Perspektif: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyaretinde alınan kararlar nelerdir?
*Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yakın dönemde gerçekleşen olumlu gelişmeler nelerdir?
UHA / İnternational News Agency
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve DEHUKAM Yönetim Kurulu Üyesi ve SETA Araştırmacısı Prof. Dr. Yücel ACER, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina Ziyaretinde alınan kararlar nelerdir? ” başlığıyla Perspektif açıdan kaleme
ATİNA ZİYARETİNDE ALINAN KARARLAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina’ya ziyareti ile Türkiye ve Yunanistan arasında 2010’da başlatılan Yüksek Düzeyli İstişare Konseyi toplantısı yaklaşık yedi yıl sonra
ilk kez yapılmıştır.
Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İş Birliği Konseyinin dördüncü toplantısı en son 8 Mart 2016 günü İzmir’de gerçekleştirilmiştir. Ziyaret öncesinde Yunan basınına yansıyan haberlerde iki taraf arasındaki köklü sorunların çözümüne dair beklentilerin yüksek olmadığı görülmüştür. Bu durumun makul olduğunu gösterir bazı tespitler yapmak mümkündür.
Yunanistan’ın tek sorun (kıta sahanlığı sınırlandırılması sorunu) yaklaşımı halen devam etmekte ve bunun köklü sorunların müzakeresi ve çözümünün önünü tıkayan bir yaklaşım olduğu bilinmektedir. Ziyaret öncesi yapılan resmi açıklamalardan anlaşılmıştır ki Yunanistan
tarafında “Egemenlik meseleleri hiçbir şekilde tartışma konusu değildir” yaklaşımı hakimdir. Bu durum esasen görüşmelerde temel sorunların müzakere konusu olamayacağının belirtisidir.
İkinci olarak ABD ve AB başta olmak üzere Yunanistan’ın dayandığı güç odaklarının Türk-Yunan sorunlarının çözümüne dair belirgin bir
iradeleri ve dolayısıyla Atina’ya baskılarının olmaması sorunların çözümüne dair bir inisiyatifin oluşmadığını göstermiştir. Zira Yunanistan, Türkiye’ye yönelik tutumunu geleneksel olarak bu güçler üzerinden yürütmektedir.
Üçüncü olarak son iki aydır devam eden İsrail’in Gazze saldırılarına Türkiye’nin gösterdiği sert tavır karşısında Yunanistan’ın da içinde bulunduğu AB ülkeleri ve ABD’nin neredeyse tam tersi bir tavır sergileyerek İsrail’e destek vermeleri Türkiye karşıtı bir hava oluşturmuş ve bu durum Ankara-Atina ilişkilerine de belli oranda yansıma potansiyeli taşımaktadır.
Öte yandan Yunanistan’ın şüpheci ve abartılı “Türkiye korkusu”nun devam ettiği de görülmektedir. Dışişleri Bakanı Fidan’ın Türkiye’nin Ege Denizi’ndeki haklarının, Batı Trakya ve On İki Ada’daki Müslüman Türk azınlığın haklarının korunacağına dair rutin bir açıklaması dahi
Yunan basınında endişe oluşturucu hususlarmış gibi sunulmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atina ziyareti esnasında Yunanistan Cumhurbaşkanı Sakelaropulu ve Başbakan Miçotakis ile görüşmüştür. Görüşmelerin ardından yapılan resmi açıklamalarda beklendiği gibi esasen pozitif gündem konularının görüşüldüğü ve bu bağlamda dikkat çekici ilerlemelerin sağlandığı anlaşılmıştır.
Görüşmelerin sonunda “Türkiye ve Yunanistan’ın Taraf Olduğu Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Hakkında Atina Bildirgesi”
yayımlanmıştır.
Miçotakis bildirgenin 1930’da dönemin başbakanları İsmet İnönü ve Elefterios Venizelos’un imzaladıkları “dostluk anlaşması”ndan sonra yapılan ikinci deklarasyon olduğunu ifade ederek kendileri açısından tarihi bir adım atıldığı yaklaşımını vurgulamıştır.
Bildirgede öncelikle iyi niyet ve iş birliği ruhu içerisinde hareket edilmesi, mevcut kurumsal mekanizmalar aracılığıyla ikili ilişkilerin yoğunlaştırılması, iki tarafın da mevcut ve gelecekteki zorluklar karşısında birbirlerinin hukuki pozisyonlarına halel getirmeksizin dayanışma ruhunu geliştirecekleri, her düzeyde etkili iletişim kanalları ve mekanizmalarının açık tutulacağı, ekonomik alanda iş birliğinin artırılması ve toplum düzeyinde bağların derinleştirilmesi, Ortak Eylem Planı aracılığıyla ekonomik ve ticari konulara iki tarafın ilave iş birliği konularını araştıracağı ilkeleri benimsenmiştir.
Atina bildirgesinde belirtilen bu anlayış çerçevesinde bazı somut kararlar da ilan edilmiştir. Buna göre belirtilen “sütunlar” temelinde taraflar “devamlı, yapıcı ve anlamlı” istişarelerde bulunmayı kabul etmiştir. “Siyasi diyalog” çerçevesinde “ortak ilgi alanlarına giren konular hakkında” ve ayrıca “istikşafi/istişari görüşmeler” süreçlerinin yürütüleceği kararlaştırılmış durumdadır.
Siyasi diyalog çerçevesinde ayrıca “Geliştirilmiş Ortak Eylem Planı” kapsamında ticaret-ekonomi, turizm, ulaştırma, enerji, inovasyon, bilim ve teknoloji, tarım, çevre koruma, sosyal güvenlik ve sağlık, gençlik, eğitim, spor ve ortaklaşa kararlaştırılacak diğer alanlarda müşterek çıkarlara yönelik adımları içeren pozitif gündem toplantılarına devam edilecektir.
Belirtilen önemli bir başka niyet de yersiz gerginlik kaynakları ve bunlara ilişkin risklerin ortadan kaldırılmasına katkıda bulunacak olan askeri alandaki tedbirleri de içeren “güven artırıcı önlemler”in devam ettirileceğinin kararlaştırılmış olmasıdır.
Taraflar bu bildirgenin zayıflamasına yol açacak veya bölgelerinde barış ve istikrarın muhafazasını tehlikeye atacak her türlü beyan, girişim veya eylemden kaçınmayı da taahhüt etmiştir. Ayrıca iki ülke arasında ortaya çıkacak herhangi bir anlaşmazlığın doğrudan istişare yoluyla dostane biçimde çözülmesi için gayret gösterilmesi de kararlaştırılmıştır.
Ortak basın toplantısında Yunanistan Doğu Ege’deki on adaya Türkiye vatandaşlarının yedi güne kadar vizesiz gidebileceğini açıklayarak dikkat çeken bir jest yapmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise ikili ticaretin 5,5 milyar dolar seviyesinden iki katına çıkarılmasının hedeflendiğini açıklayarak ekonomik ve ticari iş birliğine odaklanılacağını ifade etmiştir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELER
Atina bildirgesinin her ne kadar uluslararası hukuk uyarınca taraflar için bağlayıcı bir anlaşma teşkil etmeyeceği ilan edilmiş olsa da belgenin lafzına aykırı hareket edilmemesi gerektiğinin açıklanmasıyla bu diyaloğun iyi ilişkiler ve iş birliğinin devamına dair bir kararlılığın ifadesi olduğu anlaşılmaktadır.
Esasen tarafların mevcut herhangi bir soruna dair bir pozisyonu görüşmedikleri “Bildirgenin hiçbir hükmü taraflar için yasal haklar veya yükümlülükler yarattığı şeklinde yorumlanamaz” ibaresinden anlaşılmaktadır. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Miçotakis basın toplantısında Kıbrıs sorunu ve Yunanistan’daki Müslüman-Türk azınlıklar meselesinde farklı düşündüklerini ifade etseler de her iki tarafın bu aşamada ana sorunları görüşmeye veya çözmeye çalışmadan, sadece bu sorunlara dair görüşlerini vurgulayarak, esasen diğer alanlardaki iş birliğine ve ilişkilerin geliştirilmesine odaklandıkları görülmektedir.
Böylelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirttiği gibi her iki tarafın da kazanacağı bir süreç yürütülebilmiş olacaktır. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Aramızda çözülemeyecek sorun yok” ifadesi ile geleceğe dair umut oluşturduğunu da vurgulamak gerekir.
Bundan sonraki sürece dair iki önemli beklenti olmalıdır. Bunlardan ilki 2023’ün başlarında iki ülke arasında oluşturulan iyi atmosferin artık ikili iş birliği sistemine dönüştürülmesi ile siyasi diyalog ve iş birliği mekanizmalarının işletilmesidir.
Atina bildirgesinde belirtildiği üzere tarafların bu süreci zorlaştıracak ifade ve tutumlardan kaçınmaları ve hatta onun ötesine geçerek süreci güçlendirici adımlar atmaya devam etmeleri gerekir. Bu süreçte en önemli husus ise ABD ve AB gibi üçüncü tarafların bu süreci zayıflatıcı müdahalelerine izin verilmemesinin gereğidir.
İkinci beklenti de ana sorunların çözümüne dair istişari görüşme sürecinin yeniden başlatılmasıdır. Bu sürecin ne zaman başlatılmasının uygun olacağı konusu ise ayrıca değerlendirilebilir. Ancak süreci aksatacak ya da bir kez daha durduracak unsurlardan arındırılmış bir aşamada başlatılması sonuç alınması anlamında önemlidir.
Atina ziyaretinin hemen öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ege sorunlarından “Sadece kıta sahanlığı sınırlandırılması değil bütün sorunlar Uluslararası Adalet Divanına götürülsün” önerisi bu bağlamda oldukça büyük önem taşımaktadır. Bu teklif hem Türkiye’nin “hukuka uymadığı” iddialarını boşa çıkarmakta hem de Yunanistan’ı sorunların çözümünün önünü tıkayan “tek sorun” yaklaşımını değiştirmeye zorlamaktadır. Bu yaklaşımın ileriki süreçlerde temel sorunların çözümü bağlamında önemli yansımalarının olacağını öngörmek mümkündür.
***
Yazar hakkında