Suriye: Rejim bölgelerindeki güvenlik durumunun kırılganlığı
* İsrail ile Gazze arasındaki çatışmanın kasırgası her şeyi alt üst ediyor ve önemli yerel gelişmeleri gölgede bırakıyor.
* Bombalı saldırılardaki son artışın daha önce az da olsa sakin olan büyük şehirleri istikrarsızlaştırdığı Suriye, belki de bunun en iyi örneği.
* Son bombalı saldırı, 13 Nisan’da Şam’ın Mezze bölgesinde meydana geldi ve bu, sadece 10 gün içinde Şam, Humus ve Hama’nın sahne olduğu saldırılar serisinin dördüncüsüydü.
UHA / İnternational News Agency
Buna rağmen bahsi geçen hadiseler hem İsrail’in hem de İran’ın aralarındaki angajman kuralları ile caydırıcılık stratejilerinin normlarını yeniden ayarlamaya çalıştıkları karşılıklı saldırılarına dair haberlerin gölgesinde kaldığı için kimsenin dikkatini çekmeden geçip gitti. Ancak bu gelişmelere yeterince önem gösterilmemesi, bunların, rejimin kontrolü altındaki bölgelerdeki kırılgan güvenlik durumunu açığa çıkarma konusundaki önemlerini azaltmıyor.
13 Nisan’da Şam’ın Mezze semtinde park halindeki bir aracın yanına yerleştirilmiş el yapımı patlayıcı infilak etti ama herhangi bir yaralı ya da ölü sayısı bildirilmedi. Araç, İran ve Suriye rejimine sadık güvenlik görevlileri ve ordu mensupları da dahil olmak üzere pek çok önde gelen şahsiyetin yaşadığı bir bölge olan el-Huda Meydanı’ndaki restoranın yakınına park edilmişti. Dikkat çekici olan bu saldırının, konsolosluğu daha önce İsrail hava saldırısının hedefi olan İran Büyükelçiliğine iki kilometreden yakın bir mesafede meydana gelmesiydi ki bu da siviller arasında paniğin artmasına neden oldu.
4 Nisan’da Şam’ın merkezinde ve Mezze’ye bir taş atımı uzaklıkta olan Şalan mahallesinde bir patlama daha yaşandı. Kaynaklara göre bombanın elinde patlaması sonucu bir vatandaş hayatını kaybetti. Hadisenin detayları ve ölen kişinin kimliği henüz bilinmemekle birlikte, ilk raporlar, ölen kişinin kazara patladığında ya bombayı taşıyor ya da yerleştirmeye çalışıyor olabileceğini gösteriyor.
3 Nisan’da yani Şalan mahallesindeki patlamadan bir gün önce Hama’nın el-Kusur mahallesinde Savunma Bakanlığı’na bağlı Askeri İnşaat Kurumu şube müdürüne ait olan ve konutunun önünde park halindeki otomobilinin yanına yerleştirilmiş el yapımı patlayıcının patlaması sonucu müdür hayatını kaybetti. Olaydan sadece birkaç saat önce ise Humus’un el-Sakan el-Şebabi mahallesinde yine bir aracın yanına yerleştirilmiş dördüncü bir el yapımı patlayıcı patladı ancak herhangi can kaybı yaşanmadı.
Ciddi olmalarına rağmen hiçbir taraf bu saldırıların sorumluluğunu üstlenmedi. Bu durum, saldırıların rejim yanlısı unsurlarla koordine edilmiş olabileceği veya söz konusu unsurların saldırıların gerçekleşmesini kolaylaştırdıkları yönündeki spekülasyonları artırdı. Zira örneğin, Hama’daki Askeri Konut Kurumu şube müdürüne düzenlenen suikastın, ifşa etmeyi amaçladığı yolsuzluk suçlamalarıyla bağlantılı olabileceğine dair söylentiler yayıldı. Bu yetkilinin tehdit mektupları aldığına ve bu mektupların onu güvende olmak için el-Kusur mahallesine taşınmaya sevk ettiğine dair haberler geldi.
“Bu saldırının, konsolosluğu İsrail hava saldırısının hedefi olan İran büyükelçiliğine iki kilometreden yakın bir mesafede gerçekleşmesi dikkatleri çekti.”
Bazı kaynaklar ise güvenlik güçlerinin veya rejime bağlı askeri güçlerin nüfuzlarını artırmak amacıyla bu olaylara karışmış olabileceklerini belirtiyorlar. Bu olayların çoğunda kurbanların faillerinin bulunmaması, bu bölgelerdeki güvenlik tedbirlerinin gevşetilmesinden olumsuz etkilenen güvenlik veya askeri grupların, varlıklarını ve nüfuzlarını sürdürmek ve genişletmek amacıyla bu olayların arkasında olabileceği yönündeki spekülasyonları artırdı.
Bu hadiselerin, rejimin geçen yıl Dördüncü Tümen ile bağlantılı kontrol noktaları da dahil olmak üzere gerekli olmayan kontrol noktalarını kaldırma çabalarını yoğunlaştırmasının ardından meydana geldiğini belirtmekte fayda var. Bu nedenle kaynaklar, daha önce söz konusu kontrol noktalarından çıkar sağlayan bu grupları, kontrol noktalarının kaldırılmasını engellemek veya kaldırılanların yeniden kurulmasını sağlamak için saldırılar düzenlemekle suçluyorlar.
Rejim yanlısı güçlerin bu hadiselere doğrudan karıştığı ihtimalini tamamen göz ardı edemesek de bu tür olaylardaki artışın temel nedeni, bu güçler içindeki artan yolsuzluk olabilir. Rejimin kontrolündeki bölgelerde hızla yükselen enflasyon ve düşük maaşlar sonucu açıkça görülen yaşam koşullarındaki kötüleşme, devlet kurumlarında rüşvet ve yolsuzlukların yaygınlaşmasına yol açtı.
Rejim yanlısı güçler de bu eğilimlere karşı dirençli değil. Bazıları, kaçakçılık veya küçük suçlar gibi yasa dışı faaliyetlerde bulunabilirken, diğerleri geçimlerini sağlamak için rüşvete bağımlılar. Bu durum, siyasi eğilimleri ne olursa olsun faillerin el yapımı patlayıcılar ile Mezze, Şalan ve Kusur’da olduğu gibi yüksek güvenlikli bölgeleri hedef almaları için uygun bir ortam yarattı. Faillerin kimliği ve amaçları ne olursa olsun, bu ay meydana gelen son bombalı saldırılar dalgasının, rejimin kontrolündeki bölgelerde kötüleşen güvenlik durumuna ilişkin kasvetli bir tablo çizdiğine şüphe yok. Batılı ve Arap hükümetler, Esed’in başkent Şam da dahil olmak üzere, bu bölgelerin güvenlik ve istikrarını garanti altına alabileceğine dair her türlü yanılsamadan vazgeçmeliler.
Suriye hâlâ savaş halinde ve kalıcı barışa giden tek yol kapsamlı ve adil siyasi çözümdür. O olmadan, Suriye geneline güvensizlik ve asayişsizlik hâkim olmaya devam edecek ve herhangi bir istikrar görüntüsü olmayacaktır. (Dış Haberler Servisi)
*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.