Yeni partiler, parlamenter sistemi niçin tercih edemez?
Çünkü onlar başkanlık sistemi içinde değer görüyorlar. Yüzde 50+1 oy alma zorunluluğu sistem içinde yüzde birlik partileri bile önemli hâle getiriyor.
Doç. Dr. Nebi MİŞ
Sistem değişiminden bu yana, siyasetin sağında ve solunda yeni partiler kuruldu. İşte en son dün Muharrem İnce CHP’den istifa etti. Memleket Hareketi’ni kısa bir süre içinde partileştireceğini açıkladı.
CHP, İyi Parti ve HDP, haftalık olmasa bile aylık periyotlarla AK Parti’den ayrılıp parti kuranların kapısını çalıyor. Gelecek Partisi ve Deva Partisi’nin genel başkanlarına karşı, büyük ihtimam gösteriliyor. Ahmet Davutoğlu’na karşı geçmişte yapılan çok sert eleştiriler sümen altı ediliyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “ortak noktalarımız yüzde 95’in üzerinde” diye açıklama yapmak zorunda kalıyor.
Saadet Partisi’nin Millet İttifakı’ndan kopma ihtimaline karşı, Temel Karamollaoğlu el üstünde tutuluyor. Karşılıklı ziyaretlerle “güven” tazeleniyor. Geçmişi bir tarafa bırakmaktan geleceğe birlikte bakmaktan dem vuruluyor.
Yeri gelmişken belirtelim, siyasi alanda yüzde birlik partilerin bile aktörleştirilmeye çalışılması, başkanlık sisteminden çok ittifak düzenlemesinin bir sonucudur.
Sistemde etkin partilerin başkan seçebilmek için yüzde 50’ye ulaşma zorunluluğu, küçük ve yeni kurulan partileri “kilit” konuma getiriyor.
Yeni kurulan partiler de bunun farkında. Pazarlık güçlerini iyi kullanmak istiyorlar. Onlar için aktörleşme ve siyasette kalıcı olmanın yolu, cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve mevcut ittifak düzenlemesinin devamından geçiyor.
Parlamenter sistem içinde, katı ideolojik konumlanmaya sahip olmayan küçük partilerin fazla bir değeri olmaz.
Bugün için Millet İttifakı ve onlara eklemlenmeye çalışan yeni partiler, “güçlendirilmiş parlamenter sistem”e dönmekten bahsediyorlar. Şimdilik mümkün görünmüyor ama, eski sisteme dönülmesi hâlinde ilk seçimlerde yüzde 7 civarında oy alamayan yeni kurulan bir parti kalıcı olamaz. Belki de barajı geçemeyen partiler demek daha doğru olur.
Ne yani, parlamenter sisteme geçildiğinde yeni kurulan partiler, “biz iktidar olamasak bile koalisyonun bir parçası olacağız” diye mi seçmenlerine vaatte bulunacaklar.
Mevcut CHP yönetimi, cumhurbaşkanlığı sisteminde tek başına yüzde 50’nin üzerine çıkamayacağını biliyor. Tek başına yüzde 25 oy oranı ile de sistem içinde etkili olamayacağının farkında. Bundan dolayı, CHP’nin oy oranının düşmesi pahasına, İyi Parti ve diğer sağ siyasal alandaki muhalif partileri güçlendirmek için elinden geleni yapıyor. Kılıçdaroğlu ve yönetimi için mevcut durumda CHP’nin oy oranının yüzde 25 olması ya da yüzde 20’nin altına düşmesi çok önemli değil.
Bunun bariz göstergesi, CHP tabanından İyi Parti’ye oy geçişlerini sorun etmemesi. Ulusalcı tabanının rahatsız olduğunu göre göre HDP ve sağ siyasi figürlerle iş tutması…
İyi Parti’nin sistem içinde etkili olması da, Cumhurbaşkanlığı sistemi ile doğrudan ilgilidir. Eski sistem devam etseydi, İyi Parti’nin siyasette etkisi ve oy oranı, bugünkünün yarısına bile erişemezdi. Siyasal alanda da en büyük rakibi, CHP ve Ali Babacan’ın kurduğu Deva Partisi olurdu.
Sonuç olarak parlamenter sisteme dönülmesi hâlinde, ideolojik konumlanmaları birbirine çok uzak olan partiler ittifak kurmak bir yana çok sert bir siyasi rekabete yönelirler. Bu rekabet de, yeni kurulan partilerin aleyhine olur.
Bu çerçeveden bakıldığında; İyi Parti dâhil yeni kurulan partilerin tümü için “güçlendirilmiş parlamenter sistem”e dönüş söylemi bir taktikten ibarettir. Onlar da biliyorlar ki, mevcut durumda eski sisteme dönüş mümkün değildir. Değilse, siyasette etkin ya da kalıcı olamayacaklarını bile bile parlamenter sisteme dönülmesini talep etmezler.
Yani, yeni kurulan partiler için parlamenter sisteme dönüş, onların siyasi alandan tasfiyesini doğurur.
[UHA Haber Ajansı, 18 Mart 2021]
Yorumlar