Prof. Dr. Yücel ACAR, “İsrail’in başbakanı hakkında yakalama kararının çıkma ihtimali dahi büyük önemi haiz”
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı’nda Milletlerarası Hukuk Öğr. Üyesi ve Ankara merkezli bir düşünce kuruluşu SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’ın Araştırmacı-Yazarlarından Prof. Dr. Yücel ACAR, kaleme aldığı “Netanyahu’nun Tutuklanması Talebinin Hukuki Yansımaları” başlıklı yazısının sonuç bölümünde de geleceğe dair değerlendirmelerde bulundu.
Başta ABD olmak üzere bazı Batılı ülkelerin her ne pahasına olursa olsun korudukları hatta ağır hukuk dışı eylemlerinin sorgulanmasına dahi izin vermedikleri İsrail’in başbakanı hakkında yakalama kararının çıkma ihtimali dahi büyük önemi haizdir.
Kuruluşundan bu yana uluslararası hukuku ihlal ederek ağır suçlar işlenmesinde başat roller almış İsrail başbakanlarından en sonuncusu hakkında yakalama kararı çıkma olasılığı dahi adaletin kısmen de olsa gerçekleşme ihtimalinin bulunduğunu göstermektedir.
Bu bağlamda savcının yaptığı değerlendirmeler geleceğe dair umut ışığı yakmaktadır. Hukuka uymayanların daha sonra Savcılık Ofisi harekete geçtiğinde şikayetçi olmaya haklarının bulunmadığını ve uymayanlar için hesap verme zamanının geldiğini vurgulamaktadır. Savcının ayrıca yeterli deliller elde edildikçe yakalama emri için yeni başvurularda bulunmaktan çekinmeyeceğini vurguladığını da görüyoruz. Ancak savcının başvurusunda hukukun etkili ve adil işletilmesi bağlamında eleştirilmesi gereken bazı hususlar da bulunmaktadır.
Bu bağlamda dikkat çeken önemli hususlardan birisi Netanyahu ve Gallant’a atfedilen suçlar arasında “soykırım” suçlamasının bulunmamasıdır.
Umulur ki ilerleyen aşamalarda yeni delillerle beraber İsrail’in amaçlarından birisinin Filistinlileri “kısmen ya da tamamen yok etmek” olabileceği yani soykırım suçlamasının da yapılması gerektiği ortaya çıkacak ve iddianamelere eklenecektir.
Esas sorun ise hakkında yakalama kararları çıkması halinde Netanyahu ve Gallant’ın gerçekten yakalanıp mahkemeye teslim edilmesi iradesinin gösterilip gösterilmeyeceğidir. Korkulan odur ki hakkında yakalama kararı çıkabilecek Filistinlilerin birileri tarafından mahkemeye teslim edilebileceği ancak İsrailli liderlere dokunulmayacağı endişesidir.
Günümüze kadar UCM’nin hakkında yakalama kararı çıkartıp da yakalanarak mahkemeye teslim edilen bir siyasi lider bulunmamaktadır. Normal şartlarda yabancı ülkelerde dokunulmazlık ve bağışıklıkları bulunan hükümet ya da devlet başkanlarının bu statüleri, UCM’nin yakalama kararı olduğunda bir engel teşkil etmemektedir. Dolayısıyla kendi kolluk kuvvetleri bulunmayan UCM’nin kararlarının uygulanması ve yakalanması gerekenlerin yakalanıp mahkemeye teslim edilmeleri için devletlerin göstereceği dayanışma ve iş birliği elzemdir.
AB’ye üye bütün ülkelerin UCM’nin kurucu anlaşmasını onayladıklarını, Netanyahu, Gallant ve hakkında dava açılabilecek diğer İsrailli liderleri yakalama yükümlülüklerinin bulunduğunu hatırlatmak gerekmektedir. Buna rağmen UCM Statüsü’ne taraf devletlerin dahi harekete geçip geçmeyecekleri kesinlikten uzak gözükmektedir.
Bu durum karşısında İsrail’in yaptığı insani kıyımdan rahatsızlık duyan ve uluslararası kamuoyunun çoğunluğunu oluşturan devletlerin bu kişileri yakalamak ve mahkemeye teslim etmek için güçlü iş birliği oluşturmalarının büyük önem arz ettiği vurgulanmalıdır.
Bu bağlamda bazı olumlu gelişmelerden de söz edilebilir. Örneğin henüz yakalama kararı çıkmadan dahi talebin olumlu karşılanması gerektiğine dair bazı açıklamaların yapılmaya başlandığını görmekteyiz.
Netanyahu, hakkındaki yakalama talebinin “antisemitik”, “saçma ve yanlış” olduğunu ifade ederek değersizleştirmeye çalışsa da Norveç dışişleri bakanı UCM emrinin onaylanması halinde Norveç’in Netanyahu’yu yakalamasının bir “zorunluluk” olduğunu ve mahkemeye taraf olan tüm devletlerden aynısını yapmalarını beklediklerini belirtmiştir.6
Böylelikle Norveç yakalama emirlerinin onaylanması halinde İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma Bakanı Gallant’ı tutuklayacağını açıklayan ilk Avrupa ülkesi olmuştur. Nitekim bazı uzmanlar Netanyahu ve Gallant’ın tutuklanmadan korunmak için UCM’ye taraf olan ülkelere seyahat edemeyeceklerini ifade etmektedir.
UCM’nin Ön Yargılama Dairesinin savcının yakalama kararı talebini olumlu karşılayacağına dair güçlü bir kanaat mevcutken7 bu kararın gereğinin yerine getirilmesi konusunda uluslararası toplumun gittikçe daha fazla dayanışma göstereceğini öngörmek mümkün gözükmektedir. Ancak AB üyeleri arasında bu konuda da ifade edilmeye başlanan fikir ayrılıklarının gösterdiği üzere burada asıl inisiyatifin ve öncü çabaların yine İsrail’in yürüttüğü sivil katliamlardan rahatsızlık duyduğunu açıklayan devletlerce gösterilmesi gerekeceğinin altı çizilmelidir.
***
Yazar hakkında