Ukrayna’ya Amerikan Yardımının Kaderi
ABD’nin Ukrayna’ya yardım akışını tehlikeye atan iç siyasi çekişmeler yeni bir aşamaya ulaştı. Sınır güvenliği sağlanmadan Ukrayna’ya yardıma destek vermeyeceğini ilan eden Cumhuriyetçiler, Biden’ın sınır güvenliği konusundaki tavizlerini yeterli bulmamışlardı. Daha doğrusu Trump’ın talebi doğrultusunda başkanlık seçimlerinde göçmenlik krizini kullanabilmek için meseleyi yokuşa sürmüşlerdi. Özellikle Temsilciler…
Kadir ÜSTÜN, SETA Washington D.C. Koordinatörü
ABD’nin Ukrayna’ya yardım akışını tehlikeye atan iç siyasi çekişmeler yeni bir aşamaya ulaştı. Sınır güvenliği sağlanmadan Ukrayna’ya yardıma destek vermeyeceğini ilan eden Cumhuriyetçiler, Biden’ın sınır güvenliği konusundaki tavizlerini yeterli bulmamışlardı. Daha doğrusu Trump’ın talebi doğrultusunda başkanlık seçimlerinde göçmenlik krizini kullanabilmek için meseleyi yokuşa sürmüşlerdi. Özellikle Temsilciler Meclisi’nde kabul gören bu stratejinin Senato Cumhuriyetçileri tarafından reddedildiğini gördük. 95 milyar dolarlık bir yardım paketini geçiren Senato, Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a yardım konusunda topu Trumpçı Cumhuriyetçilere atmış oldu. Temsilciler Meclisi sınır krizini bahane ederek bu yardım paketini reddederse Rusya-Ukrayna savaşında da yeni bir döneme girilmiş olacak. Amerika’nın Kasım seçimlerine kadar ‘savaşa devam’ ile ‘diplomatik çözüm’ arasında bir tercih yapmaktan kaçınan ve mevcut durumu ‘idare’ etmekle yetinen bir politika izlemesi şaşırtıcı olmayacak.
SINIR GÜVENLİĞİ TARTIŞMASI
Temsilciler Meclisi Sözcüsü Mike Johnson’ın İsrail’e 14 milyar dolarlık yardımı da içeren Ukrayna paketini gündeme alması, sınır güvenliği meselesinde taviz almadan Biden’ın istediğini vermek anlamına gelecektir. Amerikan sınırı yerine Ukrayna’nın güvenliğini öncelediği eleştirilerinin alıcısı zaten çok. Ayrıca Biden’la uzlaşı Trump’ın isteklerinin ve seçim stratejisinin de göz ardı edilmesi anlamına gelecektir. Bazı Cumhuriyetçi temsilciler İsrail’e yardımın riske atılmaması gerektiğini söyleyerek yardım paketine destek verebilir. Paketin siyasi pazarlıklarla bir şekilde geçirilmesi sağlanırsa, Trump’ın etkisi kısmen kırılmış olacak. Bunun önündeki en büyük engel de Johnson’ın tasarıyı gündeme almayı reddetmesi. Bu durumda Cumhuriyetçilerin önünde iki seçenek var: Ukrayna’ya yardım paketini Trump’ın seçim kampanyasına endeksli bir biçimde reddetmek veya İsrail’e yardımı bahane ederek Ukrayna’ya yardıma devam etmek.
İki durumda da sınır güvenliği konusunda bir şey yapılmamış olacak ve temsilciler kendi seçmenlerine bu konuda hesap vermek zorunda kalacak. Dahası geçmiş seçimlerde gördüğümüz gibi Trump’ın gazabına uğramaları da cabası olacak. Cumhuriyetçi Parti’de hakimiyetini büyük oranda tesis etmiş olan Trump’ın merkeze yakın isimleri kontrol etmekte güçlük çektiğini İç Güvenlik Bakanı Mayorkas’ın görevden alma sürecinde gözlemledik. İlk oylamada merkez Cumhuriyetçi temsilcilerin ikna edilememesiyle görevinde kalan Mayorkas, daha sonra Trumpçıların baskıları sayesinde görevdeyken azil sürecine tabi olan ilk bakan olarak tarihe geçti. Trump’ın partideki ağırlığının bu seviyeye gelmesi, Ukrayna’ya yardım paketinin de ciddi tehlikede olduğunu gösteriyor.
AMERİKAN DESTEĞİNİN ANLAMI
Ukrayna’ya Amerikan yardımının kesilmesi, Batı ittifakını canlandırma iddiasındaki Biden için büyük bir darbe olur. Halihazırda geçen sene geçirilen yardım paketlerinin akışları devam ettiği için altı ayla bir sene ‘idare edecek’ durumda olan Ukrayna’nın ateş gücünün şimdiden düştüğünü biliyoruz. Cephede savaşan askerler mühimmatlarını idareli kullanmaya çalışırken bir yandan da zırhlı araç yedek parçası konusunda şimdiden sorun yaşamaya başladı. Rusya’ya karşı ilerleyemeyen Ukrayna’nın Amerikan yardımından mahrum kalması önümüzdeki aylarda gerilemesi sonucunu dahi getirebilir. Sahada ilerleyemeyen Ukrayna güçlerinin Rus donanmasına saldırarak stratejik üstünlük ve moral sağlayacak adımlar atması da bunun bir sonucu aslında.
Amerikan desteğinin mali boyutundan çok daha önemlisinin Batı’nın Ukrayna’yı ne pahasına olursa olsun savunacağı mesajının verilip verilemeyeceği olduğu söylenebilir. Amerikan desteğinin kamuoyu nezdinde popüler olmadığı ve hatta şimdiden fazla yardım yapıldığı algısının anketlerde öne çıktığını görüyoruz. Ukrayna’ya yardıma muhalefetin sadece Trumpçı temsilcilerden gelmediği açık. Amerikan halkının dünyanın liderliğine derin şüphecilik beslemesi ve Ukrayna’ya yapılan yatırımın sonuç vereceğine ikna olmamış olması da bu muhalefeti besliyor. Amerikan yardımının kesilmesi Ukrayna’nın kaderine terkedildiği imajını ve dolayısıyla bir barış anlaşması yapılması gerektiği tezini güçlendirecektir. Avrupa Amerikan desteğinin mali boyutunu devam ettirse de Washington’un stratejik, istihbarat ve askeri destek kapasitesinin akamete uğraması Ukrayna açısından büyük bir handikap yaratacaktır.
Ukrayna’ya Amerikan desteğinin bir iki yıl gibi kısa bir sürede zayıflaması, Rus lider Putin’in hesabının tutması anlamına gelecektir. Amerikan Kongresi’nden yardım paketinin geçmesini sağlayacak en önemli etkenlerin başında Putin’e bu zaferi tattırmamak yer alıyor. Rusya’nın Ukrayna’da stratejik yenilgiye uğratılması hedefinin Çin’le mücadele için de kritik bir önemi var. Kongre’nin Senato kanadındaki siyasetçilerin büyük oranda bu kaygılarla yardım paketini geçirdiklerini biliyoruz. Paketin Temsilciler Meclisi’nden geçmemesi, Amerikan dış politikasının iç politikasına yenilmesi anlamına da gelecektir. Bunun Ukrayna savaşı ve küresel güç mücadelesi açısından ciddi sonuçları olacaktır. Bu sonuçlardan biri ilk aşamada Ukrayna’ya ‘diplomatik çözüm’ baskısının artması olabilir ve bu noktada Türkiye de arabulucu olarak tekrar devreye girebilir. Ancak daha önce olduğu gibi Putin’in mevcut kazanımlarını korumakta ısrar etmesi, Ukrayna’nın tam egemenlik hedefinden taviz vermesini gerektireceği için uzun ve çözümsüz diplomatik bir süreç başlatabilir.