Yeniden İnşa Sürecinde Uluslararası Dayanışma Testi
6 Şubat depremlerinin üstünden iki hafta geçmesine rağmen Hatay’da 6,4 ve 5,8 büyüklüğünde iki depremin yaşanması bu mücadelenin ne kadar uzun soluklu olacağını tekrar hatırlattı. Yıkımın devasa boyutuna karşın ülkemizin mücadele azmi azımsanmayacak derecede yüksek. Arama ve kurtarma çabalarından enkaz kaldırma aşamasına geçildiği şu günlerde bölgenin yeniden inşası için planlar hazırlanıyor. Bu planların bir…
6 Şubat depremlerinin üstünden iki hafta geçmesine rağmen Hatay’da 6,4 ve 5,8 büyüklüğünde iki depremin yaşanması bu mücadelenin ne kadar uzun soluklu olacağını tekrar hatırlattı. Yıkımın devasa boyutuna karşın ülkemizin mücadele azmi azımsanmayacak derecede yüksek.
Arama ve kurtarma çabalarından enkaz kaldırma aşamasına geçildiği şu günlerde bölgenin yeniden inşası için planlar hazırlanıyor. Bu planların bir an önce hayata geçirilmesi için son derece güçlü bir siyasi irade olduğu da aşikâr.
Yaraların sarılması ve yeniden inşa süreçlerinin uzun zaman alacağı göz önünde bulundurulduğunda hem ulusal düzeyde kenetlenme hem de uluslararası desteğin sürmesi önem kazanıyor.
Son iki haftada uluslararası desteğin çok yüksek düzeyde olması sevindiriciydi. Binlerce uluslararası arama kurtarma ekibi personelinin bölgeye intikal ederek birçok canın kurtarılmasına katkıda bulunması önemliydi. 100’den fazla ülkenin barınma ve gıda yardımlarını da içeren insani yardım göndermeleri Türkiye olarak yalnız kalmadığımızı gösterdi. Bu yardımların hem Türkiye’nin insani yardım politikasının başarısını hem de uluslararası sistemdeki öneminin göstergesi olduğunu söyleyebiliriz. Bütün bu yardımlarla birlikte yeniden inşa sürecinin çok daha geniş ve uzun vadeli bir dayanışmayı gerektirdiği ortada.
Bu dayanışmanın örneklerinden biri olarak ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın deprem bölgesini ziyaret etmesi Türk-Amerikan ilişkileri açısından da önem taşıyordu. Geçmişteki bazı krizlerde Türkiye’nin NATO müttefikleri ve ABD’den beklediği oranda destek görmediğini hissetmesi iki ülke ilişkilerini kötü etkilemişti. Örneğin 15 Temmuz darbe girişiminin ilk saatlerinde Amerikan yönetiminden gelen muğlak açıklamalar Türkiye’de bekle gör politikası izlendiği izlenimini uyandırmıştı. Biden’ın Türkiye’ye taziye ziyaretinin geç gerçekleşmesi de eleştiri konusu olmuştu. Türkiye’de yaşanan büyük DEAŞ saldırılarında Avrupa’daki saldırılara nazaran daha az dayanışma gösterilmesi de ikili ilişkileri olumsuz etkilemişti.
Biden yönetiminin daha önceki bu örneklerden ders çıkardığını söylemek mümkün. Başkan Biden’ın depremin ilk günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak taziyelerini iletmesi, destek sözü vermesi ve arama kurtarma ekiplerini gönderdiğini açıklaması önemli bir başlangıçtı. Bugüne kadar Türkiye ve Suriye’ye toplam 185 milyon dolar yardım açıklamasıyla birlikte USAID’in de yardımları insani yardım açısından ciddi adımlar oldu. Blinken’ın Ankara temasları sırasında NATO müttefiki Türkiye’ye desteklerinin devamı yönündeki açıklamaları da ittifak dayanışması adına kayda değerdi. Bunlara rağmen Blinken’ın Biden yönetimi iktidara geldikten sonra ilk kez Türkiye’ye gelmesi ilişkilerde yaşanan zorlukların devam ettiğini gösteriyordu.
Blinken-Çavuşoğlu basın toplantısında ABD’nin Türkiye’ye destek ve dayanışma mesajlarının öneminin altını tekrar çizmek gerekiyor. Türkiye’nin verdiği mücadelenin dünya kamuoyunda yer almaya devam etmesi ve insani yardımların sürmesi açısından bu tür mesajlar etkin olabiliyor. Bununla birlikte F-16 satışı, YPG ve FETÖ konularında gelen sorulara verilen cevaplara bakıldığında iki tarafın pozisyonlarının birbirine yaklaştığını söylemek zor. Blinken’ın Ukrayna konusunda Türkiye’nin çabalarına teşekkürü tekrarlaması potansiyel koordinasyona işaret etse de Türkiye’nin Rusya’yla ilişkisinin tam bir iş birliğini zorlaştırdığı açık.
Blinken’ın ziyareti sırasında NATO’dan yapılan 1000 konteynerin 600’ünün gemilerle yola çıktığı açıklamasını da not etmek gerekiyor. NATO üyesi ülkelerin Türkiye’ye bu süreçte destek olmaları ve yardım göndermeleri ittifakı uluslararası sistemde tekrar caydırıcı bir aktör olarak diriltmeye çalışan Biden yönetimi açısından da önemli. NATO ittifakı içinde olan Türkiye’nin S-400 meselesinden beri sorun yaşadığı ABD’yle ilişkilerinde depremlerin gündeme getirdiği insani yardım konusunun karşılıklı güven eksikliğini gidermeye katkısı olabilir. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in açıklamaları hatırlandığında ittifak üyesi bir ülkenin maruz kaldığı en büyük yıkımlardan birinde NATO’nun Türkiye’ye desteğini en üst seviyede tutması önemli olacaktır.
Türkiye’nin son senelerde NATO, ABD ve genel olarak Batı ittifakıyla önemli sorunlar yaşamasına rağmen 6 Şubat depremlerinde ciddi insani yardım desteği görmesi güçlü bir ilk adım olarak görülebilir. Ancak bunun devamının gelmesi ve Türkiye’nin en azından birkaç yıl sürebilecek yeniden inşa sürecine kapsamlı ve kalıcı bir destek sağlanması Batı ittifakının iç dayanışması açısından da kritik önemi haiz olacaktır. Türkiye orta ve uzun vadede bu konuda da yalnız bırakıldığı hissine kapılırsa Türk-Amerikan ve Türkiye-Batı ilişkilerindeki öncelikli sorunların çözümü zorlaşacaktır. Bu da bölgesel istikrarın sağlanmasından bir handikap teşkil edecektir.
***