Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN : “Genel seçimlere doğru giderken Türk ulusu, iç ve dış koşulları daha iyi izlemeli”
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku anabilim dalı Başkanı Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN, “bugünkü konjonktürde bütün dünya üçüncü cihan savaşına giderken,Türkiye ise genel seçimlere gitmektedir” dedi.
UHA / İnternational News Agency
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN, TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı (TÜHA)’dan Ataner YÜCE’ye yaptığı açıklamada, “Burada büyük bir çelişki var gibi görünse de, dünya tarihinde savaşların barışları barışların da savaşları izlediğini artık iyi öğrenen dünya kamuoyu, uzun süren bir soğuk savaş dönemi sonrasında sıcak savaşları yeniden gündeme getiren emperyalist küreselleşme saldırıları karşısında , tüm dünya devletleri ve halkları ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti de Üçüncü dünya savaşına karşı çıkarak direnmekte” olduğunu söyledi.
Bu dönemde bir dinler arası savaş ortamı yaratmayı hedefleyen Armegeddon savaşı ya da Mescidi Aksa saldırısı gibi bazı oldu bittiler ile merkezi coğrafya saldırıları üzerinden bir büyük savaşın çıkartılmasına karşı, Türkiye’nin bütün komşu devletlerle bir araya gelerek ciddi anlamda bir bölgesel direnişin öncüsü olacağını dile getiren Prof. Dr. ÇEÇEN, “Yüz yıl önce bu planları görerek her türlü batı emperyalizmine ve Siyonizme karşı çıkan Türkiye Cumhuriyetinin kurucu önderi Atatürk, Avrupa emperyalizmine karşı çıkarak Balkan Paktını ve Kuzey yarı küreyi işgal eden Sovyetler Birliğinin orta dünya bölgesine inerek bir Avrasya bölgesi işgali ile Sovyet sosyal emperyalizmine yönelmesini önlemek üzere, Türk-İran ortaklığına dayanan Sadabat Paktı oluşumlarını merkezi coğrafyanın batı ve doğu bölgelerini her türlü saldırılara karşı koruyabilmek üzere ,bir ulus devlet savunma stratejisi olarak uygulama alanına getirmiştir” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN, Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk geleceği görerek, Birinci dünya savaşı sürecinde her türlü emperyalist saldırılara karşı çıkması ve her cephede direnerek sıcak çatışmalar ile cephe savaşlarını kazanmasının, bugünün Türk devleti için yol gösterici dış politika örnekleri olarak gündeme geldiğini ifade etti.
Yüz yıl önceki büyük emperyalist saldırıları bertaraf etme gücünü ortaya koyarak bulunduğu ülkenin ve bölgenin korumasıyla güvenliğini üzerine alan Türk devletinin, gene yüz yıl sonra bir büyük sınava sıcak savaş alanları üzerinden mahkum edilmek istendiğini anlatan Prof. Dr. ÇEÇEN, şunları söyledi:
“Bugünkü siyasal gelişmeler yirminci yüzyılın başındaki jeopolitik konumlara paralel bir yapılanmayı bu bölgeye dayattığı geçmişin batı ittifakı üyesi olan Türkiye Cumhuriyetini ; ABD, İngiltere , Almanya ,Fransa ,Rusya ve Çin gibi büyük emperyalist devletlerle karşı karşıya getirirken, ayrıca bu aşamada yeni kurulan Siyonist devlet olarak da İsrail’i bir cephe ülkesi olarak devreye sokarken , Türkiye toprakları İsrail’li yazarların kitaplarında ortaya koyduğu üzere ,Türk ülkesini ve Türkiye Cumhuriyetini savaşın merkezi alanı ve çatışma bölgesi haline getirmektedir”.
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN, seçimlerin başlık olarak yer aldığı bir makalenin savaş ağırlıklı olarak devam etmesinin bu durumda büyük bir çelişkiyi değil ama iç ve dış politikanın devamı olduğu gerçeğini açıkça ortaya koyduğunu açıkladı.
“Yüz yıldır Türkiye’de seçimler var olan siyasal partilerin katılımı ile normal koşullarda yapılırken , son seçimlerde partilerin devre dışı kalması ve var olan partilerin iki ayrı gruba ayrılarak, siyasal kavramlara dayalı siyasal ittifaklarla iktidarın bir ucunu tutmaya çalışmaları, Türkiye politikasının tümüyle merkezi alan üzerindeki hegemonya mücadelesini yansıtmaktadır” diye konuşan Prof. Dr. ÇEÇEN, “ABD öncülüğünde bir Atlantik ittifakı, Almanya öncülüğünde bir Avrupa ittifakı biçiminde batı bloku bölünürken, merkezdeki küçük devlet İsrail’in de ABD’ye yakın durarak Atlantik ittifakı içinde kendine yer aradığı göze çarpmaktadır” dedi.
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN, Batı dünyasından çıkan iki ittifakın Türkiye’de farklı isimlerle adlandırılırken, Rusya ,Çin ve Hindistan gibi siyasal alanın yeni büyükleri olarak dünya sahnesine çıkan üç yeni kutup başının, tam bu aşamada dünya politikasına ağırlıklarını koyarak ikiye bölünen batı blokuna karşı bütünleşen bir doğu bloku oluşumunu gündeme getirdiğine dikkat çekti.
Prof. Dr. ÇEÇEN, “Yüz yıl önce olmayan bu yeni blok, beş yüz yıldır devam eden batı emperyalist düzenine karşı, bir doğu birliği hazırlayarak, her türlü emperyalist saldırı ve işgal girişimlerine karşı bütün dünya devletleri ve halklarını güvence altına alabilecek, bir büyük antiemperyalist yapılanmayı dünya gündemine taşırken, aynı zamanda çökmekte olan batı uygarlığı ve hegemonyasına karşı alternatif bir uluslararası hukuk, ekonomi ve yönetim sistemlerini bir an önce devreye sokmak zorunda” olduğunun altını çizdi.
“Birleşmiş Milletlerin yönetemediği dünyada artık “Birleşmiş Halklar Örgütü “ ya da “Ulus Devletler Birliği “ adı altında bir araya gelerek daha adil, eşitlikçi ve barışçı çizgide halklar ve ulusların ortak güçleriyle kurulacak ve emperyalistlerin her türlü hegemonyasına karşı direnerek yeni bir küresel dayanışma girişimi olarak örgütlenecek uluslararası bir kuruluşun savaş sürecini önlemek üzere acilen kurulması gerekmektedir” diyen Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN, şunları dile getirdi:
“Uluslararası alanda yukarıda belirtilen gelişmeler ve yenilikler dikkatle izlendiği zaman , son zamanlarda yapılan bütün ülke seçimlerinde yeni büyük devletler ve bloklaşma girişimlerinin ortaya çıkardığı sıcak çatışma ortamının daha da tırmandığı görülmektedir. Batılı yayın organları bütün seçimlere ilgi gösterirken, Türkiye’nin genel seçimlerine karşı daha fazla ilgi göstermiş ve seçim sonuçlarıyla ilgili olarak kamuoyunda ağır baskı rüzgarları estiren haber ve yayınlara öncelik verilmiştir. Batı blokundaki ikili kutuplaşmanın Avrasya bölgesinde Avrupa ya da Amerika’nın kutupsal çizgideki hegemonyaları arasındaki çekişmeler, zamanla Türk kamuoyuna da yansımış ve bu doğrultuda basın ve medya kuruluşlarının yabancı sermaye ile yönlendirilmesi sayesinde, Türkiye’de de ikili bir yarış ve kutuplaşma seçim ortamının tam ortasına düşmüştür”.
Diğer ülkelerdeki seçimlerin sonuçlanmasıyla ülkesel ya da bölgesel siyasi yansımalar ortaya çıkarken, Türkiye’deki Avrupa-Amerika çekişmeleri yüzünden Türk seçimlerinin küresel boyutta bir anlam kazandığını dile getiren Prof. Dr. ÇEÇEN, “ABD eskisi gibi dünyadaki küresel hegemonyasını sürdürmeye çaba gösterirken, Almanya Avrupa’nın patronu olarak kendi kontrolu altındaki Avrupa Birliği oluşumunu, tıpkı ABD gibi Avrupa Birleşik Devletleri adı altında ortaya çıkarmak istemektedir” dedi.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku anabilim dalı Başkanı Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN, Atlantik blokun İsrail ağırlıklı politikalar ile din meselesine öncelik verirken, Avrupa blokun ise ulus devletlerin doğduğu bu bölgede etnik sorunlara ve kimliklere ağırlık vererek yerel yönetimlerin özerklik şartının tümüyle kabül edilmesini dayattığını anlattı.
“Bir anlamda , genel seçimlere giderken iktidar bloku din olgusuna öncelik verirken, muhalefet bloku da bir ulus devlet olarak kurulan Türkiye cumhuriyeti çatısı altında ulusal kimliği arkada bırakarak ve Anayasanın giriş bölümünde yer alan Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerini görmezden gelerek, yerel yönetimcilikle bölünmeye giden yolu açmaya çaba göstermektedirler” şeklinde konuşan Prof. Dr. ÇEÇEN, şöyle devam etti:
“Din ağırlıklı politikalarla , Türkiye Osmanlı Hinterlandında Başyücelik makamı örgütlenmesi çizgisinde bir Halifelik ile yerel yönetimler özerklik şartı üzerinden de Avrupa Birliği çatısı altında ortaçağda olduğu gibi şehir devletleri ya da emperyalist baskılarla bölgesel kıta devleti federasyonu kurma girişimleri çizgisinde oluşturulacak eyalet devletçiklerinin koruyucusu konumuna gelerek, çok uluslu, çok kültürlü ve çok etniksiteli bir kıtasal federasyon oluşumunun destekçisi durumuna gelecektir . Bir tarafta Türkiye’nin Müslüman komşularıyla kuracağı din devleti çağdaş laiklik düzenine son verirken ,öbür taraftan Avrupa Birliğinin desteklediği alt kimlikçi bölünme politikalarına angaje olan seçimlerdeki muhalefet cephesi , giderek bölücü politikalarla yakınlaşarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Atatürk’ün ulusal, üniter ,merkezi ,bilimsel ve modern devlet modeli yapılanmasından uzaklaşmaktadır”.
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN, bütün dünya basını ve medyasının diğer seçimleri bir yana bırakarak, Türkiye’nin ekseni ve genel seçimleriyle uğraşmasının nedeninin, dünya jeopolitik koşullarında yeni meydana gelen gelişmeler bulunduğunu hatırlatarak, bugün sandıklara giderken Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumak için, Türk devleti kadar Türk ulusunun da bu değişiklikleri bilerek hareket etmek zorunda olduğunun altını çizdi.
Türk devletinin ve toplumunun iç yapılanması çerçevesinde yabancı işbirlikçisi kesimlerin iyi izlenmesi ve bunların Türkiye’de provakasyonlara yönelerek karışıklık yaratmalarına izin verilmemesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. ÇEÇEN, her durumda kışkırtmaların çatışmalara yönelmeleri kesinlikle önlenmeli olduğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN, Türk ulusunun bugün gelinen yeni dönemde, iki yüzden fazla üniversitesi ve yığınla araştırma ve yayınlarla dolu olan kütüphaneleriyle, Atatürk’ün dile getirdiği gibi en gerçek yol gösterici olarak, bilimi ve bilimsel kuralları benimsemiş olan bir ulusal devlet ve yapılanma düzeni ile Türkiye’nin geleceğin dünyasına doğru etkili bir biçimde açılım sağladığını ifade etti.
“Türk devletinin geçmişten gelen Atatürkçü ekseninin günümüzdeki tehlikeli gidişlere karşı, geçmişe oranla daha fazla korunması ve gereğinin yapılması gerekmektedir” diyen Prof. Dr. ÇEÇEN, Genel seçimlere doğru giderken Türk ulusunun, iç ve dış koşulları daha iyi izleyerek ve hiçbir dış müdahale ya da baskıya teslim olmayarak hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi.
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN, konuşmasını şu cümlelerle noktaladıı:
“Türkler, devletin ve ulusun kurucu önderi Atatürk gibi özgürlük ve bağımsızlığına öncelik veren bir çizgide vatanını düşünerek hareket etmelidir. Seçmenler emperyalistlerin kendi aralarında yürüttükleri eksen ya da yön tartışmalarına dikkat ederek oylarını kullanmalı ve buralardan gelecek tehditlere karşı hazırlıklı olarak, Türk demokrasisinin bir daha ara rejimlere sürüklenmesi gibi olumsuz senaryo ve planlara açıkça karşı çıkarak kutuplaşma dayatmalarına direnmelidirler”.
Gazeteci* Ataner YÜCE