Perspektif: Türkiye’nin garantörlük teklifi neleri içermektedir?
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Kamu Hukuku Bölümü Öğretim görevlisi ve SETA Vakfı Araştırmacısı – Yazar Prof. Dr. Yücel ACER, Garantörlük kavramının anlamı nedir?, Türkiye’nin garantörlük teklifi neleri içermektedir? ve Türkiye’nin garantörlük teklifinin önemi nasıl değerlendirilmelidir? soruların yanıtlarını ele aldı.
UHA / İnternational News Agency
TÜRKİYE’NİN GARANTÖRLÜK TEKLİFİ
Araştırmacısı – Yazar Prof. Dr. Yücel ACER, Türkiye’nin garantörlük önerisi ile bir ana fikrin ortaya koymuş gözüktüğünü belirterek, şunları söyledi:
“Her ne kadar Türkiye’nin garantörlük önerisine dair bazı somut tasarımlarının bulunduğunu öngörmek mümkünse de bu teklif temelinde garantörlük önerisinin hem uzmanlarca hem de ilgili devletlerce değerlendirilmesi ve buna dair yaklaşımların ortaya koyulması amaçlanmaktadır. Dışişleri Bakanı Fidan bir garantörlük sisteminin kurulması önerisini açıklarken bunu açıkça tartışmaya sunduklarını belirtmiştir. Bu nedenle söz konusu önerinin dışarıya yansıtıldığı kadarının genel bir tartışmanın zemini olması arzulanmaktadır”.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ise 25 Ekim 2023’teki konuşmasında teklif ettikleri garantörlük müessesesinin, halihazırda meseleye en azından kısa ve orta vadelerde gerçekçi çözüm getirmeye yönelik en somut, en tutarlı ve en etkili yöntem olarak gördüklerini belirttiğini hatırlatan Prof. Dr. ACER, “Cumhurbaşkanı Erdoğan “İnsani, siyasi ve askeri varlığımızla Filistin tarafının garantörlerinden biri olmaya hazırız” diyerek bu konuda irade sahibi ülkeleri bir an önce bu teklifi değerlendirmeye, somut adım atmaya ve barışa giden kapıları aralamaya davet ettiklerini vurgulamıştır” dedi.
Araştırmacısı – Yazar Prof. Dr. Yücel ACER, “Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin her şeyden önce “Filistin adına” garantör olmayı önerdiğini vurgulamış olmaktadır. Bu hususta olası bir ateşkes anlaşmasının ve belki de ileride gerçekleştirilebilecek bir barış anlaşmasının tam ve eksiksiz uygulanması için, dileyen ülkelerin Filistin adına ve dileyen ülkelerin de İsrail adına garantör olabileceğinin altını çizmektedir” ifadesini kullandı.
“Bu model ile ağır insani sonuçlara yol açmakta olan mevcut saldırıları bir fırsat bilerek kalıcı barışın sağlanması hedeflenmektedir” diyen Prof. Dr. ACER, şunları aktardı:
“Filistin adına garantör olabilecek olası devletlerin bölge ülkelerinden olması ve bu hususta sorumluluk almalarının gerektiği vurgulanmaktadır. İsrail için ise Batılı ülkelere işaret edilmektedir. Ankara’nın henüz tüm detayları bilinmeyen önerisinin Türkiye ve bölge ülkelerinin yanı sıra ABD ve Avrupa ülkelerini de kapsadığı ve tam olmasa da Suriye için oluşturulan Astana süreci ile benzerlik taşıdığı söylenebilir. Bu bağlamda Türkiye’nin esasen somut olarak neleri arzuladığına dair ipuçları da ortaya koyulabilir” dedi.
Öncelikle insani bir ateşkesin acil bir ihtiyaç olduğunun düşünüldüğünü dile getiren Prof. Dr. Yücel ACER, Garantörlerin öncelikli hedefinin Filistin’de bir ateşkes sağlanmasının olması gerektiği açıkladı.
SETA Vakfı Araştırmacı Prof. Dr. Yücel ACER, Türkiye’nin ateşkes sonrasındaki aşamaya dair yaklaşımının ise iki devletli çözüm temelinde bir çözümün sağlanması olduğunun söylenebileceğini ve Türkiye çatışmanın kalıcı barışa dönüşmesinde iki devletli çözümü önerdiğini hatırlattı.
Bu hususta Dışişleri Bakanı Fidan’ın, bu çözümün yapılan görüşmelerde ABD tarafından da benimsendiğini ifade ettiğine ifade eden Prof. Dr. ACER, İsrail’in uluslararası toplum aracılığıyla bu çözüme zorlanması gerekliliğinin de altı çizilmektedir. Dışişleri Bakanı Fidan “Türkiye’nin krizi barış için fırsata dönüştürme arayışında” olduğunu vurgularken bu fikri muhataplara aktardıklarını belirtmiştir” dedi.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Kamu Hukuku Bölümü Öğretim görevlisi ve SETA Vakfı Araştırmacısı Prof. Dr. Yücel ACER, “Sonuç ve Değerlendirme” bölümünde ise, Türkiye’nin önerisine en açık desteğin Rusya’dan geldiğini dile getirdi.
[Sergey Lavrov]
Araştırmacısı – Yazar Prof. Dr. Yücel ACER, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’nun açıklamasına da yerdi.
Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov:
“Her türlü yapıcı teklifi tartışmaya hazırız. Geçen gün duyduğum bu girişim, açıkça gerilimi düşürme ve durumu normalleştirme arzusu tarafından dikte ediliyor. Bölgedeki sorunları çözebilecek her türlü yaklaşımın başkalarının çıkarları pahasına yalnızca birinin çıkarlarını dayatma değil, tarafların çıkarları dengesine dayanmasını savunması gerekir. Bana öyle geliyor ki Türkiye’nin bu girişimi tam olarak böyle bir dengeyi sağlama arzusunda. Biz de bunu dikkate almak için iş birliği yapmaya hazır olacağız.
İsrail’in saldırılarını destekleyen Batılı ülkeler ise Türkiye’nin saldırıların durdurulması ve sorunun çözümüne dair garantörlük önerisine mesafeli durduklarını göstermektedir. Türkiye her ne kadar garantörlük teklifinin detaylarını henüz açıkça ortaya koymamış olsa da Batılı ülkelerin buna bir fikir olarak dahi karşı durdukları görülmektedir. Bunun basit bir açıklaması ise söz konusu ülkelerin İsrail’in saldırılarını durdurmasını istememeleri olduğu söylenebilir. Tıpkı İsrail gibi bu ülkeler de terör örgütü olarak kabul ettikleri Hamas’ı yok etmekle sınırlı kalmayan, bütün Gazze Şeridi’ni Filistinlilerden arındırmayı amaçladığı açık olan saldırıların devamını destekler niteliktedir.
Ayrıca Ankara’nın teklifi ne kadar yapıcı olursa olsun, başta Washington yönetimi olmak üzere bazı Batılı başkentler özellikle Türkiye’nin bölgede başat rol oynayan bir ülke olmasını engellemeyi amaçladıklarından Ankara’nın teklifine kasten alaka göstermemektedir.
Tekrar altını çizmek gerekirse uluslararası barış ve güvenliğin korunması ve ağır insani sonuçları olan uluslararası sorunların çözülmesine dair kurallar da dahil olmak üzere uluslararası hukuk kurallarının etkin bir şekilde uygulatılmasına yönelik etkili bir sistem mevcut değildir. Bu nedenle uluslararası barışın, güvenliğin ve insani değerlerin korunmasına dair krizlerin çözümünde yeni arayışlar büyük değer ifade etmektedir. Bu bağlamda belirli bir çatışma ya da sorunla ilgisi güçlü olan, bu ilgiyi sahaya yansıtacak kadar da güce ya da etkiye sahip olan devletlerin faaliyetleri büyük önem arz etmektedir”.
Prof. Dr. ACER, 7 Ekim’de Hamas’ın askeri operasyonları ile başlayan çatışmalarda İsrail’in vermekte olduğu askeri karşılık hem meşru müdafaa hakkı hem de uluslararası insancıl hukukun sınırlarını aşmış vaziyette olduğunu belirterek, İsrail’in uzun süreceğini ifade ettiği saldırılarda daha ilk günlerde ağır insani sonuçlar doğmaya başladığını ve bu nedenle Türkiye’nin garantörlük teklifi ile çatışmaların en azından bir ateşkesle durdurulmasını sağlamaya dönük çabasının samimi bir karşılık görmesi gerektiğini kaydetti.
***
Prof. Dr. YÜCEL ACER
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden uluslararası ilişkiler lisans derecesi, Sheffield Üniversitesi’nden (İngiltere) uluslararası hukuk yüksek lisans derecesi, Bristol Üniversitesi’nden (İngiltere) uluslararası hukuk doktora derecesi almıştır. Halen Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Ana Bilim Dalı’nda milletlerarası hukuk profesörüdür. Uzmanlık alanları uluslararası deniz hukuku, uluslararası silahlı çatışmalar hukuku ve uluslararası insan hakları hukukudur. Birçok bilimsel makalenin yanında İngiltere’de basılmış The Aegean Maritime Disputes and International Law, Uluslararası Hukukta Saldırı Suçu, Küresel ve Bölgesel Perspektiften Türkiye’nin İltica Stratejisi, Uluslararası Hukuk Temel Ders Kitabı ve Ege ve Doğu Akdeniz’de Sınırlandırma Sorunları isimli kitapların da yazarıdır. ABD’de Hawaii Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde doktora sonrasında çalışmalar yapan Acer; Kara Harp Okulu, İzmir Ekonomi, Eskişehir Osmangazi ve Atılım üniversitelerinde dersler de vermiştir.