Mart 2011’deki bir duvar yazısıyla başladı her şey… O dönem ortalık Arap Baharı ile kavruluyordu. Ülkelerini uzun yıllardır yöneten diktatörlere karşı halk ayaklanmıştı. Suriye’nin güneyinde bulunan Dera’da iddiaya göre bir grup öğrencinin “Ey doktor… Şimdi sıra sana geldi” yazmasıyla başlayan olaylar kısa sürede iç savaşa dönüştü.
8 Aralık 2024 itibarıyla Suriyeli muhalifler başkent Şam’da kontrol sağladı. Ülkedeki 61 yıllık Baas rejimi çöktü. Devlet Başkanı Esed ülkeden kaçtı, Rus basınına göre ailesiyle birlikte Moskova’ya sığındı.
Böylesine geniş kapsamlı gelişmelerin çok farklı dinamikleri bulunuyor. Elbette Esed Rejimi’nin sonunu getiren süreci geride bıraktığımız 10 güne indirgemek doğru değil. Çünkü geçmiş yıllardan bu yana atılan ancak sonuçları bugünlerde alınan adımlar da var.
Biz de haberimizde bu gerçekten yola çıktık ve hem rejimin sonunu getiren süreci hem de Şam’ın özgürleşmesiyle başlayan dönemin neler getirebileceğini konuştuk.
Suriye’de rejim neden bu kadar kısa sürede çöktü?
Ömer Özkızılcık uzun süredir Suriye sahasını çok yakından takip eden isimlerden biri. Kendisi aynı zamanda Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezinde Türkçe Araştırmaları Direktörü.
Daha önce Irak’ın çöküşünde de benzer bir süreç yaşamıştık. Tüm bakanlar kameralar önüne çıkıyor “Kimse merak etmesin ABD’yi perişan edeceğiz” diyordu. Ancak öyle olmadı. Bağdat göz açıp kapayıncaya kadar düştü.
Suriye’de de benzer şeyler gördük. İçişleri Bakanı, “Şam’da çok güçlü bir savunma hattımız var. Kimse geçemez” dedikten saatler sonra başkent düştü. Nasıl oldu da süreç bu kadar hızlı ilerledi?
Bunun olabilmesinde en kilit adımın Türkiye tarafından atıldığını söylüyor Özkızılcık. İlk parantezi yıllar önceye açıyor. Muhaliflerin, Ankara’nın hamleleri sayesinde ilk defa güvenli bir bölgeye sahip olduklarını anlatıyor. Eğer Türkiye bu sağlamasa muhaliflerin düzenli yapıya geçme ya da kapasitelerini geliştirme noktasında ilerlemesinin mümkün olamayacağının altını çiziyor.
“Rejim Ordusu içten içe çürümüştü”
Gelinen noktada tek husus Türkiye’nin desteği değil elbette. Sürecin siyasi, askeri, istihbari ve ekonomik temelleri var. Ancak madalyonun bir de rejim yüzü var. Ömer Özkızılcık’a göre Esed rejiminin insan kaynağında zaten bir süredir devam eden ciddi sıkıntılar baş göstermişti. Ayrıca yönetim içinde ciddi bir yolsuzluk furyası başlamıştı. Liyakatin kalmadığı ordunun içi boşalmıştı.
Ayrıca halk tabanında da son yıllarda Esed rejiminin ciddi buhranlar yaşadığını da ekliyor Özkızılcık. Örneğin, iç savaşın ilk yıllarında azınlıklar rejime destek vermiş. Ancak gelinen noktada dini ve etnik azınlık grupları da artık Esed ile devam etmek istememiş ve muhaliflerin safına geçmiş.
Rusya ve İran neden Suriye’deki olayları önleyemedi?
Bu soru önemli çünkü Esed’in belki de en güvendiği iki dayanağı Rusya ve İran’dı. Ömer Özkızılcık aslında Suriye’de yaşanan son gelişmelerle birlikte Rusya’nın askeri gücünün sınırlarını gördüğümüze dikkat çekiyor.
“Rusya, beklediğimiz daha zayıf çıktı” dedikten sonra devam ediyor:
“Savaştan önce Rusya’nın hem Ukrayna hem Suriye’yi birlikte götürebileceği düşüncesi hakimdi. Ancak olmadı. Ukrayna nedeniyle Suriye’ye güç aktaramadılar. Ve nihayetinde Esed’i de daha fazla koruyamadı.
İran ve özellikle Hizbullah ise İsrail nedeniyle çok ciddi darbe aldı. Onların da geldikleri nokta itibariyle Suriye’de bir oyun değiştirici rol oynama imkanı kalmadı. Ve son olaylarda görüldüğü üzere ellerinden hiçbir şey gelmedi.”
Esed sonrası Suriye’yi neler bekliyor?
İlk başta da söylediğimiz gibi şu an olaylar çok sıcak ve üzerine konuşulacak pek çok detay var. Ancak biz en azından ‘Esed sonrası Suriye’ için de genel bir çerçeve çizmesini istiyoruz Ömer Özkızılcık’tan.
Sahada çok fazla grup var. Bu kadar değişken yapıların bir araya gelip ortak bir yol haritası izlemesi mümkün mü?
“Bu sorunun cevabı Şam’ın nasıl düşeceğine göre değişirdi.” diyor Özkızılcık. Rejim son ana kadar çatışsaydı farklı şeyler konuşabileceğimizi anlatıyor. Ancak teslim olduklarını, geçiş döneminde mevcut Suriye Başbakanı’nın görev alacağını hatırlatıyor. Haliyle, herkesi kapsayacak bir sürecin mümkün olabileceğinden bahsediyor.
Bu noktada Esed Rejimi’nin bürokrat ve teknokratları için de ayrı bir parantez açıyor ve “Suriye’de devlet yıkılmadan bir geçiş yapılması planlanıyor. Mevcut durumda en düzenli, en iyi organize olan ekip Suriye Milli Ordusu. HTŞ’nin meşruiyet sorunu var. Yeni dönemde yer alabilmek için kendini lağvetmesini dahi bekleyebiliriz” diyor.
“PKK/YPG’nin devletçik hayali suya düştü”
En çok merak edilen meselelerden biri de Suriye’de bir terör devletçiliği kurulup kurulamayacağı. Özkızılcık’a göre Şam’ın düşmesiyle birlikte PKK/YPG’nin devletçik kurma hayali de suya düştü.
Halihazırda teröristlerce kontrol edilen yerlerde çok sayıda Arap aşiretinin olduğunu söylüyor Özkızılcık ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Esed döneminde bu aşiretler PKK/YPG’ye mecburen boyun eğmişti. Ancak şimdi onlar da isyan ediyor. PKK/YPG’nin ne siyasi ne askeri ne de demografik olarak bir destek bulup da sınırımızın dibinde devlet kurma ihtimali yok.
Muhaliflerin de Esed sonrası görev alacak teknokrat ve bürokratların da hedefi ‘üniter devlet’ yapısını korumak. İran çekildi. Haberlere göre Rusya toparlanıyor. ABD’nin de Trump gelmeden dahi çekilebileceğini düşünüyorum. Şu an Suriye’de en etkili aktör Türkiye. Gelecek dönemde bunun yansımalarını göreceğimize inanıyorum.”