Putin-Biden Atışması ve Propaganda Savaşının Seyri
İsrail-Filistin çatışması bölgesel yayılma ve büyük güç rekabetini hızlandırma emareleri gösteriyor. ABD’nin Irak ve Suriye’deki üslerine insansız hava aracı saldırıları artarken Kızıldeniz’deki bir Amerikan destroyeri, Yemen’deki Husi isyancılar tarafından İsrail’e atılan seyir füzelerini vurdu. Bunlar İran’ın direniş eksenindeki vekillerinden gelen tacizler. Daha önemlisi, Rus lider Putin ile Başkan Biden arasındaki…
Prof. Dr. Burhanettin DURAN & SETA Genel Koordinatörü
İsrail-Filistin çatışması bölgesel yayılma ve büyük güç rekabetini hızlandırma emareleri gösteriyor. ABD’nin Irak ve Suriye’deki üslerine insansız hava aracı saldırıları artarken Kızıldeniz’deki bir Amerikan destroyeri, Yemen’deki Husi isyancılar tarafından İsrail’e atılan seyir füzelerini vurdu. Bunlar İran’ın direniş eksenindeki vekillerinden gelen tacizler. Daha önemlisi, Rus lider Putin ile Başkan Biden arasındaki İsrail-Filistin çatışması yeni bir polemiğin konusu oldu. ABD’nin iki uçak gemisini Doğu Akdeniz’e göndermesinden rahatsız olan Putin üç gün önce Çin’de, “Bu bir tehdit değil, sadece bir hatırlatma. Karadeniz üzerinde kalıcı devriyeye başlayacak uçaklarımız Kinzhal sistemiyle donatılmış durumda. 1000 kilometreden fazla menzile sahip oldukları biliniyor” ifadesini kullandı. İsrail dönüşü Ulusa Sesleniş konuşması yapan Biden ise İsrail’e vereceği güvenlik paketinden bahsederken Rusya ve Hamas’ı bir arada kullandı: “Hamas gibi teröristler ile Putin gibi diktatörlerin kazanmasına izin veremeyiz.”
Biden, “bölgedeki diğer hasım aktörlerin İsrail’in hiç olmadığı kadar güçlü olduğunu görmelerini” sağladığı durumda “çatışmanın yayılmasını” engelleyeceği görüşünde. Halbuki İsrail’in Hamas’ı yok etme planının kendisi maksimalist bir hedef ve çatışmanın yayılmasını kaçınılmaz kılıyor. İşgalin çıkış stratejisi görünmüyor. Hamas yerine Filistin yönetimini Gazze’de yerleştirme fikri uygulanabilir bir çözüm değil. İsrail’in mevcut politikası Hamas’tan daha sert örgütleri cesaretlendiriyor.
Ayrıca, Gazze’nin kısmen (güney ve kuzeyinin) işgal edilerek Filistinlilerin Mısır ve Ürdün’e sürülmesi gibi bir plan bölge ülkelerinin tepki vereceği ağır sonuçlar üretebilir. Nitekim Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Filistinlilerin Gazze’den Sina’ya zorla göç ettirilmesini milyonlarca Mısırlının reddedeceğini ve böyle bir hareketin Mısır yarımadasını İsrail’e karşı saldırılar için bir üsse dönüştüreceğini söyledi. Dün Kahire’deki gösteriler bölge ülkelerinin halklarının Gazze’deki katliama tepkisinin büyümekte olduğunu gösteriyor. Yine dün Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın “1967 sınırlarına göre Filistin devletinin kurulması” yönündeki çağrısı Arap halklarının hissiyatına paraleldir. Dahası, yakın zamanda ilişkilerini normalleştiren Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkeleri politikalarını ortaklaştıran bir zemin oluşmakta. Gazze’yi imhada ısrar ettikçe İsrail giderek yalnızlaşacak.
ABD ve Avrupa medyası İsrail’in tezlerine ağırlık verse de Filistinlilerin Gazze’den sürülmesi, insani yardımın engellenerek sivillerin öldürülmesi tüm dünya kamuoyunda İsrail ve destekçisi ABD aleyhine bir havayı güçlendiriyor. İsrail’in “savunma hakkı” söyleminin karşılığı giderek zayıflıyor. ABD’nin güçlü desteğine rağmen İsrail, propaganda savaşını kaybediyor. Sivil katliamı devam ettikçe İsrail’in Hamas için kullandığı “Nazi ve IŞİD” benzetmeleri birçok ülkede Netanyahu’nun Gazze politikası için seferber ediliyor. Uzun yıllardır Türkiye’de iktidar ve muhalefetin İsrail’in Gazze’yi imhasına karşı birleştiği ölçüde uzlaşabildiği bir mesele hatırlamıyorum. Halkların hissiyatı nezdindeki bu gidişat savaşın bölgeye yayılmasını kolaylaştıracağı gibi Hizbullah ve İran’ın direniş eksenindeki diğer vekil örgütlerinin İsrail ve ABD hedeflerine saldırmasını da teşvik edecektir.
Böylesi bir ortamın Rusya’nın ve Çin’in elini güçlendireceği açıktır. Putin-Biden atışmasında hava Putin lehinedir. Dünya kamuoyunun ilgisi Ukrayna’daki savaştan uzaklaştığı gibi ABD’nin İsrail’i sınırlandır(a)madığı algısı pekişmektedir. İnsanlar “11 Eylül’deki hatamızı tekrarlamayın” veya “Filistin devleti olmalı” kıvamındaki söylemlere değil sahadaki somut gerçeklere bakıyor. Haaretz gibi bazı İsrail gazeteleri bile “Bu katliam derhal durdurulmalı, işler hiç de iyi bir yere gitmiyor. Bu savaşın net ve gerçekçi bir amacı yok ve kesinlikle ertesi gün ne olacağı sorusuna bir cevabı da bulunmuyor” noktasında.