulunmaktadır. Ayrıca zaten caydırıcılığı olmayan bu cezaların mahkemelerde hâkimler tarafından sanığın pişmanlığı, iyi hali, tahrik vesaire gibi sebeplerle daha da indirilmesidir. Kasten, bilinçle, keyifle en vahşi cinayetleri işleyen birçok cani; hiç samimi olmadığı halde pişmanlık ifade ederek, kravat takarak, yalancıktan boynu bükük davranarak iyi hal indiriminden yararlanmaktadır. Böylece müebbet hapislik suçlardan birkaç yıllık hapisle paçayı kurtarmaktadır. Böyle komik bir ceza ile paçayı kurtaranlardan çok büyük bir çoğunluğu hapisten çıkar çıkmaz ya yeni bir cinayet ya da hırsızlık, gasp gibi yeni bir suç işlemektedir. Çünkü çektiği ceza caydırıcı, ıslah edici değildir.
Bizim ülkemizde cinayetlerin önlenmesi için ilk yapılacak şeylerden biri hiçbir cani ve katile en küçük bir indirim uygulamamak, zaten caydırıcılığı olmayan mevcut cezaları artırmaktır. Ülkemizde ikide bir idam cezası talebinin gündeme gelmesinin sebebi mevcut cezaların yetersiz olmasıdır. Cinayet işleyip birkaç yıl yatarak kurtulacağını bilen biriyle bir cana kıydığı için ömrünü hapishanede geçireceğini ve orada öleceğini bilen biri bir olur mu?
Mevcut yasalar ve onların uygulanma biçimi cinayetleri caydırıcı, önleyici değil, maalesef teşvik edicidir.
İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar