ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
13:02 Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı: Türklerin tarih boyunca yaşattığı gelenek Nevruz!
11:45 Binlerce yıllık tarihiyle kardeşlik ve birliğin sembolü Nevruz!
11:43 Kanada, AB’nin 28. üye ülkesi olmak için başvuruda bulunabilir mi?
10:23 Analiz: Polonya Başbakanı Donald Tusk’un Türkiye-AB İlişkileri Bağlamında Ankara Ziyareti: Stratejik ve Diplomatik Boyutlar
10:22 Avrupa Birliği, düzensiz göçle mücadelede eleştirilerin hedefindeki “geri gönderme merkezlerini” yasallaştırıyor
09:06 Türk Dünyasında Ekonomik ve Siyasi Entegrasyon
08:22 Bosna-Hersek’in Geleceği: Bir Perspektif Meselesi mi?
07:54 Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Tarafsız ve bağımsız yargının vereceği karar, herkes için bağlayıcıdır ve saygıyla karşılanmalıdır”
07:25 İsrail’in PKK/YPG Desteği: Bölgesel Güvenliği Tehdit Eden Politika
07:10 Çok meraklıysanız Amor’a kendiniz bekçilik yapın
06:59 Avrupa’da savaş endişeleri giderek artıyor. Avrupa’da bu yaz savaşsız geçecek son yaz olabilir
05:30 İngiltere Eski Dışişleri Bakanı Jack : Kıbrıs konusunda gerçekçi tek yol, iki devletli çözüm
00:54 Yolsuzluk şüphelilerinin adreslerinde milyonlarca lira ele geçirildi
00:45 AK Parti Sözcüsü Çelik: Siyasetçilerin yapması gereken yargı sürecini izlemek
00:38 Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bizim muhalefetin müsamerelerine ayıracak vaktimiz yok
00:24 Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarımsal hasılayı üç katına çıkardık”
00:08 Kuzey Ren-Vestfalya İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı “Aşırı Sağ Durum Raporu”na göre, Aşırı Sağ Tehdidi Büyüyor!
00:04 Antalya’da suç örgütü operasyonu: 15 milyar liralık mal varlığına el konuldu
21:07 Bahçeli: PKK bir an önce fesih kararı almalı
20:55 MGK’dan “Terörsüz Türkiye” vurgusu
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Türk Dünyasında Bölgesel Entegrasyon Süreci: Ekonomik Kalkınma

Türk Dünyasında Bölgesel Entegrasyon Süreci: Ekonomik Kalkınma
20 Mart 2025
3
A+
A-

* Türkiye, Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan’dan oluşan Türk devletleri, ortak Türk mirasına dayanan zengin tarihi, kültürel ve dil bağlarını paylaşmaktadır.

* Bu halklar arasında ekonomik ve siyasi ilişkilerin gelişimi, iş birliği, çağrılar ve bölgesel entegrasyon çabaları ile karakterize edilen dinamik bir süreçtir.

* İyi okumalar…

-Reksane Ceferova-

UHA / İnternational News Agency

Bakü Devlet Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim Misafir Yazar - Uluslararası Diplomatik İlişkiler, Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneğiüyesi Reksane Ceferova, UDİAD için kaleme aldığı “Türk Dünyasında Ekonomik ve Siyasi Entegrasyon” başlıklı yazısını UHA /  İnternational News Agency’a değerlendirdi.

Bölgesel Entegrasyon Süreci: Ekonomik Kalkınma

Türklerin yaşadığı coğrafya, tarih boyunca önemli ticaret yolları üzerinde yer almıştır. Günümüzde ise dünyada meydana gelen olaylar ve süreçler doğrultusunda Türk devletlerinin bulunduğu bölgelerin jeostratejik önemi son derece artmaktadır.

Şu anda Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde Türk dünyasının birlikte kazanacağı somut ve sistematik altyapılar oluşturulmaya başlanmıştır. Ayrıca ortak ekonomik bölge, tarım ve gümrük mevzuatı alanlarında ortak girişimlerin kurulması gibi konularda sorunların ortadan kaldırılması için ortak kararlar alınmıştır.

Bu süreçler kapsamında Mersin, Taşkent, Andican ve Termez, Surhanderya bölgelerindeki taşımacılığa dayalı kurumların “Türk Devletleri Kardeş Limanlar Teşkilatı” sürecine dahil edilmesi planlanmaktadır. Bunun yanı sıra, üye devletlerin kara ve deniz limanları arasında iş birliğinin sağlanması yönünde girişimler öne sürülmektedir. Ayrıca, İkinci Karabağ Savaşı’nın açtığı önemli fırsatlardan biri de Türk dünyasını birbirine bağlayacak olan Zengezur Koridoru’dur.

Bu güzergâhın Doğu-Batı transitine alternatif olması ve bazı açılardan Süveyş Kanalı’ndan daha ekonomik olması, onun uluslararası önem taşıyacağının bir göstergesidir. Günümüzde dünyada Doğu’dan Batı’ya üç ana ticaret güzergâhı bulunmaktadır: “Kuzey Koridoru”, “Orta Koridor” ve “Güney Koridoru”. Bugün Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Batı’nın Moskova’ya uyguladığı yaptırımlar doğrultusunda “Kuzey Koridoru” önemini kaybetmiştir. Orta Doğu’da yaşanan savaşlar ve terör olayları ise “Güney Koridoru”nun güvenlik açısından bir dizi sorun yaratmasına sebep olmaktadır. Bu noktada ise Orta Asya’dan geçerek Güney Kafkasya’ya ulaşan ve oradan Anadolu topraklarından geçen “Orta Koridor”un önemi giderek artmaktadır.

Şu anda Azerbaycan ve Kazakistan’ı Orta Koridor’da ortak çıkarlar birleştirmektedir. Her iki ülke, Doğu-Batı Uluslararası Trans-Hazar Taşımacılık Güzergâhı çerçevesinde iş birliği yapmaktadır. Aktau deniz limanı özel bölgesinde Azerbaycan sermayesiyle inşa edilen “Aktau Üretim ve Lojistik Merkezi”, ülkelerimiz arasındaki ticari-ekonomik ilişkilerin gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Aynı zamanda, Azerbaycan Alat’ta Hazar kıyısında en büyük deniz limanının inşasını tamamlamıştır. Orta Asya’dan Hazar Denizi üzerinden gelen yükler, Alat limanında kabul edilerek ülkemizin topraklarındaki modern altyapıyla Orta Koridor’a entegre edilmiş güzergâhlara yönlendirilmektedir. Artan taleple bağlantılı olarak Azerbaycan, Alat’taki deniz limanının kapasitesinin genişletilmesi projesini de başarılı bir şekilde sürdürmektedir.

Kazakistan’dan alt ve üst koridorlar geçmemektedir; bu ülke yalnızca Trans-Hazar güzergâhı üzerinde yer almaktadır. Azerbaycan ise Avrasya’da tüm ulaşım arterlerinin kesiştiği bir ülkedir. Bu nedenle Orta Koridor kapsamında Azerbaycan ile iş birliği, Kazakistan için stratejik bir önem taşımaktadır. Nitekim, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 10 Nisan’da dost ülkeye gerçekleştirdiği başarılı resmi ziyaret çerçevesinde düzenlenen toplantılarda, devlet başkanları Orta Koridor’un geliştirilmesinin önemine dikkat çekmişlerdir.

Açıklamalara göre, Doğu-Batı güzergâhı üzerinde yük taşımacılığının artırılması konusunda somut rakamlar ve belirli takvimler tartışılmış, bu konuların en kısa sürede incelenmesi için ilgili yapıların yöneticilerine talimatlar verilmiştir. “Ülkelerimiz arasındaki müttefiklik ilişkileri, karşılıklı iş birliğimizin gelecekteki gelişiminin sağlam temelini oluşturmaktadır. Bugün bu temeli somut içeriklerle zenginleştiriyoruz ve geçen yılın Ağustos ayında Bakü’de alınan kararlar bugün artık hayata geçmektedir. Bununla birlikte, Cumhurbaşkanı Tokayev’in de belirttiği gibi, Kazakistan petrolünün Azerbaycan üzerinden transitine başlanması ve Orta Koridor’un tüm kapasitesiyle seferber edilmesi için ülkelerimizin ulaşım-lojistik altyapılarının birbirine entegre edilmesi yönünde ciddi çalışmaların başlatılması kararı alınmıştır,” diye devlet başkanımız Astana’da basına verdiği beyanatta vurgulamıştır.

Bahsedilen güzergahın en önemli kısmı ise şüphesiz Zengezur Koridoru olacaktır. Şüphe yok ki, Zengezur Koridoru, öncelikle bölgenin gelişiminde özel bir öneme sahip olacak ve bölgede yeni bir işbirliği formatının oluşmasına, barış ve kalkınmanın sağlanmasına hizmet edecektir. En önemlisi ise bu koridor, coğrafi açıdan tüm Türk dünyasını birleştirecektir.

Azerbaycan ve Kazakistan, tarihi Türk coğrafyasının bütünleşmesine güçlü destek veren ülkeler arasında yer almaktadır. Zengezur Koridoru’nun açılması, tarihsel bir adaletsizliğe son verecek ve tüm Türk dünyasının entegrasyonuna yeni fırsatlar yaratacaktır. Zengezur Koridoru boyunca oluşturulacak demir ve karayolları, ülkemizin topraklarında Doğu-Batı ve Kuzey-Güney güzergahlarına entegre edilecektir.

Azerbaycan’ın Hazar’da kurduğu en büyük limanın yanı sıra, işgalden kurtarılan bölgelerde inşa edilen üç uluslararası seviyede havaalanının yaratacağı imkanları da göz önünde bulundurursak, şu kanaate varabiliriz: Zengezur Koridoru, uluslararası taşımacılık için en cazip güzergahlardan birine dönüşecektir ve ülkemiz, ilerleyen dönemde güvenilir bir transit ülke olarak büyük hacimlerde gelir elde edecektir. Aynı zamanda, Zengezur Koridoru’nun oluşturulmasında bölge devletleriyle Azerbaycan’ın çıkarları örtüşmektedir.

Koridor açıldıktan sonra, Azerbaycan topraklarından geçerek Rusya’dan Ermenistan’a demir yolu hattının açılma ihtimali gerçektir. Ayrıca Rusya ile İran arasında, Nahçıvan bölgesinden geçen bir demir yolu bağlantısı kurulacaktır. Bunun dışında, İran ile Ermenistan, Türkiye ile Rusya arasında demir yolu bağlantıları olacaktır. Böylece, tüm bölge ülkeleri yeni altyapı projelerinden fayda sağlama imkanı elde edecektir. Ne yazık ki, Ermenistan ve İran, bölgesel işbirliği için ortaya çıkan yeni fırsatları gerektiği gibi değerlendirmemekte ve bazı manipülasyonlara başvurarak Zengezur Koridoru’nun açılmasını engellemeye çalışmaktadırlar. Ancak bu tür çabalar nafiledir. Azerbaycan’ın kararlılığı ve bölge devletlerinin dayanışması sayesinde bu koridor mutlaka açılacaktır.

Bugün yalnızca Çin ile Avrupa arasındaki ticaret hacmi 450 milyar dolardan fazladır. Yüklerin Çin’in güneyindeki limanlardan Avrupa’ya gönderilmesi ve ters yönde taşınması, çok zaman almakla birlikte, aynı zamanda pahalıya mal olmaktadır. Gemiler Süveyş Kanalı ve Cebelitarık Boğazı’ndan geçerek Avrupa’ya gitmektedir.

Neredeyse bu gemiler dünyayı yarım dolaşarak yükleri varış yerine oldukça geç ulaştırmakta ve bunlarla ilgili gümrük işlemleri, ayrıca milyonlarca dolar gümrük vergisi ve transit ücretleri ödemek zorunda kalmaktadır. Deniz korsanları, fırtınalar ve diğer güvenlik sorunlarını da göz önünde bulundurursak, Orta Koridor’un ne kadar önemli olduğunu görebiliriz. Orta Asya Cumhuriyetlerinin, Türkiye ve Doğu Avrupa ülkelerinin de bu projeye ilgi göstermeleri tesadüfi değildir.

Bakü’deki ADA Üniversitesi’nde “Orta Koridor boyunca: jeopolitik, güvenlik ve ekonomi” konulu uluslararası bir konferansta konuşan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, bu konu hakkında düşüncelerini şöyle ifade etmiştir: “Bizim ulaşım ve iletişim projelerimizin nispeten yeni bir parçası olan deniz ticaret limanımız, 15 milyon tondan 25 milyon tona kadar genişletilecektir. Çünkü buna ihtiyaç var, çünkü dünyada yeni bir jeopolitik durum mevcut ve Azerbaycan’dan daha fazla yük taşınmasına ihtiyaç duyuluyor. Ayrıca havaalanı projelerinin tamamlanma sürecindeyiz. Laçın Havaalanı hazır olduğunda – ki bu, işgalden kurtarılan bölgelerdeki üçüncü havaalanı olacak – Azerbaycan’da uluslararası havaalanlarının sayısı dokuz olacak. Tabii ki, bu sadece yolcu taşımacılığı için değil, aynı zamanda yük taşımacılığı içindir. Böylelikle, Azerbaycan topraklarından yük taşımalarının hızla artmasını bekliyoruz ve buna hazırız.”

Azerbaycan’ın 44 günlük Vatan Savaşı’nda kazandığı zafer, Orta ve Doğu-Batı koridorlarının daha kapsamlı hale gelmesi için büyük bir zemin hazırlamıştır. Kurtarılan bölgelerde havaalanları, karayolları ve diğer ulaşım altyapıları inşa edilmiştir ki, bunlar ülkemizin gelecekteki ekonomik gelişimi için temel rol oynayacaktır. Aynı zamanda, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Zengezur Koridoru’nu oluşturma ve bu yöndeki adımları, Çin-Kazakistan-Hazar Denizi-Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye-Karadeniz-Avrupa taşımacılık koridorunun temelini atmak içindir.

Bu güzergahın Azerbaycan’dan geçmesi, ekonomik gelişmeye büyük bir ivme kazandıracaktır. Uluslararası öneme sahip şirketlerin ve prestijli devletlerin yükleri Azerbaycan üzerinden taşındığında burada teknik hizmet alanları, büyük şirketlerin temsilcilikleri kurulacaktır. Bu da yeni iş alanları ve halkın sosyal durumunun daha da yükselmesi anlamına gelecektir. En önemlisi ise, bu koridorun Azerbaycan üzerinden geçmesi, ülkemize siyasi garanti sağlayacaktır. Yükleri Azerbaycan’dan geçen hem Avrupa hem de Asya ülkeleri, çokuluslu şirketler, büyük işlerle ilgilenen şirketler, ülkemizde sürekli istikrarın hüküm sürmesinde çıkar sahibi olacaklardır. Uluslararası siyasi arenada resmi Bakü’nün duruşu her zaman savunulacaktır.

Uluslararası alanda güvenilir, etkili ve ileri düzeyde olmayı amaçlayan Türk devletleri, çeşitli alanlarda işbirliğini geliştirmeye çalışıyorlar. Asya ülkeleri küresel ekonomi ve siyasette öne çıksa da; Türk Devletleri Teşkilatı yeni bir alternatif olarak öne çıkmaktadır. Çin, “Yeni İpek Yolu Projesi” ile ticaret altyapısını Avrupa’ya bağlamak için milyarlarca dolar yatırım yaparken, Türk Devletleri Teşkilatı, ortak finansal girişimler sunmaktadır. Ortak yardımlar, yatırımlar, projeler ve banka işlemlerini kapsayan araştırmalar, üyeler arasında işbirliğini güçlendirmektedir.

Şu an için Türk Devletleri Teşkilatı’na üye olan ülkeler, çeşitli düzeylerde küresel ekonomiye entegre olmaktadır. Orta Asya Cumhuriyetleri, daha az ticaret entegrasyonuna odaklanmışken, Türkiye ve Azerbaycan, tüketim merkezlerine daha yakın oldukları için dünya ekonomisine daha açıktır. Türkiye, Kırgızistan ve Özbekistan, emek yoğun, üretim merkezli ekonomik yapılarıyla öne çıkarken, diğer üyeler esasen enerji sektörüne odaklanmaktadır. 2021 yılında 720 milyar dolarlık dış ticaret hacmine ulaşan Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri, aralarında 14 milyar dolarlık ticaret yapmıştır. Kendi aralarındaki ticaret, genellikle tarım, sanayi ve enerji gibi sektörleri kapsasa da, Teşkilat üyelerinin ticaret hacmi, genel dış ticaret hacimleriyle kıyaslandığında istenilen seviyede değildir.

Sonuç

Son iki yüzyılda en büyük değişimlerin yaşandığı Avrupa ve Asya, eski dünyanın en önemli iki kıtası olarak kabul edilmektedir. Dünya nüfusunun beşte üçünden fazlası bu kıtalarda yaşamaktadır ve buradaki en büyük milletlerden biri de Türklerdir. Türkler, tarihin bu aşamasında yeni fırsatlar kazanmaktadırlar. 20. yüzyıl, Türkler için felaket yüzyılı olarak kabul edilmektedir.

Çünkü Türkiye hariç, bütün Türk ülkeleri Sovyet işgali altındaydılar. Özellikle Orta Asya ülkeleri ve Azerbaycan, bağımsızlık ve özgürlüklerini önce Çar Rusya’sına, sonra ise Sovyetler Birliği’ne teslim etmişlerdi. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk devletleriyle ikili ve çok taraflı işbirliğini güçlendirmek, Türkiye’nin değişmez önceliği haline gelmiştir.

Türkiye, Türk devletlerinin bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olmakla birlikte, diplomatik ilişkilerin tüm gerekliliklerini baştan yerine getirerek millileşme ve uluslararası sistemde yer alma süreçlerine de destek olmuştur. Ortak dil, tarih, kültür ve ortak değerlerin yanı sıra, Türkiye, Büyük Türkistan coğrafyasının Batı’ya açılan kapısı olarak, yeni bağımsızlıklarını kazanmış Türk devletleri tarafından önemli bir ortak olarak görülmektedir.

Ortak pazarın kurulması, enerji taşıma hatlarının inşası, ortak kalkınma ve yatırım bankalarının kurulması gibi hedefler, ilk başlarda yeni bağımsızlıklarını kazanmış Türk devletleri için birer arzu olarak görülse de, bu projeler aşama aşama hayata geçirilmiştir. Uzun yıllar boyunca değişen dünya sisteminde Türk devletleri arasında yaşanan hızlı entegrasyon süreci, Türk Devletleri Teşkilatının kurulmasını sağlamıştır.

3 Ekim 2009’da imzalanan Nahçıvan anlaşması ile ruhunu kazanan “birlik”, Kasım ayında İstanbul’da imzalanan anlaşma çerçevesinde Türk Devletleri Teşkilatı adı altında faaliyet göstermeye başlamıştır. Türk Konseyi’nin adının “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak değiştirilmesi, Teşkilatın iç siyasi dinamiklerini ve entegrasyon süreci çerçevesinde Türk devletlerinin birlik anlayışına verdikleri desteği ifade etmektedir. Türk devletleri arasında ortak çıkarlar doğrultusunda elde edilen anlaşmadan sonra ilk olarak güvenlik ve ekonomiye ilişkin 121 maddelik bir deklarasyon yayımlanmıştır.

Deklarasyonda, Türk Devletleri Teşkilatının Türk Cumhuriyetlerinin bağımsız devletlik anlayışının güçlendirilmesi, sosyal ve ekonomik gelişimlerinin artırılması ve bölgenin jeopolitiğindeki etkinliğinin artırılması konusundaki önemi vurgulanmıştır. Üye ülkelerden, birbirlerinin iç işlerine müdahale etmeden, aralarındaki bazı sorunların çözümünde uluslararası hukuk kurallarına uymaları ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkiler sergilemeleri beklenmektedir.

Bu şekilde, Sovyet dönemi kalıntısı olarak Orta Asya’daki Türk devletleri arasında toprak sorunlarının çözülmesine ilişkin hassasiyetle yaklaşılmaktadır. Yine de Teşkilat ve onun üye ülkeleri, özellikle bölgesel ve uluslararası meselelerle ilgili, siyasi, ekonomik ve halklararası ilişkilerin geliştirilmesi konularında ortak görüş ve diyalog sağlama amacını gütmektedir.

Son yıllara baktığımızda ise (Orta Asya’da) sınır sorunlarının ciddi şekilde çözülmesi, ikili ve çok taraflı anlaşmalarla enerji ticareti dahil olmak üzere ortak adımların atılması gibi olumlu gelişmelerde Teşkilatın payı tartışılmazdır. Ayrıca, 2018 Eylül ayında Macaristan’ın gözlemci, 2019 Ekim ayında Özbekistan’ın tam üye olması ve son zirvede Türkmenistan’ın gözlemci üye olarak katılmasıyla genişleme sürecinin devam etmesi, Teşkilatı siyasi cazibe merkezi haline getirmiştir.

Macaristan’ın siyasi katılım çabaları, Türk dünyasının Batı’ya açılma görüşünü ön plana çıkarsa da, Visegrad Dörtlüsü’nün (Çek Cumhuriyeti-Macaristan-Polonya-Slovakya) Teşkilatın gelecekte Budapeşte Zirve toplantısına katılma talebi, uluslararası sistem düzeyinde yeni bir perspektif getirmektedir. Ancak bütün bunlara rağmen Türk devletlerinin tek bir organizasyon altında toplanması, bölgede inkâr edilemez bir Türk gücünün ortaya çıktığını göstermektedir.

***

Yazar hakkında

Reksane Ceferova

1987 yılında Azerbaycan’ın Samukh ilçesinde doğmuştur. 2004-2008 yıllarında Gence Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi’nde eğitim almış, 2008-2010 yıllarında aynı üniversitenin Tarih anabilim dalında yüksek lisans yapmış ve başarıyla tamamlamıştır. 2011-2014 yılları arasında Bakü Devlet Üniversitesi’nde felsefe doktoru programı olan Genel Tarih anabilim dalında eğitim almıştır. Şu anda Bakü Devlet Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Azerbaycan’da ve yurt dışında birçok makalesi yayınlanmıştır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.