Trump’ın yeniden Amerikan başkanı seçilmesinin ardından ABD-AB ilişkileri nasıl bir seyir izleyecektir?
Trump yönetiminin güvenlik, ekonomi ve Ukrayna krizi gibi konulardaki politikaları bu ilişkileri nasıl etkileyecek ve AB’nin kendi güvenlik ve ticaret politikalarında hangi değişimlere yol açacaktır?
Aylin Ünver NOİ, Haliç Üniversitesi, SETA
Trump’ın daha önce Amerikan başkanı olması ve geçmiş deneyimler önümüzdeki süreçte ABD-AB ilişkileri açısından nasıl bir politika izleyeceği hakkında az çok fikir sahibi olmamızı sağlıyor. Daha seçim kampanyaları esnasında Trump’ın söylemleri özellikle güvenlik ve ekonomi konularıyla ilgili AB üye devletlerinin özellikle bazılarında alarm zillerinin çalmasına neden olmuştu.
Bazıları diyorum çünkü Macaristan gibi bazı AB üye devletlerinin Trump ile benzer politikaları bulunmakta. Macaristan Başkanı Victor Orban ülkesi AB dönem başkanı iken “Barış Misyonu” olarak adlandırdığı liderlerle görüşme kapsamında Mar-a-Lago’da Trump ile bir araya gelmişti. AB üye devletleri içinde Ukrayna ile savaşın bitmesini isteyen tarafların resmi olmayan temsilcisi olarak bu görüşmeleri gerçekleştirmişti.
Bu görüşmeden ötürü AB içinde hem Birlik kurumlarının başındaki isimler hem de bazı üye devletlerin eleştirilerine maruz kalarak AB içindeki dış politika yapımında ortak duruşa, Birliğin Rusya politikasına zarar vermekle suçlanmıştı.
Rusya-Ukrayna savaşına yönelik Brüksel ve yeni Washington yönetimlerinin farklı yaklaşımları/politikaları ve Trump yönetiminin NATO ile ilgili genel görüş ve yaklaşımı AB’yi halihazırda başlattığı NATO dışında Birliğin kendi güvenlik politikasını daha da güçlendirecek somut adımlarla desteklemesine neden olabilir.
Zaten AB’ye savunma ve güvenlik konusunda stratejik otonomi sağlayacak bu süreç halihazırda başlatılmıştı. Trump’ın seçilmesinin güvenlik dışında taraflar arasındaki ticarete de etkisi olacağını unutmamak gerek.
Biden döneminde AB ve ABD’nin Çin’e karşı ticaret politikalarında bir uyum vardı ve bu, Çin’i sınırlama politikasıydı. Ancak Trump’ın uygulamayı düşündüğü yüksek tarifeler, üretimi ABD’ye taşıma ve fosil yakıt odaklı üretim ile AB’nin serbest ticaret ve yeşil enerji odaklı üretim ve ticaret politikaları da birbirinden farklı.
Bu farklılık AB’yi hem Çin hem de ABD ile ticaret politikalarında karşı karşıya getirecek zorlukları ortaya çıkarabilir. Obama döneminin Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (Transatlantic Trade and Investment Partnership, TTIP) ile ABD ve AB arasında yapılmaya çalışılan yatırım ve ticaret anlaşması ile dünyada bu konuda kuralları belirleyen iki büyük ekonomik gücün ekonomik ilişkilerini ileri bir düzeye taşıma beklentisi üzerine kurulu yaklaşımın yeniden canlandırılması ümidi de tamamen ortadan kalkmış oluyor.
Dahası taraflar ticarette bir anlaşmaya varamazsa bu durum AB’nin ekonomik olarak resesyona girmesine neden olabilecek bir süreci tetikleyebilir. Netice itibarıyla ABD-AB ilişkilerinde güvenlikten ekonomiye kadar Trump’ın ve “Önce Amerika” üzerine kurulu politikasının etkilerini göreceğiz.