Terörizmle Mücadele ve Müzakere

* Terörizm günümüzde özellikle emperyalist ülkeler tarafından vekil güç olarak diğer coğrafyalarda politika yürütme mekanizması haline geldi.
* Önceleri ülkeleri tehdit eden terör örgütlerinin günümüzde tehditlerini başka ülkelerin vekili olarak sürdürdü.
* İyi okumalar…
UHA / İnternational News Agency
GAZİANTEP, ANKARA, 20 NİSAN 2025 – Türkiye’nin saygın, güvenilir Eskişehir merkezli düşünce kuruluşu Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi (TUDPAM) yazarı ve Gaziantep Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğr. görevlisi Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, (TUDPAM) için kaleme aldığı “Terörizmle Mücadele ve Müzakere” UHA Haber için değerlendirdi.
Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, Terörizm günümüzde özellikle emperyalist ülkeler tarafından vekil güç olarak diğer coğrafyalarda politika yürütme mekanizması haline geldiğine dikkat çekti.
Önceleri ülkeleri tehdit eden terör örgütlerinin günümüzde tehditlerini başka ülkelerin vekili olarak sürdürdüğünün altını çizen Doç. Dr. Gökçe, şunları söyledi:
“Tabi buradaki en temel sorun terör ve terörizmin tanımlanmasından ve kabulünden kaynaklanmaktadır. Silahlı grupların kime göre terör örgütü kime göre bağımsızlık mücadelesi veren bir örgüt olup olmadığı tartışmalıdır ve sorunun temelini teşkil etmektedir. Böyle olunca da silahlı gruplar özellikle post modern terörizm döneminde teknolojiye bağlı olarak taktik ve yöntemlerini çağın gereklerine uydurarak varlıklarını sürdürmektedir. Bu durum terör örgütlerinin küresel ve uluslararası hale getirmekte ve terör örgütlerinin sonlandırılması için klasik mücadele stratejisinin her zaman başarılı olmadığı görülmektedir. Bu durumda mücadele stratejisi kapsamında farklı içerikler ve mücadele stratejisinin yanı sıra müzakere stratejisi de sahneye uyarlanmaya başlanmıştır”.
Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, bu çalışmada terör örgütlerinin ve terörizmin bitirilmesinde günümüzde uygulanan mücadele ve müzakere stratejisi kısaca ele alındığını hatırlatarak, bu konuyla alakalı olarak mevcut literatüre katkı sunmak amacıyla devasa bir kitap hazırlanmakta olup hem bu çalışmada hem de kitapta betimsel ve tarihsel araştırma tekniklerinin kullanıldığına vurgu yaptı.
Doç. Dr. Gökçe, Türkiye’nin 1980’li yılların başlarından itibaren başta terör örgütü PKK olmak üzere kendi sınırları içinde ve sınır ötesindeki ülkelerde ortaya çıkan diğer terör örgütleriyle etkin bir şekilde mücadelesini sürdürdüğünü ve bu mücadelede ülkenin maddi ve manevi kaynaklarının yoğun bir şekilde kullanıldığı gerçekliğinden hareket edilerek terörizm sorununun bitirilmesinin gerekliliğinin ortaya çıktığını ifade etti.
Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, “Özellikle bulunduğu coğrafyadaki gelişmelere proaktif tedbirler alabilmek adına muhtemel tehlikelere karşı önünde engel teşkil eden ve gelecekte önüne engel olarak çıkarılabilecek mevcut terör sorununu çözmek zorundadır. 1984-2005 yılları arasında terörizmle mücadelede hesaplanabilir rakam olarak tahmini 4 Trilyon Türk lirası bir para harcandığı düşünülürse ve bu harcanan para ile yapılabilecekler sıralandığında devasa yatırımlardan sarfı nazar edildiği kabul edildiğinde, sadece maddi kayıp anlamında, halkın refahını yükseltmek için ayrılması gereken paranın boşa harcandığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bu işin maddi boyutu. Bir de toplumsal, demografik ve manevi boyutu düşünüldüğünde vahim bir tablo ortaya çıkmaktadır” dedi.
“Türkiye Cumhuriyeti 2016 yılına kadar olan süreçte sınırlarının güvenliğini sağlamak ve ülke içindeki terör örgütlerini bertaraf etmek adına bir mücadele yürütmüştür” diyen Doç. Dr. Gökçe, şöyle devam etti:
“Bu mücadelesi sonucu terör örgütü PKK ülke içinde eylem yapamaz hale gelmiştir. Önceki yıllardaki gücünü yitiren örgüt ülke dışındaki varlığını emperyalist ülkelerin desteğine dayanarak sürdürmeye ve geliştirmeye çalışmıştır. Bu süreçte sınırların ötesinden post modern terörizm döneminin imkanlarını ve yöntemlerini kullanarak eylemler yaparak özellikle Gaziantep, Kilis, Hatay, Şanlıurfa gibi sınır kentlerinde halkı tedirgin etmeyi başarmıştır. Türkiye 24 Ağustos 2016 tarihinde başlattığı Fırat Kalkanı Harekâtı ve sonrasındaki 3 büyük harekât ile terörizmle mücadele stratejisini değiştirmiş, “Terör Örgütlerini Bulunduğu Yerde (Kaynağında) Bertaraf Etme” stratejisini uygulamaya başlamıştır. Bu strateji 11 Eylül 2001 İkiz Kule Saldırısının ardından Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından Afganistan ve Irak’ta “Önleyici Savaş Doktrini” adı altında ilk kez kullanılmaya başlanmıştır. ABD’nin uyguladığı bu strateji terör örgütlerini bulundukları yerde etkisiz hale getirmeyi amaçlamış ve İkiz Kule saldırısını yapanların Afganistan ve Irak’ta bulunduğu kabul edilerek bu ülkelere karşı bir savaş başlatılmıştır”.
Gaziantep Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğr. görevlisi Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, ABD ve Türkiye’nin uyguladığı terör örgütlerini bulunduğu yerde bertaraf etme stratejisinin oldukça etkili sonuçlar ortaya çıkardığını, ancak iki ülkenin de uyguladığı stratejinin sonuçlarının güvenlikçi boyutlarının ötesinde toplumsal, demografik, çevresel, insani boyutlarının farklı olduğunu belirtmek gerektiğini aktardı.
Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, ABD’nin uyguladığı strateji müdahale ettiği bölgelerde güvenli sağlamaya yönelik olsa da günümüzde güvenliği göreceli olarak sağlandığını, birçok temel sorunların ve tehditlerin devam ettiğinin görüldüğünü hatırlatarak, “Afganistan’daki şiddet sarmalının ne derecede bittiği sorgulanır durumdadır. Keza Irak’ta da öyledir. Irak günümüzde stabil ve sakin gibi dursa da için hareketli olduğu ortadadır. Güvenlik boyutunun ötesinde ABD bu ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmüş, halka zulmetmiş, binlerce insanı hapishanelerde işkenceye tabi tutmuştur. Ülkelerin kaynaklarını sömürürken halkın refahını artıracak adımlar atmamış, temel gereksinimlerini karşılayacak alt yapı yatırımlarından uzak durmuştur” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin ise 26 Ağustos 2016 tarihinden sonra yapmış olduğu harekatlarla, harekât bölgelerini terör örgütlerinden temizlerken, bölgeleri imar çalışmalarına hız vererek yaşanabilir hale getirmeye çalıştığına vurgu yapan Doç. Dr. Gökçe, “Çok ivedilikle konutlar inşa edilerek barınma gereksinimi giderilmeye çalışılmış, beraberinde sağlık, eğitim ve beledi hizmetler de sunulmaya başlanmıştır. Bugün Türkiye’nin güvenli hale getirdiği bölgelerde sırf eğitim alanında 3 Fakülte bir Meslek Yüksek Okulu faaliyet göstermektedir” dedi.
Bütün bu gelişmeler başta PKK terör örgütü olmak üzere birçok terör örgütünün güvenli bölgelerin dışında faaliyet göstermesine engel olamadığını belirten Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe konuşmasını, şöyle sürdürdü:
“Bunun sebepleri arasında en bariz ve en etkili olan terör örgütlerinin emperyalist ülkeler tarafından desteklenmesi gelmektedir. Başta ABD olmak üzere ve onun bölge politikalarının temelinde yer alan İsrail’in güvenliğini sağlamak adına yürüttüğü politikalar terör örgütlerine adeta can suyu olmuştur. Özellikle son yıllarda ABD ve İsrail’in Orta Doğu politikaları tüm bölgeyi tehdit eder hale gelmiştir. Muhtemel gelişmelere karşı Türkiye kendi güvenliğini sağlayabilmek adına birçok tedbiri alma ve özellikle de ilk başta emperyalist ülkelerin bu coğrafyada kullandığı terör örgütlerini bitirebilme adına tedbirler almaya yönelmiştir. Bunun ilk adımı da terör örgütünün ülke içindeki zayıf durumundan faydalanarak ona verilecek desteği tamamen kesmek adına ülke içi birliği sağlayıcı adımlar atmaya yönelmiştir. Bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi grup toplantısında 22 Ekim 2024 tarihinde yaptığı konuşmasında PKK terör örgütü kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın terör örgütünün silah bırakması ve faaliyetlerini durdurması yönündeki çağrısı süreci birdenbire farklı boyuta getirmiştir”.
Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, bu konuşma sonrasında Türkiye’de terör örgütüyle mücadeleden vazgeçilip müzakereye geçildiği yönünde yorumlar ve değerlendirmelerin yapıldığını belirterek, şöyle sürdürdü:
“Öncelikle şunu belirtmek gerekir. Mücadele ve müzakere, ikisi de terör örgütlerinin bitirilmesinde kullanılan bir stratejidir ve müzakere stratejisini uygulayan birçok ülke bulunmaktadır. Ancak müzakere stratejisinin uygulanmasında her ülke örneği farklı şekillerde gelişmiştir. Bunun sebepleri arasında ülkenin bulunduğu coğrafya ile ülkenin demografik yapısı ve siyasi kültürü yer almaktadır. Doğal kaynaklar bakımından oldukça zengin bir coğrafya aynı zamanda ticaret yollarının kesişim noktasında yer alıyorsa o zaman bölgedeki şiddetin sonlanmasında müzakerenin pek hükmü olmayabilir. Coğrafi özelliklerle beraber etnik, dini ve kültürel farklılıkların olduğu bir yapıya sahip ise o zaman uzun soluklu bir mücadele o ülkeyi beklemektedir. Müzakere stratejisinin genellikle coğrafi olarak değerinin az olduğu ve farklılıklardan kaynaklı şiddetin uzlaşmayla sonuçlanabileceği ülkelerde daha uygulanabilir olduğunu belirtmek gerekiyor. Bununla ilgili olarak özellikle müzakere stratejisinin uygulandığı İrlanda ve İspanya gibi ülkelerin coğrafi konumları, sahip olduğu doğal kaynaklar ve farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda diğer ülkelerin hedefi durumuna gelmedikleri, sadece kendi içindeki karşıtlıkların müzakere ile sonuçlanabileceğinin en iyi örnekleridir. İspanya’da müzakere başlamasına rağmen sonrasında meydana gelen olaylar sürecin önünü tıkamış, tekrar şiddet ortamı oluşmuştur. Müzakere ve mücadele stratejisi birlikte uygulanmış ve bu süreç içinde silah bırakma konusunda yeterli mesafe alınamamış ancak ETA zamanla marjinalleşmiştir. 2011 yılında ise silahlı mücadeleyi bıraktığını belirtmiştir”. (devam edecek)
***
Yazar hakkında
2.02.1967 Van doğumlu. 1985 yılında Kuleli Askeri Lisesinden mezun oldu, 1989 yılında Kara Harp Okulundan Jandarma Teğmen olarak mezun oldu. 2008 yılına kadar Silahlı Kuvvetlerde çeşitli kademelerde çalıştıktan sonra Binbaşı rütbesinden emekli oldu. 2006 yılında Selçuk Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünde yüksek lisansını tamamladı.
2011 yılında Malatya İnönü Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünde doktorasını tamamladı. 2011 yılı TBMM genel seçimlerinde Gaziantep’ten Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili aday adayı oldu. 2012 yılında Gaziantep Üniversitesinde Yrd. Doç. Dr. unvanı ile göreve başladı. Siyasi Partilerde Lider ve Yönetim Değişimi isimli kitabı mevcuttur. Uluslararası ve ulusal dergilerde siyaset ve kamu yönetimi üzerine makaleleri bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk sahibidir. Silahlı Kuvvetler Üstün Cesaret ve Feragat Altın Madalya sahibidir.
Kişisel Web Site: www.alifuatgokce.com