Riyad Zirvesi Ne Getirir?
İsrail’in Gazze’de Filistin halkına yaptığı katliama karşı “İslami ortak bir duruş ve eylem geliştirme” amacıyla toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) olağanüstü zirvesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın heyetiyle Riyad’dayız. Zirve öncesi İİT’den yapılan açıklamada bu zirvenin “İslam ümmetinin merkezi davası olan Filistin meselesi ve Kudüs kentine ilişkin tehlikeli gelişmeler” üzerine düzenlendiği vurgulandı. Bu açıklama…
Prof. Dr. Burhanettin DURAN & SETA Genel Koordinatörü
İsrail’in Gazze’de Filistin halkına yaptığı katliama karşı “İslami ortak bir duruş ve eylem geliştirme” amacıyla toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) olağanüstü zirvesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın heyetiyle Riyad’dayız. Zirve öncesi İİT’den yapılan açıklamada bu zirvenin “İslam ümmetinin merkezi davası olan Filistin meselesi ve Kudüs kentine ilişkin tehlikeli gelişmeler” üzerine düzenlendiği vurgulandı. Bu açıklama İİT’nin kuruluş gayesi olan Kudüs’ün korunmasını Gazze’deki katliamın önlenmesi ile bir arada dile getiriyor. 8. Olağanüstü Zirve Suudi Arabistan’ın çağrısıyla toplansa da Türkiye, İİT’nin Gazze’de ateşkes ve iki devletli çözüm süreci için inisiyatif alması için ciddi bir gayret gösteriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taşkent dönüşü Riyad’daki zirveyi çok önemsediğini şu cümlelerle belirtti: “Buraya katılan ülkelerin her biri ne yapabilir? sorusuna odaklanacağız… İslam ülkelerinin Filistin davası ile ilgili hassasiyeti malum ve hem ateşkesin sağlanması hem kalıcı barış ile ilgili yapabileceğimiz çok şey var. Adımlarımızı sağlam, etkin ve barışa hizmet edecek şekilde atmalıyız. Stratejisi oluşturulmamış, iyi planlanmamış adımlar en başta Filistin davasına zarar verir.”
“Ortak akıl” ile alınacak kararların “İsrail’in zulmünü durdurmak için büyük bir adım” olacağını söyleyen Erdoğan’ın elbette zirveden ana beklentisi İsrail ve destekçileri üzerindeki baskıyı artıracak bir gündemin oluşması. Bu gündem aynı zamanda İsrail’in bölge için oluşturduğu sorun ile de ilgili. Netanyahu’nun Yeşaya kehaneti ve bir İsrailli yetkilinin nükleer silah kullanma tehdidine işaret ederek Erdoğan, dün 10 Kasım Atatürk’ü anma töreninde İsrail yönetimi için şu ifadeyi kullandı:
“… Ülkemiz topraklarını da içeren vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla nükleer silah kullanma tehditleriyle sabrımızı zorluyorlar.” İİT ve bölge devletleri ile yürütülen görüşmelere ek olarak Erdoğan, Gazze için küresel girişimi çerçevesinde diğer dünya liderleri ile diplomasiyi yoğunlaştıracak. “BM’de hakkı ve adaleti savunanların sayısını artırmaya” yönelik bu çaba hem Batı hem de Batı dışı dünyanın harekete geçirilmesi için de önemli olacak. Ankara’nın hedefi sadece Gazze’de ateşkesi ve insani yardımı sağlamak değil. Aynı zamanda garantörlük uygulaması çerçevesinde İsrail-Filistin çatışmasında “adil ve kalıcı” bir çözümün yol haritasını aramak.
Kimi uzmanlara göre üç-dört hafta kimi uzmanlara göre birkaç ay daha sürebilecek bu çatışmanın sonrasında ne olacağı çok kritik bir soru. İsrail’in Gazze’yi süresiz işgali ya da tüm Filistinlileri sürmesi ABD tarafından da reddediliyor. Halen Gazze’nin kuzeyini işgal eden İsrail bölgenin tümünü işgal etse bile “Hamas’ı ya da askeri kabiliyetlerini yok etme” hedefinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı açık. Netanyahu’nun çalışacak bir planı olmadığını fark eden Biden yönetimi “Gazze topraklarında küçülme olmayacak” sözünü veriyor ve olası ateşkes sonrasını planlamaya çalışıyor. İsrail’in hava ve kara harekâtlarını tamamlayarak Gazze’yi birkaç Arap ülkesinin yönetimine bırakması gibi bir durumu bölge ülkeleri (Mısır ve Ürdün gibi) kabul etmiyor. İki devletli çözümün önü açılmadıkça kimse İsrail’i Hamas, İslami Cihad ya da benzeri örgütlerden koruma rolüne soyunmak istemiyor. Nitekim Ankara da garantörlük önerisinin ateşkes ile sınırlı tutulmasını reddediyor. Ayrıca, Gazze’de Hamas sonrası oluşturup burayı Filistin Yönetimi’ne bırakma gibi alternatifler de çalışmayacaktır. Filistin Yönetimi için İsrail katliamının üzerine Gazze’de yönetime gelmek Batı Şeria’yı da kaybetmek anlamına gelir. Anlaşılan Gazze krizi kolay çözülmeyecek. Bölgesel bir yayılma önlense bile ABD ve Batı ülkelerinin öncelikleri (Ukrayna’daki savaş) ve mevcut rekabetleri (Çin, Rusya ve İran’ı sınırlandırmak) olumsuz etkilenecek. İşte bu şartlar altında İslam ülkeleri aslında Filistin davasını ve İsrail sorununu görüşmek üzere toplanıyor. Tüm dünya İİT üyelerinin ayrışmaları bir kenara bırakarak çözüm için ortak bir akıl oluşturup oluşturamadıklarını gözleyecek.