Türk Konseyi Fırsatlar ve Algılar
ANKARA-UHA HABER / SETA bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Araştırma Görevlisi ve halen Hasan Kalyoncu Üniversitesi öğretim üyesi olan Dr. Murat Aslan, ‘Türk Konseyi Fırsatlar ve Algılar’ konusunda, Türk Konseyi nedir? • ABD, Avrupa, Rusya ve Çin’in Türk Konseyi’ne yönelik algıları nasıl şekillenmektedir? • Türk Konseyi Orta Asya’da yeni bir rekabete neden olur mu? başlığı altında bir çalışma gerçekleştirdi.
‘Türk Konseyi Fırsatlar ve Algılar‘ konusunu (UHA) Uluslararası Haber Ajansı‘ndan Ataner YÜCE’ye değerlendiren Dr. Murat Aslan, Küresel rekabetin coğrafyaya tabi olmadığı günümüzde çok kutupluluğun ağırlık kazandığını söyledi.
Dr. Murat Aslan, Devletlerin tehdit algılarıyla motive olmuş bir şekilde kendi başlarına üstesinden gelemeyecekleri konularda kimi zaman iş birliği kimi zaman da rekabet içerisinde bulunduklarını, ancak önceki yüzyılın başında Liddell Hart’ın “dolaylı tutum” adını verdiği stratejideki akıl dolu çözümlerin devletleri birbirlerine doğrudan meydan okumak yerine ikincil veya üçüncül angajman yöntemlerine ittiğini açıkladı.
Asimetrinin ön plana çıktığı yeni çatışma türlerinde devletlerin oluşturduğu yapının bir yandan rekabetin yönetilmesinde birimlere imkanlar sunarken diğer taraftan farklı mezo yapıların teşkil edilmesiyle yapılar arası rekabetin mümkün hale geldiğine dikkat çeken Dr. Murat Aslan, Türk Konseyi’nin kurulmasıyla birlikte Avrupa’dan Orta Asya’ya uzanan yeni bir yapının zuhur ettiğinin altını çizdi.
Dr. Murat Aslan, Dayanışma olgusunu kültür birliğiyle güçlendiren Türk Konseyi’nin herhangi bir devleti hedef almaksızın devletlerin iş birliği yoluyla özgün gelişim hakkından güç aldığını belirterek, ancak Türk Konseyi’nin halen vücut bulduğu coğrafi uzanım küresel politikalara teksif olmuş devletleri projeksiyonlar üretmeye ittiğine dikkat çekti.
“Şüphesiz ihtimaller üzerine inşa edilen politik analizlerin doğruluk ve gerçekleştirilebilme dereceleri sorgulanabilir niteliktedir” diyen Dr. Murat Aslan, “Ancak Türk Konseyi’nin Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği (AB, münferit Avrupa ülkeleri dahil), Rusya ve Çin tarafından nasıl algılandığını çözümlemek faydalı olacaktır. Böylece Türk Konseyi’nin esasen yeni başlamış sürecinin “yönetilebilir” bir yaklaşımla yürütülmesi mümkün olacaktır. Bu kapsamda perspektifte üç ayrı devletin ve bir devlet üstü yapının Türk Konseyi’ne yönelik yaklaşımları ayrı ayrı incelenmektedir” dedi.
TÜRK KONSEYİ NEDİR?
Dr. Murat Aslan, Türk devletleri arasındaki iş birliğinin temellerinin 1992’de Ankara’da yapılan zirve ile atıldığını hatırlatarak, Zirve sonrasında ziyadesiyle ekonomik iş birliği alanında kararlar alındığını ve Ankara Bildirisi’nin yayımlandığını ifade etti.
Türk Konseyi’nin (diğer adıyla Türk Keneşi) ise 20-21 Ekim 2011 arasında Kazakistan’ın Almatı şehrinde
Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan ve Türkiye’nin de bir araya gelmesiyle kurulan bir dil ve kültür birliği olduğunu dile getiren Dr. Murat Aslan, Nitekim Konseyin asli ismi “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi” olarak ilan edilmiştir. Diğer bir ifadeyle Türkçenin zenginliği ve yaşadığı coğrafya referans alınmıştır” dedi.
Dr. Murat Aslan, Konseyin siyasi yönünden ziyade günümüzün “yumuşak güç” unsurlarının ön plana çıktığına vurgu yaparak, ayrıca Türk Konseyi’nin tesisi ve yaşatılmasında Kazakistan’ın onursal Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in fikir babası olarak öncülük misyonunu üstlendiğine dikkat çekmek gerektiğini açıkladı.
Türk dili ve kültürünün katkılarıyla Türk kökenli devletlerin etkileşiminin sağlanmasının amaçlandığı Türk Konseyi’nde aynı zirvede kurulan Türk İş Konseyi aracılığıyla da kültürel yakınlığın iş dünyasına tahvil edilmesinin arzulandığını belirten Dr. Murat Aslan, İkinci Türk Konseyi’nin de Bişkek’te 22-23 Ağustos 2012 arasında devlet başkanlarının katılımı ile zirve şeklinde icra edilerek, “Eğitim, Bilim ve Kültürel İş Birliği” temasıyla kurumsal adımların atıldığını ifade etti.
Bu zirveden sonra Türk Konseyi faaliyetlerinin öngörülebilir bir şekilde ve bütçelenerek icra edildiği görüldüğünü söyleyen Dr. Murat Aslan, her sene icra edilen zirvelerde farklı temaların ön plana çıkarılarak safhalandırıldırılmış bir yaklaşımla kabul edilebilirliği olan faaliyet çizgisinin izlendiğini kaydetti.
Dr. Murat Aslan, “Nitekim üçüncü zirvede ulaşım alanında yapılabilecekler görüşülmüş ve Türki devletlerin fiziki irtibatı üzerinde durulmuştur. Bahse konu temaların görüşülmesi yoluyla bölgesel nitelikte olan örgütün iş birliği alanlarında tema genişlemesi başarılmıştır. Günümüzde siyaset, eğitim, gençlik ve spor, ekonomi, ulaştırma, gümrük, turizm, diaspora, bilgi ve iletişim, medya ve enformasyon şeklinde tasnif edilen iş birliği alanları Konseyin iştigal ettiği sahalar” olduğunu aktardı.
Son yıllarda Türk Konseyi’ne üye sayısı bağlamında genişlemenin gözlemlendiğinin altını çizen Dr. Murat Aslan, bu kapsamda Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan’ın ve Türkiye Konsey üyesi iken Macaristan’ın ise gözlemci ülke olduğunu ifade etti.
Dr. Murat Aslan, öte yandan Türkmenistan’a yapılan üyelik çağrısının da dikkate değer bir adım olduğuna vurgu yaparak, Türk Konseyi’nin 31 Mart 2021’de telekonferans yoluyla gerçekleştirdiği zirvenin hem Batılı ülkelerde hem de Rusya ve Çin’de merak uyandırdığına dikkat çekti.
Nitekim 2021 zirvesinde alınan kararlar Türk dünyasının kurumsal bir çatı altında kendisini yeniden yapılandırması istikametinde muhtemel gelişmelerin haber verdiğini dile getiren Dr. Murat Aslan,
Türk Konseyi’nin 12 Kasım 2021’de İstanbul’da icra edilen zirvesinde “Aksakallı Elbaşı” Nursultan
Nazarbayev’in 2019’da Bakü zirvesinde teklif ettiği şekliyle Konseyin isminin “Türk Devletler Teşkilatı” olması ve kurumsallaşma gayretlerinin artırılmasının gündeme alındığını, Nazarbayev’in “Turan koridoru” kurulması şeklinde dillendirdiği entegrasyonun (AB örneğinde olduğu gibi) kendine münhasır bir tekemmül sürecine girebileceğinin anlaşıldığını açıkladı.
Dr. Murat Aslan, Konseyin ana ajandasının Türk soylu devletlerin tedrici bir yaklaşımla iş birliği olanaklarını birbirlerine öncelik verecek şekilde derinleştirmesi şeklinde belirttiğini, ancak mal ve hizmet dolaşımı, ekonomi gibi üye devletlerin egemenliklerinin bir kısmından vazgeçebildiği AB benzeri bir mimari Konsey için henüz olgunlaşmış bir fikir olmadığını belirtti.
Türk devletlerin “birliktelik” üzerine inşa edilmiş bilinç düzeyinin kurumsal hale gelmesi ve siyasi dayanışmaya yansımalarının ise başarılabilecek kısa vadeli gerçekçi hedeflerin bulunduğunun altını çizen Dr. Murat Aslan, bu çerçevede Türk Konseyi’nin Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’a vermiş olduğu siyasi desteğin dikkate değer bir gelişme ve aynı tutumun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması bağlamında ele alınmasının da gerçekçi bir beklenti olduğunu kaydetti.(devam edecek)
***
MURAT ASLAN
1991’de Kara Harp Okulu Yönetim Bölümü’nden mezun oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde muhtelif görevler aldı. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisans (2006-2010) ve doktora (2011-2017) eğitimlerini tamamladı. Akademik çalışmalar yapmak üzere TSK’dan kendi isteğiyle Şubat 2017’de emekli oldu. Başkent ve Hasan Kalyoncu üniversitelerinde siyaset ve uluslararası ilişkiler alanında dersler vermeyi müteakip Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nden öğretim üyesi olarak görev aldı. Savunma ve güvenlik çalışmaları kapsamında güç kavramı, istihbarat ve propaganda kavram ve uygulamaları üzerine yoğunlaştı. Halen Hasan Kalyoncu Üniversitesi öğretim üyesi olan Aslan SETA’da araştırmacı olarak görev yapmaktadır.
[UHA Haber Ajansı, 30 Kasım 2021]