Rehberini kaybeden idealini de kaybeder!
KAYSERİ – UHA HABER / Henüz 20’li yaşlarda Prof. Dr. Osman Turan Hoca’nın yönettiği Türk Yurdu” Dergisi’nde şiirlerimle yer almam küçümsenecek bir olay değildi. Biz edebi hayata bu dergilerin sayfalarında başladık. Hatta bununla da yetinmedim, 1972’de İstanbul’a gittiğimde ilk ziyaret ettiğim yer, Osman Turan Hoca’nın kurduğu ‘Turan Neşriyat Yurdu’ oldu. Oradan, benim ufkumu zenginleştiren, o muhteşem eserlerini aldım. Sohbetinde bulundum. Bana çok ilginç şeyler anlattı, irade eğitimim için onun söyledikleri besleyici rehberim oldu:
“Nihal Atsız’a üniversitedeki odamda çay ikram ettiğim için dönemin, kendilerini devrimci gören çağdışı, taş kafalı yönetimi beni üniversiteden uzaklaştırdı. Araya bazı hatırlı kişiler girdi de 6 ay sonra görevime dönebildim. Siyasete biraz kültürel değer katabilir miyiz diye 1954’de DP’den Milletvekili seçildim, 27 Mayıs ihtilalinin hışmına uğradım ve 16 ay hapiste kaldım. Berat ettikten sonra, bu defa 1965’te AP’den tekrar Milletvekili seçildim, ne var ki, partim ve partililerim beni anlayamadı, eleştirilerime katlanamadılar ve1967’de Süleyman Demirel’in emriyle partiden ihraç edildim.”
Hoca’nın bize ders olacak bir başka mücadelesi ise, Kültür tarihimizin anıt ismi M. Fuat Köprülü’den eğitim alması ve üniversitede onun koltuğuna oturuyor olmasına rağmen, Türk Tarih Kurumunun, Selçuklu Serisi halinde basılan eserlerini anlamaktan çok uzak olan devrim yobazları asil üyelikten kendisini ihraç etti. Arkasından Üniversitenin taş kafalıları, kendisinin tekrar üniversitedeki derslerine dönmesine izin vermediler. Arapça, Farsça ve Fransızca gibi dil zenginliğine sahip böylesi bir Hoca’yı defalarca dava açıp kazanmış olmasına rağmen, ihanet odakları görevine döndürmediler.
Bunları anlatırken kırgındı; “Hayat bir mücadeledir, inanıyorsan kahrına katlanacaksın Sevgili Subaşı’, dedi. Aslında bu öğüdü yalnızca bana değil, benden sonraki bütün nesillere idi.
Korkunç bir manevi ve ruhsal çöküntüye uğradığımız son yıllarda, yeni neslin rehber isimlerden uzaklaşan felaketine bu anlatılanlar acaba bir çare olur mu, diye düşündüm. Çünkü karakter oluşumumda bu tür büyük insanların çok önemli payı vardır.
Osman Turan Hoca, böylesi acımasız bir kıyıma uğramasına ve dışlanış olmasına rağmen Türk Ocağı’nda ve Yeni İstanbul Gazetesi’ndeki Başyazarlık hizmetini sürdürdü. Yanından ayrılırken, genç bir üniversite öğrencisi olarak koltuğumun altına aldığım “Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Türk Cihan Hâkimiyeti Mef-kûresi Tarihi, Selçuklular Zamanında Türkiye, Selçuklular ve İslamiyet” adlı eserleriyle sanki bir define bulmuş insanın heyecanı içindeydim.
Benim Mihrabat Yayınları’ndan çıkan son romanım, “İhtişamdan Felakete Anadolu Selçuklu Sultanları” bu eserlerin özetlenmiş macerasını ihtiva eder. Benim için bundan daha büyük bir kazanç olabilir mi? Fikri önderlik vasfına sahip insanları unutmamalıyız; Rehberini kaybeden idealini de kaybeder!
17 Ocak 1978’de vefat eden Prof. Dr. Osman Turan Hoca’ya Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.
Muhsin İlyas SUBAŞ
[UHA Haber Ajansı, 12 Şubat 2022]
Yorumlar